Sanırım evet.Her şeyden çok inandığım bir konu vardı.Başına alabildiğin kadar bela al.Ve onlardan ustaca ders çıkar.Sonra tekrar al,bu kez başkalarına öğüt ver.Sonra yine bela al ve aciz bedeninin tecrübelerin uğruna kurban gittiği o meşhur senaryoyu oturup izle.Ellerim arkadan bağlanmış gibi hissediyordum.Kaçtığım veya uğruna savaştığım ne varsa yitirmişim gibi.Sanki en değerli varlıklarımı kaybetmişim gibi.Gökyüzü siyahi tonda maviye çalıyordu.Rüzgar kulaklarımın arkasında uğultuyla karışık ses çıkartıyordu.Rüzgar ne zamandan beri konuşuyordu? Yada ben rüzgara kulaklarımı mı tıkamıştım.
O yanımdayken neden her şeye kulaklarımı tıkıyordum?
İnsanlar hep bir koşuşturmaca içindeydi.Kaderimin bu denli acı çekmesinde hangi varlığın rolü büyüktü?Güzel elbiseler ve şık mekanlar istememiştim.Bunlar elde edeceğim kolay şeylerdi.Sadece gökyüzünü farklı göstermesini istemiştim.Maviden daha farklı.
Çünkü mavi lanetlenmiş tek renkti.
Ve insanlar lanetlileri severdi.
Benim gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Adın Acı
RomanceYoksun. Profil karardı. O bile yok. Şimdi benim kötü yanım gibi. Peki ne olacak? Ona başkaları dokunacak. Başkaları onu sevecek. Başkalarına sarılacak. Belki onları severse beni unutur. Sana lanet olsun Çiko...