BÖLÜM-1
Elimde tuttuğum kalemi sıraya vurmaya başladığımda coğrafya öğretmenimin tehditkâr bakışlarıyla karşılaştım. Donuk bakışlı öğretmenim, sıraların arasında ilerleyip kimin ne yaptığına bakıyordu. Ve sanırım avına takılan ‘şanslı öğrenci’ bendim.
‘’Dünya üzerindeki doğa olayları her zaman aynı düzeyde gerçekleşmez.’’
Elimdeki kalemi sıraya bırakarak, bakışlarını kendimden uzağa çekmek istedim. Selda öğretmenin sağı solu belli olmazdı. Sırf bu yüzden müdürün yanına götürüp, aileme haber verdirtebilirdi. Ki, olası bir aile telefon görüşmesini çekecek ve annemden nasihat dinleyecek havamda değildim.
Birkaç saniye sonra sınıfın en köşesine geçti. Elinde tuttuğu kitaba ara sıra bakıp, konuyu anlatıyordu. Üzerimize çöken ağırlıkla nefes alırken, kahverengi gözlü öğretmenim bu kez, aynı bakışlarını sıra arkadaşım Burçin’e gönderdi.
Çatlak arkadaşıma dönüp bakarken aptalca bir titremeyle, bacaklarımı üst üste attım. Sınıf klimayla sıcaklaştırılmaya çalışılsa da hiçbir işe yaramıyordu. Belki de ben, sürekli üşüdüğüm içindir. Kış aylarında battaniye, kahve ve ben üçlüsü mükemmel bir karışımdı.
Burçin ise biraz önce Selda öğretmen sayesinde yarım bıraktığım, kalem vurma işine yoğunlaşmıştı.
‘’Bazı zamanlarda normal süreçlerin dışına çıkar, işte bu durumlara ekstrem doğa olayları denir.’’
Öğretmen bariz bir şekilde Burçin’e gözlerini dikmişken aynı anda ders anlatmasına şaşırmıştım. Bu öğretmenlerin, değişik huyları mı yoksa onca yıllık çalışmanın ardından dersleri ezbere mi anlatıyorlardı, bilmiyorum fakat bu kadının diğer herkesten farklı olduğu bir gerçekti.
Sağ ayağımla Burçin’in bacağına vurduğumda, bana baktı. ‘’Yapma şunu. Selda hoca bakıyor.’’ Tepkisi takdire şayandı doğrusu. Sırıtarak, kalemi sıraya bıraktı. Gözlerimi devirmeden, kendi boşluğuma gömüldüm.
Ders zilinin çalmasını, beni dışarıda bekleyen araca binmek istemiyordum. Yürümeyi, koşmayı özlemiştim. Bütün bu hengâmeyle dolu hayatımın içinde hala nefes aldığımı hissettiğim dakikalarda bile oldukça şaşırıyordum. Sanki hayat kayışlarım aileme, anneme, babama aitti. Üstüme çullandırdıkları yüklerle yaşamak çok zordu. Bazen aynaya baktığımda tenime sinen karanlığı, bir tek ben mi görüyorum diye düşünüyordum. Yoksa annem ve babamda bunu fark ettiği için mi disiplin kayalarını sırtıma yüklemişti?
Hislerimin kapanma tuşuna tıklayıp öylece sırada durdum. Ardını takip eden saniyeler boyunca Selda öğretmen bize olan ilgisini kaybedip, derse yoğunlaşmıştı. Klimatolojik karakterli ekstrem olaylarını anlatıyordu. Ekstrem sıcaklıklar, şiddetli rüzgârlar ve fırtınalar…
Türkiye’de çok az rastlanılan bu ekstrem olaylarını dinlemeyi deniyordum. Ancak hayatımın hiçbir köşesinde işime yaramayacağını bildiğimden bu umarsız çabamı rafa kaldırdım. Coğrafya dersinden genel olarak nefret etmem de göz önüne alınırsa hiçbir problem yoktu. Zaten babam, benim geleceğime bir hedef koymuştu. Onun gibi şirketin başına geçecektim, eğer istiyorsam bir avukat olabilirdim. Başka tercih yoktu.
Aile mesleği sonuçta!
Kendi kendime silkelendim. Bunları düşünmek hayatımda artı veya eksi hiçbir şey değiştirmeyecekti. Kafamı kaldırıp, öğretmene baktığımda tamamıyla radarından çıkıp kendi halimize bırakıldığımızı fark ettim. Demek taktığı şey kalem sesiydi. Değişik bir öğretmen olduğunu biliyordum!