Bazı şeyler hiç değişmez (Part 1)

773 32 2
                                    

Uzun süre üzerin yeniden yeni bir hayal sahne ile karşınızdayım. Bu baya uzun olacak gibi sanki. Gelecekten Kerem ve Zeynep. Umarım beğenirsiniz. Teşekkürler. :)

Ve GB'den bağımsız olarak yazdığım diğer hikayeme de bir göz atarsanız çok sevinirim. Tekrardan teşekkürler. Yorum ve votelerinizi bekliyorum. :)

Adeta sel gibi akan suyun altında kendini hiç hissetmediği kadar iyi hissetti Zeynep. Uzun zamandır uzattığı saçları artık belindeydi. Asi bir şelale gibi dökülüyordu omuzlarından. Sıcak suyun tüm kaslarını gevşetmesinden ne kadar memnun olsa da artık çıkmalıydı. Uzun zamandır buradaydı ve işe gitmeliydi. Hızlıca kapattı suyu. Çıktı. Havlulardan birini sarındı. Saçlarını dikkatlice taradı. Aynada her zamanki güçlü hali vardı ama kendini hiç de güçlü hissetmiyordu. Boş verdi. Zaten yaklaşık dört yıldır asla göründüğü kadar güçlü olamamıştı. Uzun ve gür olan saçlarını kurutmayı göze alamadığı için bir tokayla tutturdu ve incecik elbisesini geçirdi üstüne. Telefonunun zil sesi yükseldiğinde tüm kaslarının gerginlikle kasıldığını hissetti. Ekranda Melis yazısını görünce rahatladı. Kız kardeşi onu her gün mutlaka arardı. Açtı.

“Selam.” dedi. Melis gergince cevapladı.

“Selam. Nasılsın?” Zeynep meraklansa da nasıl olsa birazdan döküleceğini düşünerek sustu.

“İyi işte, sen nasılsın?” dedi. Melis daha fazla dayanamadan uyarmaya girişti kız kardeşini.

“Sana bir şey söyleyeceğim.” dedi. Zeynep ‘biliyordum’ dercesine gözlerini devirdi.

“Söyle hadi.” dedi. Melis,

“Şey… nasıl desem bilemiyorum. Şey…ııı… Kerem gelmiş.” dedi hızlıca, sanki vereceği tepkiden korkarcasına. Zeynep ise çoktan anladığı halde, yaşaran gözlerine aldırmadan,

“Hangi Kerem?” dedi. Unutmuştu onu çoktan. (!) Melis derin bir nefes verdi.

“Bizim Kerem. Kerem Sayer.” dedi. Zeynep’in yaşları ince, görünmez bir çizgi halinde yanaklarından süzülürken umursamamak o kadar zordu ki onun için.

“Tamam, ne olmuş?” dedi Zeynep. Melis onun hissettiği her şeyi hissetse de üstüne fazla gitmedi.

“Bir şey yok Zeynep. Sadece…bilmeliydin. Yani sadece benden öğren istedim başkasından önce.” dedi. Zeynep akan yaşlarına aldırmadan gülümsedi.

“Peki, sağ ol. Sonra görüşürüz.” dedi. Kapattı telefonu. Hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Kısa süren ağlama krizinden sonra aynanın karşısına geçti.

“Aptallık. Bu yaptığın aptallık. O adam seni terk etti ve sen hala ağlıyorsun. Seni öylece bırakıp giden adam için hıçkıra hıçkıra ağlıyorsun. Değmeyecek biri için. Sen güçlüsün, bunu da atlatırsın. Zaten seni seven bir erkek arkadaşın var. Bu gerçeğe odaklanmalısın. Sen de onu sevmelisin. Tamam.” dedi kendi kendine. Gülümsedi. Gözündeki yaşları sildi. Kahvaltıyı boş verdi ve odasına, giyinmeye çıktı. Kısa siyah eteğini, açık yaka beyaz gömlek görünümündeki tişörtünü giydi. Makyajını yaptı ve takılarını taktı. Parfümünü sıktı. Zaten çoktan hazırlanmış çantasını aldı. Boy aynasındaki güçlü görünümüyle gurur duydu. Hızlıca merdivenleri indi. Kapıdaki anahtarını aldı ve çıktı evden. Arabasına bindi, çok geçmeden şirketteydi. Birkaç kişiye selam vererek ikinci kattaki odasına çıktı. Yönetim Kurulu Üyesi/ Zeynep Yılmaz Masasına oturdu. Bilgisayarını açtı. Dünden kalan birkaç işi halletti. O sırada kapısı çalınmıştı. “Gir!” dedi. Her sabah olduğu gibi elinde dosyalarla sekreteri Aylin girdi içeri.

Hayali Sahneler [devam etmeyecek]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin