"Bak sen neden makarna yapamıyorsun biliyor musun?"
Salçayı karıştırırken onu uyarmamı dikkate almamıştı.Biraz daha pişirirse yakacaktı.Gözlerimi devirdim.Elimdeki salamı tezgaha bırakırken elimi belime koyup;
"Nedenmiş?"
dedim.
"Çünkü beceriksizsin"dedi kahkaha atarak."Geçen ki Rus salatasını hatırlıyor musun?"
Gülümsemesi sönmemişti.Yağın altını kısıp gözlerime odaklandı.
"Berbattı.Üzülme diye yedim."
"O çok güzeldi." dedim gözlerimi kısarak.
"Yürü git."deyip tekrar kahkaha attı.Kafamı yana çevirip gülümsedim.Onu eğleniyor görmekten haz alıyordum.Salamları küp şeklinde doğrayıp tabağa yerleştirdim.
"Ben az yiyeceğim."
"Olmaz..."deyip makarnayı ocaktan indirdi.
"Çok yiyeceksin Çiko."
"Süzgeç çabuk çabuk!"
Koşarak süzgeci getirdim.
"Salçayı da yakmadım.Burnunu kıvırma.Keserim seni." dedi.Hala yanağında gamzelerinin belirmesi hoşuma gitse de fazla yiyemeyeceğimi biliyorum.
"Salamı getir."
Üzerine hep benim dökmeme izin veriyordu.Salçanın üzerindeki toz pembe salamlara bakarak "Pastel boya."dedim.Gülümsedi.
"Bol bol."
"Sen masaya geç geliyorum."
Yemekleri istisnasız o yapardı.El lezzetimi beğenmiyor muydu?Bu can sıkıcı bir durumdu.Oysa bende iyi yemekler yapabiliyordum.İzin verseydi.
"O yoğurt böyle mi konur kadın!"
"Lan bu niye tuzsuz..."
"Bir şey diyeceğim.Ellerini yıkadın mı?"
Gibi gibi insanı çileden çıkaran sorular soruyordu.Ardından gür bir kahkaha patlatıp beni duygusal tacize maruz bırakıyordu.
"Sen beceriksiz bir Çiko'sun."
Makarnayı getirirken,çatalları elime tutuşturdu."Otur."
O başlamadan başlayamıyordum.Onu beklerdim.Bu elimde değildi.Mutfaktan tekrar döndüğünde yanıma geçip,masaya oturdu.
"Hadi."
"Bak bakalım nasıl olmuş?"
Her zaman ki gibi harikuladeydi.Salçayı yakmamıştı.
"Enfes."
"Afiyet olsun hatun da..."deyip koca bir çatal makarnayı yedikten sonra,
"Sen git bir kaç et yemeği öğren makarna makarna sıkıldım." dedi.
Gözlerimi açıp,
"Tabi ki."dedim.Çatalı masaya bıraktım ve asla yapmayı bilmediğim ama adını kullanarak hava atabileceğim birkaç et yemeği sıraladım.
"Mesela hangi et türü?"
dedim kekeleyerek.
"Tavuk."dedi.Çatalını ağzına götürürken.
İçimden 'oh'deyip parmaklarımı tutmaya başladım.
"Hımm.Tavuk..."
"Sen ne biliyorsun?"dedi.Gözlerime bakıp sırıtarak.Dudağının kenarını peçeteyle sildiğim de elimi öptü.
"Örneğin..."dedim.
"Tavuk sote,fırında tavuk..."
Zerre uğraşmadığım şeylerdi.21 yıllık hayatımın 18 yılını vejeteryan olarak geçirmiştim.Kimi kandırıyordum?
"Ooo..."dedi gülümseyerek.
"İyiymiş."
Tabağından bir çatal daha alırken daha fazla batamazdım diye düşünüyordum.İlk işim kızları arayıp bana tüm tavuk çeşitlerini anlatmalarını istemekti.Gözlerini tabağından kaldırmadan çatalı makarnaya batırdı.
"Yarın tavuk alıyorum o zaman Çiko."
Nefesimi tutup;
"Hah.Olur."diyebildim.
Şimdi birde salak bir kendinden emin sırıtması yerleştir.
Harika kızım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Adın Acı
Roman d'amourYoksun. Profil karardı. O bile yok. Şimdi benim kötü yanım gibi. Peki ne olacak? Ona başkaları dokunacak. Başkaları onu sevecek. Başkalarına sarılacak. Belki onları severse beni unutur. Sana lanet olsun Çiko...