bölüm:1

18.2K 254 71
                                    

Gökyüzünün en güzel yerine kanat çırpmak, uçmak ama bir yere varamamak, o güzelim maviliklerin en masum yerinde kalmak, hiç kıpırdamamak, sevmek ama sevilmemek,

Yürümek, koşmak, var olmak, ama aslında çoktan yok olmuş olmak,

Bunlar bir saplantılının ayak sesleri, bunlar bir takıntılının sessiz çığlıkları, bunlar bir aşığın hezeyanları,

Bunlar 19 yaşında ki bir çocuğun annesine duyduğu o imkansız aşkın tıkırtıları,

Annesi dediysem hemen kocaman açmayın gözlerini, fesatlık dolmasın içinize,

ılgın, 21 yaşındaydı mehmet'le tanıştığında, güzeldi, öyle güzeldi ki,

Güneşi, saçlarına, ayı gözlerine, karları tenine, melek kanatlarını gizlercesine duruluk akıyordu yüzünden,

Bu sözler mehmete aitti, onu ilk gördüğü an aklına kazanınan masulmluğuyla yazılmış satırlar,

Ona bakar mıydı? Onun gibi karısını kaybetmiş, 5 yaşında bir oğlu olan adama bakar mıydı bu genç kız?

24, yaşındaydı mehmet okulu yeni bitmiş, tezi için hazırlanıyordu demeti tanıdığında, çok sevmiş hemen evlenmişlerdi, ve bir yıl sonra oğulları ilke doğmuştu, nasıl da mutluydular ama o melun haset hastalık gelip demeti onlardan aldığında bu hayatta iki erkek yalnız başlarına kalmışlardı, yapacak pekte bir şey yoktu, yaşamaktan başka,

Müzeyyen hanım, ilkeye büyükanne, mehmete de anne olmuştu kaç yıldır, müzeyyen hanımın kiracısıydı mehmet, yüksek öğrenimi tamamlamış ve akademi de öğretim görevlisi olarak kalmaya karar vermişti, oğlu da seviyordu buraları karısı da çok severdi,

Zamanla daha çok bağlandırlar buraya, mehmet herşeyden daha üstün tutuyordu oğlunu, onunla dost arkadaş baba oğul oluyorlar bazende iki koca bebek olup kavga edebiliyorlardı,

Aralarında ki bağ inanılmazdı, gözleriyle anlaşabiliyorlardı, beraber tatile çıktıkları yazın sonunda baba okuluna oğlu da kreşine geri dönmüştü,

Ve yeni dönemin ilk gününde mehmet o kapıdan girer girmez şaşkınca baktı ona, gözlüklü püskül gibi saçları sakar bir şeye beziyordu, elinde ki kitaplara baka kaldı, şakardı evet, elinde ki kitapları yere düşürerek sonra geri dönüp toplayarak yürümeye çalışıyordu,

Komik görünüyordu, hemde çok komik, ama aynı anda, çok tatlıydı, ilk görüşte aşık olacağı aklına bile gelmezdi, ama kalbi sıcacık olmuştu bu püskül gibi saçlarını savuran kıza bakarken,

''bana yardım edebilir misiniz hocam'' dedi kız birden yanında bitivermişti, iyi ama hoca olduğunu nerden bilmişti ki, o kadar mı yaşlı görünüyordu, oysa daha 30 yaşındaydı,

''hoca olduğumu nerden çıkardın'' dedi mehmet gülmemek için kendini zor tutuyordu, belki sakar belki biraz beceriksiz ve pasaklı görünüşünün altında zeki bir kız vardı bunu anlamıştı mehmet,

''hocalardan başkası pantolon askısı kullanmaz da ondan'' diyen kızın zeki cevabına kahkaha attı mehmet, doğru tahmin etmişti, çok zekiydi,

''evet....yardım edecek misiniz'' diyen kızı başıyla onayladı, ve nerdeyse ikinci dersini kaçırmasına neden olacak kadar kıza tüm her şeyinde yardımcı oldu,

İttisat okuyacaktı kız, onunda bölüm başkanı olduğu bir alandı, ders notlarına baktı, iki dersine girecekti kızın,

''teşekkür ederim'' diyen kızın elini sıktı yumuşacıktı, kalbine giren sıcaklık tüm bedenine yayıldı kızın parmaklarından,

Hiçbir kadını istememişti hayatında, gecelik seks macerelarından başka birini hayatlarına sokmak istemişti, ama günler ilerledikçe ılgını görmeden yapamamaya başladı mehmet,

Aşık olmuştu hemde sırılsıklam, önce bu konuyu müzeyyen hanıma açtı, sonunda be evladım, diye cevapladı müzeyyen hanım, sevinmişti kadın, çünkü mehmeti kendi oğlu ilkeyi de torunu gibi seviyordu,

Sonra ikisi birlikte ilke ile konuştular, ama umdukları umut ettikleri olmadı, ilke sessizleşti, durgunlaştı ve haftalar süren yas gününden sonra babasına,

''tamam baba evlenebilirsin'' dedi, o an dünya üzerinde ondan mutlu adam yoktu, işin zor kısmını atlatmışlardı, ama ılgının böyle bir şeyden onun arkasından konuşulan konulardan haberi yoktu,

Ve sonunda mehmet ona açıldığında onu akşam yemeğine götürmüştü, ve masaya tek taşlı bir kutu koyunca ılgın sadece gülümsemiş ve evet demişti, evet,

Mehmet hiç kurcalamadı neden evet dediğini, kurcalaması gerekir miydi? Evet,

Tanımadığı bir kızdı o, tanımaya başlamadan ne idir ne değildir bilmeden ona evlenme teklifi etmişti, okulların bittiği yaz evlendiler,

Kır'da sade bir nikah yaptılar, sadece müzeyyen abla ve ilke'nin olduğu bir davetti, yetimhanede büyüdüm demişti ılgın , gerçekten öyle miydi? Yoksa kaçtığı bir şeyler mi vardı,

Aradan geçen 13 yıldan sonra, oğullarını büyüttüler, çocukları olmadı, ılgın doğustan bir hastalık geçirmiş ve bu onun çocuk sahibi olmasını engellemişti, bunu öğrendiklerinde ılgın boşanalım dedi ama mehmet yanaşmadı, zaten bir çocuğumuz var ikincisi olmasa da olur dedi,

Önce yardımcı doçent, sonra doçent, oldu mehmet, ılgın okulu bitirip internet üzerinden yaptığı satış portföyünü öyle genişletmişti ki nerdeyse mehmet kadar para kazanıyordu,

Hem ilkeye zaman ayırıyor hemde işlerini evinden bilgisayarından hallederek harika işler çıkarıyordu, müzeyyen hanımın evinden taşınıp daha büyük ve müstakil bir eve taşınmışlardı,

Kocaman bahçesi olan bir evleri vardı, 7 yıl kredi ödemek zorunda kaldılar ama evleri harikaydı, arkasında kocaman bir havuzu bile vardı, havuzun sonu muhteşem bir koruluğa açılıyordu, daha ne isterdi ki insan, herşeyleri varken,

Ama olmadı, herşey büyüyüp serpilen olgunlaşan erkek olan ilke'nin dengesizlikleriyle karmakarışık oldu,

Üç kişilik sıcacık aileleri yaklaşan felaketten habersizdi,

Biri dışında......ilke..... hastalıklı bir çocuk olup çıkmıştı, ılgın artık ona yaklaşamıyordu, korkuyor tedirgin oluyordu, bakışlarından duruşunda konuşmalarından,

Hiçbir zaman iyi olmamıştı araları ama, birkaç yıldır daha da kötüye gitmişti, ilke sürekli tersliyordu ılgını, asla anne dememişti ona, sevmiyordu belki ama nefrette etmiyor diye düşünüyordu ılgın,

Oysa herşey çok farklıydı, sevmiyordu evet, nefrette etmiyordu,

Çünkü büyüdükçe takıntılı saplantılı derecede aşık olmuştu kadına,

Babasının ona dokunmasına, yaklaşmasına, bakmasına, hele ki koynuna aldığını düşünmek bile içindeki kötünün ortaya çıkmasına neden oluyordu,

Bir umut var mıydı? Hayır, belki evet.....

Umut vardı.....çünkü iki kişi kalmalarının zamanı gelmişti, büyümüştü ilke, uzamış, heybetlenmişti, kavgacı asabi, dengesi, ve aşık bir çocuktu,

Üvey annesine aşık, bir çocuk, hayır, artık çocuk değildi, 19 yaşındaydı, çocuk olmayacak kadar büyük, büyük olmayacak kadar çocuktu,

Erkekti, 16 yaşında ilk kadına dokunduğunda fark etti, ve ondan sonra da hep aynı şey oldu, yattığı kızların hepsinde tek bir şey gördü,

Ilgını.....

SAPLANTILIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin