Ay Perisi

3.7K 71 9
                                    

Titreyen elleri soğuktan mı bu haldeydi yahut ülkesinin derdi şiddetli bir kasırga olmuş ellerine mi esmişti bilmiyordu. Yan sokaklardan fayton sesleri geliyor, Yunan yetkililer ve basiretleri bağlanmış Türkler şen kahkahalar içinde baloya gidiyordu. Üzülmek bir işe yaramıyordu. Ağlamak korkaklara mahsus değildi lakin hiçbir şeyi çözmediği için gereksizdi. Neden böyle bir dönemde doğmuştu ki? Ülkeler işgal ediliyor, insanlar ölüyor, kapı komşun saniyesinde camına Yunan bayrağı asıyordu. Ağlamak, hani bir işe yaramıyordu? Bu gözyaşları da nereden firar etmişti o zaman.

"Küçük hanım, bu gözyaşlarınının sebeplerine lanet etmek dışında tek yapabildiğim şey size bir mendil uzatmak. Kabul ederseniz?"

Hilal usulca kafasını kaldırdığında 'onu' gördü. Geçen şehir kütüphanesinde kitap raflarının arasından çıkagelen adamı... Eline aldığı Sefiller'i okurken yüzünü ciddiyetle sallayan adam şimdi karşısındaydı işte.

"Bakalım, kim olduğunuzu bile bilmediğime göre sizinle konuşmam pek doğru kaçmaz."

"Kimliğim bu kadar önemli mi? Belki Türkümdür, belki Rum, belki Rus, belki Çerkes... Belki bir kasabımdır yahut çifti."

"Belki bir seri katilsindir. Nereden bileceğim?"

"Belki de haklısındır. Seri katil de olabilirim."

"Güzel İzmirimi esir edecekler bayım. Sadece İzmiri de değil. Tüm yurduma pis apoletleriyle geliyorlar. Halktan bi haber Osmanlı hükümeti ile yaptıkları haksız bir anlaşma kağıdı bizi esir edemez. Bilmiyorlar bunu. Bak hilal ne güzel parlıyor, yıldızlar ne güzel. Esir bir yaşamdansa ay ve yıldız için ölürüm daha iyi "

"Bu yüzden mi bu gözyaşlarınız?"

"Bırakın beni şimdi. Siz neden kaçıyorsunuz? Yoksa gecenin bu vakti bu tepeliğe gelinmez, besbelli."

Leon yanında duran kadına baktı. Ay sanki kadının üzerine inmişti, öyle hoş bir edayla parlıyordu. Gündüz güneşte de görmüştü onu lakin ay daha çok yakışıyordu bu kadına. İsmi neydi onu bile bilmiyordu. Kendi adını ve kimliğini söylese saniyesinde kaçardı bu ay parçası. Pamuk şekeri yanaklar, fındık burun. Gök gözler... Nefret dolu bir suratla kaçardı işte...

"Ben her şeyden kaçıyorum. Aklına gelebilecek her şeyden."

"Azcık korkaksınız sanırım."

"İnsanı cesur yapan şey korkularıdır aykız. Sen korkmaz mısın hiçbir şeyden?"

"Bilmem... Çok şeyden korkarım aslında. Yağmurdan içim sıkılır. Korku değil ama... Sonra sevdiğim birini kaybetmekten korkarım. Babam şehit düştü Selanik'te."

"Özlüyorsun değil mi?"

"Nasıl özlemem. Babam, kahramanım, hayatımda en değer verdiğim insan... Her zaman kaçıp onun kucağına koşardım eskiden. Sırf o kitap okumayı seviyor diye hırs yapıp mahallede okumayı ilk ben sökmüştüm hatta."

Bir süre susarak konuştular. İzmir manzarası ayaklarının altındaydı. Birinin İzmir'i birinin Smyrna'sı. Aslında güzellik aynıydı. Şehir tüm insanları kucaklamaya hazırdı lakin onu bölen insanlar ve onların bitmek bilmeyecek hırsıydı. Biri Yunandı. Agapi mou derdi. Diğeri Türktü. Sevgilim derdi. Sevgiydi baki olan. Bu iki genç şu an bunu anlayamazdı. Bazı şeyleri aşmaları, düşmeleri, ağlamaları lazımdı.

"Fransız romanlarındaki maskeli balolar gibi olmadı mı bu? Ne ismini biliyorum ne başka bir şey."

"Belki bilmemelisin. Hatta belki değil. Bilmemelisin. Maskeli balo senin yanında olmaz. Tam tersi tüm maskelerimden arınmış olarak kaçtım senin yanına. Bir akşam dertleştiğin bir dost olarak kalmalıyım senin hafızanda. Ay perisi ben girmeliyim. Maskelerimi takma vakti geldi."

Geldiği gibi gitti genç adam. Smyrna sokaklarını hızla arşınlarken deli gibi atan kalbini bastırmaya çalışıyordu kirli elleriyle. Ondan nefret edecekti. Bir Yunan teğmeni olduğunu anladığı an nefret edecekti. Lakin yapabileceği bir şey yoktu. Hızlıca balo üniformasını giydi ve salondan içeri girdi. Vals müziği çalıyor, zengin halk pahalı kadehlerindeki pahalı içkilerini yudumluyordu. Sabahki Türk kızı da gelmişti. Kız güzeldi, çok güzeldi. Güneş ışıkları gibiydi. Teğmen Leon'un yanına yakışacak bir kızdı. Lakin şu an ay perisinin yanında olmak isterdi. Ama ne ay perisi onun yanında olabilirdi ne Leon ay perisinin. Hızlı adımlarla Türk kızının yanına gitti. Kız tahmin edilebileceği gibi vals teklifini memnuniyetle karşılamıştı.

"Siz Yunanlıların gelişinden korkmuyor musunuz?"

"Bilakis. Madem Rumlar da var burada neden Yunanlılar gelmesin ki."

Ne kadar zıttı ayperisi ile bu kız. Eğer Yunanistan Türkler tarafından işgal edilse kesinlikle bir baloda Türkleri savunmazdı. Kimse bir işgalciyi savunmamalıydı.

"İsminiz nedir?"

"Yıldız."

"Yıldız. Gözleriniz de adınıza münasip yıldız gibi parlıyor."

"Keşke o yüzden koysalardı adımı. Kardeşimin adı da Yıldız. Yıldız ve Hilal. Bayraktaki gibi yani."

Adam kızın suratına baktığında kaçmak istedi bir an. Kaçmak ve ayperisinin yanına saklanmak. Onun yerine valsi bitirdi ve kürsüye çıktı.

"Donanmamız şu an Smyrna sularında yanaşmış durumda. Yaşasın yeni Yunanistan!"

Alkış seslerini şampanya kadehini kaldırarak zarifçe selamladı. Arkada açılan Yunanistan bayrağına bakınca içine bir gurur doğmuştu. Bayrağını ve vatanını çok seviyordu, her insan bunları severdi. Sadece masum insanları bayrak için neden öldürüyorlardı bunu anlamıyordu. Aslında anlıyordu ama anlamak istemiyordu işte.

~~~

Sabah iki kız kardeş kol kola girmiş ıssız sokaklardan geçerken yoldaki Yunan bayraklarını görüyorlardı. Hilal kızgınlıkla karışık bir kırgınlıkla bakıyordu bu görüntüye. Daha dün beraber oturdukları komşuları değil miydi bunlar? Gerçi albay Cevdetin haberini aldıktan sonra bunlar normal geliyordu. Selanikte şehit olmuş kahraman asker yıllar sonra Yunan albayı olarak dönmüştü demek. İnanamıyordu. Olmazdı ki. Senin olmayan bir sarayda her daim kölesindir diyen adam değil miydi bu? Tehdit edilmişti herhalde. Evet, tehdit edilmiş olacaktı. Hiçbir tehdit o eski Cevdeti vatanından döndüremezdi. Yaşlanmış mıydı acaba? Yaşlanmıştır ya. Koskocaman yedi yıl oldu. Yunan bayrağı öptüğü o koca yedi yılda yaşlanmıştır elbet. Hiç aklına gelmiş misindir? Gelmemişsindir tabii. Aklına Hilal ile Yıldız gelen adam başka devletin subayı olmayı seçer mi!

"Baba! Babacığım."

Ablasının sesiyle gelen adama baktı. Albaya, albay Cevdete...

Ay Perisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin