Derin olayının üzerinden bir hafta geçti. Bir haftadır Derin olayını araştırıyoruz.
Bugün Savaş'la sevgililiğimizin ikinci yıl dönümünü kutlayacağız. Elçin ise Akıl ve Ruh Sağlığı hastanesiyle iletişime geçmeye çalışacaktı.
Buluşma saati yaklaşmaya başlayınca hazırlanmak için yataktan kalktım. Aynaya bakınca yüzümü buruşturdum. Tek kelimeyle berbattım. Dün gece Derin hakkında birşeyler bulmak için sabaha kadar dosyalara bakmaktan gözlerim şişmişti, saçlarım birbirine dolaşmıştı. Bu halime daha fazla bakmak istemediğim için hızla duşa girdim.
20 dakika kadar sonra duştan çıkıp saçlarımı kuruttum. Odaya geçince hazırlanmaya başladım. Dolabın önünde saatlerce "ne giysem" " giyecek hiçbir şeyim yok" diyen kızlardan değildim. Bu yüzden dolabı açıp baktığımda gözüme çarpan eteği aldım. Etek siyah ve dizlerimin bir karış yukarısındaydı. Bordo uzun kollu yarım kazak ve siyah çorapla kıyafetlerim tamamdı. Siyah saçlarımı düzleştirdim ve hafif bir makyajla gözlerimdeki şişliği sakladığımda hazırdım. Kahverengi bilekte botlarımı da giyinip son kez aynaya bakıp odadan çıktım.
Yavaşça merdivenleri inerken görüş açıma Elçin girdi. Kahverengi saçlarını tepeden dağınık bir topuz yapmıştı. Önünde pizza kutuları, leptop ve dosyalar vardı. Herzaman ki gibi dağınıktı. Bu haline gülümsedim.
"Birşeyler bulabildin mi?" diye sordum. Sesimi duyunca bakışlarını bana çevirdi. Beni uzunca süzüp beğendiğini belirten sesler çıkardı.
"Evet hastaneyi buldum sadece iletişime geçmek kaldı." dedikten sonra zaferle gülümsedi.
Bu haline tekrar gülerken gözüm saate takıldı. Saat akşam 8.30' du. Geç kalıyorum! Hızla merdivenleri inip Elçin'in yanağından öpüp koşarak dışarı çıtım. Arkamdan "Görüşürüz" diye bağırdığını duydum.
Kabanımı giyerken karşımda tüm gösterişiyle duran Savaş'ı gördüm. O takım elbisenin içinde göz kamaştırıcıdı. Bakıslarıni yerden kaldırınca beni gördü. Yaslandığı arabadan kendini çekip bana doğru gelmeye başladı. Yanıma gelince sarılıp boynumdan öptü.
"Çok güzel olmuşsun."
"Çok yakışıklı olmuşsun." aynı anda söylediğimiz için güldük. Hafifçe arabayı işaret edip "Gidelim mi?" diye sordu. Başımla hafifçe onayladım ve arabaya doğru ilerlemeye başladık. Arabaya gelince kapımı açmadan arabaya bindi. Tabikide kapımı açmasını beklemiyordum (!) Saçmalamayın. Gözlerimi devirerek arabaya bindim. Ben kemerimi takarken arabayı çalıştırdı. Sokaktan çıkarken arabayı hızlandırdı. Yola bakarken aklımda Derin' le ilgili sorular dönüyordu.
Akrabaları var mı? Elçin hastaneyle iletişime geçebilecek mi? Derin neden aklını kaybetti? Peki biz tüm bu sırları çözebilecek miyiz? Aklımdan daha binlerce düşüce geçerken daha fazla düşünmemek için bakışlarımı yoldan çekip Savaş'a bakmaya başladım.
Her zaman dağınık olan siyah saçlarını bugün havaya dikmişti. Bugün için özenmesine hafifçe gülümsedim. Siyaha benzeyen gözleri, uzun kirpikleri, dolgun dudakları ve yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarıyla fazla dikkat çekiciydi.
Savaş ile lise iki de tanışmıştık. İlk karşılaşmamızda üzerine kahve dökmüştüm. Sonra da kavga etmiştik. Bir süre sonra en yakın arkadaşım olan Selin'in kuzeni olduğunu ögrenmiştim. O günden üç ay sonra sevgili olmuştuk. Hiçbir zaman birbirimizden birşeyler saklamamıştık. O yüzden Derin olayını bu akşam anlatıcaktım. Ben Savaş'a bakarak düşüncelere dalmışken sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
"Manzaranı bölmek istemem ama, artık inelim mi? İçerde de bakabilirsin." diye alayla söyleyince gözlerimi devirdim.
"Monzorono bolmok ostomozdom." Diye onu taklit ettiğimde büyük bir kahkaha attı. Gözlerimi devirip arabadan indim. Kapıyı sertçe kapatmamla kahkahası dahada büyüdü. Bir dakika kadar sonra sırıtarak yanıma gelmeye başlayınca tekrar gözlerimi devirdim ve restoranda doğru yürümeye başladım. Savaş'ta arkamdan geliyordu.
Restoranda girince cam kenarındaki masaya oturduk. Camdan sahile bakmaya başladım. Birkaç dakika sonra garson geldi. Siparişlerimizi verdikten sonra Savaş'a döndüm. Tam bana birşey diyecekken telefonum çaldı. Talefonda Elçin ismini görmemle hızla telefonu açtım.
" Gökçe, yarın öğlen hastaneye gidiyoruz." diye bağırmasıyla gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"Bu süper bir haber." dedim sevinçle. Savaş birşey anlamadığı için kaşlarını çatmıştı. Galiba neye bu kadar sevindiğimi düşünüyor. O sırada garson siparişlerimizi getirmişti.
"Gökçe, sen eve gelince konuşuruz devamını. Görüşürüz." dediten sonra telefonu yüzüme kapattı. Gözlerimi devirip telefonu masaya bıraktım. Savaş'a baktığımda bana soru soran gözlerle baktığını gördüm. Sanırım bir açıkla yapmalıyım.
"Babam öldükten sonra Elçin ile beraber babamın çözdüğü veya çözemediği davaların dosyalarına bakmaya başladık." dedim. Başını 'evet' dercesine sallayınca devam ettim.
"Çözülmemiş davalardaki dosyalara bakarken bir dosya dikkatimizi çekti. Kırmızı bir dosyaydı. Dosyada sadece adı, soyadı ve bir hastanede intihar ettiği yazıyordu." dedim ve suyumdan bir yudum aldım.
"Peki adı soyadı ne?" diye merakla sorunca beklemeden cevap verdim.
"Derin Aksoy." Dememle elindeki çatalı düşürdü. Sertçe yutkundu ve "Derin Aksoy" diye mırıldandı. Şaşkınca ona bakarken son dediği şeyle ne diyeceğimi, ne düşüneceğime karar veremedim. Sadece kocaman açılmış ağzım ve gözlerimle ona bakakaldım.
"Derin Aksoy benim ablam, Gökçe"
![](https://img.wattpad.com/cover/100218042-288-k437078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Fiksi RemajaBundan beş yıl öncesinde intihar eden bir kız, Derin. Ve bunun arkasındaki gerçeği araştıran iki kız. Peki Gökçe ve Elçin bu sırrı çözebilecek mi? Asıl soru Derin neden intihar etti?