Bölüm 3: Beni Bırakma
Üzgün hissediyordu Yoongi kendini, çaresiz ve bitap. İçinde sakladığı hisleri, kozasından çıkamayan kelebeği ölüme terk edilmiş gibi. Tüm yollar onun için kapanmıştı artık. Şansı kalmamıştı. Biraz daha elini çabuk tutabilse, biraz olsun Taehyung'a güvenebilseydi eğer, korkmasaydı olabilecek kötü senaryolardan; kim bilir onu yanında tutabilmek için her şeyi yapabilirdi. Her şey daha güzel olabilirdi.
Birkaç saattir Taehyung'u görmemişti ve görmek de istemiyordu. Nihayet mesai bitip işten çıkma vakti geldiğinde kendini can havliyle dışarı atmıştı, büyük televizyon kuruluşu binasından. Fakat eve gitmeyi düşünmüyordu. Bir bara ya da izbe bir restorana gidip kafayı çekme niyetindeydi. Yenilmişlik hissi ağır basıyordu bu akşam.
Diğer yandan Taehyung, mesainin bittiğinden habersiz, önünde duran deftere bir şeyler yazıyor sonra beğenmeyip üzerini karalıyordu. Son birkaç saattir de böyleydi, bir sayfanın tamamını üzeri karalanmış satırlar dolduruyordu. En sonunda pes ederek kalemi bıraktı ve sırtını arkasına yaslayarak kafasını sarkıttı geriye doğru. "Aaaahh!" diye de gürültülü bir iç çekiş bıraktığında tavana bakan gözleri kısılmıştı, arka duvardaki saati tersten gördüğünde. Sonra hızlıca doğrulup saate baktı.
"Olamaz! Mesai bitmiş çoktan. Yoongi Hyung... Yoongi Hyung çoktan çıkmıştır! Onu nasıl bulacağım şimdi? Ama bulsam ne diyeceğim ki sanki? Kaç saattir tek bir fikir bile bulamadım."
Eşyasını toplayıp masasından kalkan genç stajyer ceketini ve paltosunu alarak ilkten buradan çıkmaya karar verdiğinde gerisini yolda düşünebileceğine inanmıştı. Binadan çıkar çıkmaz etrafa baksa da havanın çoktan kararmış olması onu umutsuzluğa sürüklüyordu. Bir süre durup düşündü ve aklına gelen en mantıklı şeyle telefonunu çıkardı. Diyecek bir şey bulamayacak bile olsa onu arayacaktı.
O sırada bir ızgara et restoranında oturan Yoongi, mekânın sahibi kadına seslenerek "Teyzecim, buraya bir şişe daha soju lütfen." demişti, üçüncü şişesini isterken. Pek sarhoş olmuş gibi görünmüyordu henüz ve biraz sonra çalmaya başlayan telefona göz ucuyla baktığında gülümsedi, dudağının kenarı alayla kıvrılırken. Onun arıyor olmasına sevinemiyordu bile, gösterdiği gülümseme de sinirleri bozulduğundandı.
"Kaypak oğlan! Arama beni it, arama!" Yarı küfürlü ağzıyla gence saydırıp ağzının içinden homurdanmaya devam ederken telefonu ters çevirmişti sinirle. Ardından bardağındaki içkiyi bir dikişte devirmişti. Boğazının yanması umurunda bile değildi. Aylardır içinde tuttuğu hisler aniden bir kıvılcımla küle dönmek üzereydi.
Telefon cevaplanmayınca telaşlanmıştı Taehyung, başına bir iş gelmesinden korkmuştu ve defalarca tekrar aradı. Bir yandan da yakınlardaki mekanlara bakıp gidebileceği yerleri gözden geçirmeye başlamıştı. Eve gitmediyse eğer çok uzağa da gitmiş olamazdı, yakınlarda olmalıydı.
Üçüncü şişenin de dibine gelen Yoongi, bardağını artık zar zor doldururken kendi kendine konuşmaya belki de saçmalamaya başlamıştı. Neyse ki söylediklerini ondan başka kimse anlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ 짝사랑 | Crush Of A Butterfly [TaeGi]
Fanfic짝사랑 (Jjak-sarang) | Crush Of A Butterfly Uyarı: [PG-13] Bilindik bir televizyon kanalında stajyer olarak çalışan Kim Taehyung ve Min Yoongi'nin hikâyesi... Ayran gönüllü bir çocuğa karşılıksız bir aşk besledi anlamadan ve duyguları bu olgunluğa ge...