Görsel: Ethan Lope
-Thalia-
Alarmın sesini duymamla kapatmak için uzandığımda kolumun sızısını hissetmem bir oldu. Dünkü görevden sonra kendime biraz mola vermem gerektiğinin farkındaydım ama kaç haftadır Marcus Swanlow -öldürdüğüm adam-'un peşinde koşturduğum için okula gidememiş, derslerden geri kalmıştım ve önümüzdeki hafta sınavlarla doluydu. Bay Charlie - öldürmemiz gereken kişilerin bilgilerini yollayıp, hesabımıza para aktaran gizli kişi- takımdaki üniversitelilere sınav zamanında görev vermeyerek rahat bırakıyordu ama acısını sonra çıkarıyordu. Takım dediğime takılmayın, öyle akşamları buluşup sinemaya veya lunaparka giden takım değiliz biz; hepimiz katil olmak için yetiştirilen, hapishaneye gidersek en korunaklı yerde bulunması gereken tehlikeli kişileriz ama yine bazı akşamlar büyük salonda film izlediğimizde olur.Yataktan kalktıktan sonra banyoya ilerlediğimde koluma dikkatlice baktım. Lanet yaşlı moruk genç metresiyle işi halletmeyi biliyordu ama atışları rezalet olmasına rağmen nasıl kolumu sıyırdığını anlayamadığım için boş boş aynaya baktım. Dikmem gerekiyordu zaten mesleğim gereği ileri de çok dikiş yapacaktım ama bu kendimi dikmekten hoşlandığım anlamına gelmiyordu. Zorlanarak diktikten sonra kendimi kandan temizlemek için banyoya attım. Bugün kesinlikle Joe'nin el şakalarına mağdur kalmamam gerekiyordu.
Kişiliğimin aksine renkli eteğimi ve siyah gömleğimi giydikten sonra aynada kendimi bir süzdüm. Gözlüklerimi de takınca Harward'ta okuyan zeki ve normal bir kıza benziyordum ama öyle olmadığımı çok az kişi biliyordu. Ders kitaplarımı aldıktan sonra telefonuma baktığımda gelen mesajı okuduktan sonra sevinçle etrafımda döndüm. Ethan okuldan sonra buluşmamız gerektiğini söylemişti mesajda ama onun yaptığı herşey beni havalara uçurmaya yetiyordu ki zaten. O güzel çikolata kahvesi gözleri, bir erkeğe göre dolgun olan dudakları, kıvırcık saçları ile Yunan Tanrı'larına fark atardı ama bir de beni fark etse ne kadar mutlu olurdum. Ben böyle hayallere dalmışken telefonumun zil sesini duymamla pembe hayal dünyamdan uyanmam bir olmuştu. Telefonu homurdanarak açtıktan sonra bana çığıran arkadaşım Camille'nin tiz sesiyle kulaklarım ufak bir sağırlık geçirdi. Ah tanrım ben bunları çekecek napmıştım ki. Birkaç onaylama ve tavsiye verdikten sonra okulda buluşma kararı aldık. Garaja geldiğimde arabalarıma baktım. Evet yanlış duymadınız arabalarım. Büyük oynuyor ve büyük kazanıyordum ki araba koleksiyonum gün geçtikçe büyüyordu. Bugün okula daima gittiğim Romeo'yu kullanacaktım ki benim göz bebeğim ve hayatımın gerçek manada Romeosu olduğu için gözlerimden kalpler çıkarak yola koyuldum.
Okula geldikten sonra kampüste biraz dolandıktan sonra Camille'yi gördüm. Tanrım bu kızın boyu hiç uzamayacak mı diye düşünürken ne kadar şirin gözüktüğünü bir kez daha idrak ettim. Çiçekli elbisesiyle tamamen kendine has siyah örgülü saçlarıyla bana doğru koşarak geliyordu. Gelir gelmez boynuma sarılması ile gözlerimi devirdim. Sarılmaktan pek hoşlanmadığımı bildiği için sarılmayı kısa tuttu. Boş bulduğumuz bir tane masaya oturduktan sonra beni her okula gelmediğim zamanlarda yaptığı gibi soru yağmuruna tutmuştu.
-İnanmıyor musun Camille? Sadece biraz hasta oldum ve kafa dinlemeye ihtiyacım vardı.
-İki hafta boyunca hasta mıydın yani Thalia? Lütfen beni kandırmaya çalışma. Yoksa benden habersiz sevgili falan mı yaptın? Hani ilk önce Joe ile benim aramı yapacaktın? dediğinde suratında hem kızgın hem de şapşal bir ifade vardı. Onun bu hallerine tam kahkaha atacaktım ki karşımdan gelen Joe'yu görünce sinsi bir sırıtışla Camille'ye baktım. Beni üç sene içinde davranışlarımdan tanıyan psikolog adayı arkadaşım hemen arkasına dönüp gelen kişiye baktığında yanakları kızarmaya başladı. Bana bakarak "sakın onun yanında beni rezil etme" diyerek geçen sefer ki olayları anımsattı. Yere bakarak sırıtırken Joe devasa boyuyla başımızda dikilmiş benim açık bıraktığım saçlarımı karıştırıyordu.
-Naber bücürler, dediğinde Camille hiddetle kalkarak - masanın üstüne çıkarak- Joe'nun omzuna bir yumruk geçirdi. Küçükte olsa etkili bir yumruk atmıştı ki Joe omzunu tutuyordu.
-Ne dedim ya? diyerek ikimizin arasında gözlerini gezdirdi. Camille'nin onun yanında her dakika değişen ruh halini farketmemesine ağzımı açarak şaşırmayı uzun zaman önce bırakmıştım. Camille yine öne atılarak
-Bize bücür demeyi ne zaman bırakacaksın Joe? Biz sana bir şey diyor muyuz boyun hakkında da sen bizle hep dalga geçiyorsun? dediğinde Joe mavi gözlerini kısarak Camille'ye baktıktan sonra
-Benim kimsenin boyuna bir şey dediğim yok ufak cadı. Sabah sabah niye bu kadar agresifsin anlamıyorum ki. Bir kere de bir gül, tebessüm falan et. Ağzını hep kavga etmek için açıyorsun, bu yüzden de işin espri kısmın anlamıyorsun. dediğinde gözlerimi kısarak Camille'ye baktım. Fena bozulmuştu fakat bozuntuya vermeden masadan inerek çantasına aldığı gibi bana-Ben derse gidiyorum Thalia. Geç kaldım sen de fazla durma buralarda havası bozuldu zaten. Dedikten sonra çiçekli elbisesinin eteğini savurarak okula gitti.
Joe arkasından baktıktan sonra yanıma oturdu. O da takımdandı ve dün olanları anlatmamı bekliyordu. Ona sol kolumu göstererek olanları anlattığımda ciddiyetle beni dinledi. Ben de ona kendi adamı hakkında sorularımı sorduğumda ellerini çenesinin altına koyarak anlatmaya başladı.
Mafya babası olan Richard Wade'i gittiği barda içkisine uyuşturucu koyarak öldürmüştü ama artık bu işleri yapmak istemiyordu. O geleceğin doktoruydu ama şu an yaptığı sadece can almaktı. Biraz dertleştikten sonra bana Camille'nin neden böyle davrandığını sorduğunda kıkırdadım. Hala anlayamamıştı onun neden kendisinin yanında bu kadar gergin ve agresif oluşunu. Tam ona kendisinden hoşlandığını söyleyeceğim zaman yanımıza kendinden önce topuklu ayakkabısının sesi ile gelen Jasmine'nin o tiz sesi geldi. Bu kız resmen Joe'ya asılıyordu ve cüretkar tavırları çoğu erkeğin dikkatini çekiyordu. Joe ise yanımıza gelen sahte sarışın olan Jasmine'den gözlerini alamıyordu. Hadi ama hani erkekler doğal kızlardan daha çok hoşlanıyordu? Bu kız resmen boya kutusuna batırılmıştı. Joe'nun yanına geldikten sonra ona işveli cilveli bir şeyler anlattıktan sonra dikkatini bir an olsun çekebildim.
-Ah tatlım sen de mi buradaydın farkedememişim seni kusura bakma, diye sahte bir üzüntü gösterisi yaptıktan sonra ben de aynı sahtelikle ona gülümsedikten sonra Joe'ya dönerek
-Ben derse gidiyorum Joe. Sonra mesaj atarım. dediğimde kafasını gelişigüzel salladıktan sonra dikkatini tekrar saçlarının bakımını anlatan Jasmine'e verdi. Gözlerimi kısıp nefret dolu bakışlarımı ona gönderdiğimde arkamı dönüp gitmeden önce o sinsi sırıtışını yüzünde gördüm. Fakat tekrar saçma konular hakkında konuştuğunu duyunca arkamı dönüp okula girdim. Sınıfa girdikten sonra boş olan bir sıraya oturup ders notlarımı çıkardım. Geride kalmıştım ama biraz fazla çalışarak bu eksikliği giderebilirdim. Dersin başlamasına daha bir saat olduğu için sınıfta kimse yoktu. Bende bu arada kriminoloji ders notlarımın üç sayfasını özet çıkarmıştım. Sınıfın kapısının açıldığını duydum. Başımı kaldırıp baktığımda -aman tanrım- yürüyen yakışıklılık adını vereceğim bir çocuk yanıma doğru ilerlemeye başladı. Kalemi tutan ellerim terlediği için bir an yazmayı bıraktım. Çocuğa dik dik baktığımı fark edince önümdeki kağıtlara bakmaya devam ettim. Bana tanıdık gelen bir havası vardı. Havası derken mecazi anlamda değil gerçek anlamda bu kokuyu, bu yüzü daha öncesinden tanıdığım izlenimine kapıldım. Yanımdan geçip çarprazımdaki masaya oturduğunda izlenildiğim hissine kapıldım. Arkamı dönerek ona baktığımda elindeki telefonla uğraştığını görür görmez önüme döndüm. Bu aralar içimdeki flört etmeye bayılan kız ölmüş de çekingen bir Thalia gelmişti sanki yerine. Derin bir nefes alarak tam arkamı dönüp tanışmak için elimi uzatacaktım ki kapının açılma sesiyle oraya dönüp baktığımda kalabalık bir öğrenci grubunun içeriye girdiğini görünce tanışmaktan vazgeçtim.Yanıma gelen Madison ile Alex bana kaç gündür ortada olmamamın sebebini sorup bir cevap almak için uğraşıyorlardı. Fakat hala izlenildiğim hissine kapılarak arkamı döndüğümde sınıfımızın uçarı kızı Kim'in yeni çocuğu soru yağmurun tuttuğu görünce bir an kıskançlık denizine düşmüş gibi hissettim. Daha adını bile bilmediğim birisini kıskanmak mı? Yok daha neler?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Günlükleri
Action"Ben sadece içimdeki katili öldürebileceğimi düşünmüştüm. Ama sen benden önce davranıp içimdeki umudu öldürdün. Teşekkür ederim sevgilim. Ama şunu unutma; bir insanı öldürmekten daha acımasızca bir şey varsa o da umudunu öldürmektir. Sen benden de a...