boynunuzu öpeceğim, en güzel ünlemlerimle

598 103 35
                                    

büyük gözleri ancak yorgun göz kapakları olan kalp hırsızını düşlüyorum
havada asılı kasvet yağmurları bir şey bekliyorlar, hatta belkide bekledikleri şey bir cevap

"sorunuzu duyamadım, üzgünüm!"

cevap vermiyorlar,
camı açıyorum ve bağırıyorum bu sefer!

ah çok kızacak limonlar!

"sorunuzu tekrar sorun, yalvarırım!"

ve yaşlar toprakla buluşuyor, karıncalar eziliyor. ve tahminimce daha dün kelebek olan tırtılın kanadı kırılıyor. ama kimse göremez ağladığını, bu dünyada çok küçük! üstelik gökyüzü ağlıyor, kimse bir tırtılın derdine düşemez şu vakit.

"Kaçıyor, her şey gibi."

duyuyorum bu sesi, ancak uzaktan geliyor. öylesine uzaktan ki bahsettiğim gidilmesi en az 5 saat alan şehrin gökdelenlerinden birinde şampanyasını yudumlarken fısıldanan alıntılardan biriymiş gibi.

gökyüzü değil bu, yoksa gökyüzü sesini yitirdiği için mi ağlıyor?

camı kapatıp balkona çıkıyorum hemen! gözlerimin içlerini yakmaya hazırlanan sert yaşlara inat göğe bakarak gözlerimi açıyorum.

gökyüzü koyu bir mavi, ve aşık olunası bir yıldız dikiliyor, dünyamızdan güzel

ve gökyüzü, böyle bir vakit yıldızın birine sevdalandığım için daha da sert düşüyor üzerime.

seramik zemine düşüyorum ve dizlerimden biri kanıyor! yarama çarpan her yaş ile fark ediyorum, bunlar göz yaşları değil! nefret haykırıyor gökyüzü!

"sen kötüsün gök!
nerede güneşi patakladığın günlerin!
yoksa ben miyim güneş! ondan mı kanatırsın beni!"

ve arkamdan dünyadan güzel o yıldızı anımsatan kalp hırsızı geliyor, tutuyor koltuk altlarımdan ve sıcak halımın üzerine konduruyor.

balkonun kapısını sıkıca örtüyor ve saçlarımı önümden çekiyor.

"güneşsin sen, ve gökyüzü senden hıncını çıkarıyor. ne ettin de güneş oldun? kalbin sevilesi bilirim, yoksa ruhunda şeytanlar mı şiir dikiyor?"

kuşkuyla ama sakinlikle soruyor.

"gökyüzü bana kızmazdı? ne oldu da patakladı beni, yıldıza tutuldum diye mi?"

"umut vermişsin kendisine, şimdi sen her ona baktığında yanlarına bakacak, yıldızın birine mi yoksa ona mı tutuluyorsun diye. sonra güneşin gökyüzüne tutulamayacağını görecek, yine başlayacak pataklamaya seni."

düşünüyorum,
eğerki şu çayırda bayan kalp hırsızının ellerini tutarsam ve boynundan öpersem her yerim mosmor kalacak bu gidişle.

"peki siz kalp hırsızı,
iyi misinizdir bacakları kırık insanlara yardım etmekte?"

dizimdeki elini çekiyor ve yanıtlıyor, adeta gökteki o yıldız gibi.

"eğer ki bu bacakları kırık güneş siz iseniz, şu çayır boyu sizi kucağımda taşıyacağıma yemin edebilirim."

"ah, o zaman yarın en kısa zamanda buluşalım çimenlerin bittiği yerde! boynunuzu öpeceğim! sabırsızlanıyorum!"

kalbimi savaş alanına çeviren uzun boylu bayanın kalkışını ve odamdan çıkmadan önceki tebessüm edişini aklıma kazıyorum.

sonrasında da yumuşak halımın üzerinde, sol dizim titrer iken rüyalar görüyorum.

ght

yolun üzerinde bir ruha rastladım, yaşamanın sırrını bulmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin