Genç kız son mesajı okuduktan sonra bir hışım arkasına döndü. Ve gözlerine inanamadı. Bu gerçek miydi? Onu tanıyordu. Tanımamak ne mümkündü hemde, daha geçen gün kızlar tuvaletine giderken önünü kesip konuşmak isteyen Utkan Zafer'in ta kendisiydi karşısında duran uzun boylu çocuk.
Derin'e baloya gitmeyi teklif eden Utkan'dı. Ona baloya gitmeyi teklif eden isimsizle ne bağlantısı olabilirdi ki?
Okulun popüler, havalı ve kimseyle muhattap olmayan Utkan Zaferi, karşısında duruyor ve ona kaygılı bakışlarını gizlemeye çalışan güzel bir tebessümle bakıyordu. Çıldırılacak şey.
"Kameralar nerede?" Dedi derin farkında olmadan. "Bu bir şaka olmalı."
Utkan, böyle olacağını hiç düşünmemişti. Tamam çok heyecanlanacaktı. Kalbi yerinden çıkacaktı ve buna da razıydı ama derinin, duru güzelliğiyle kamuflajsız, başbaşa kalınca yeni yetme bebelere dönüşeceğini hiç kestirmemişti.
"Derin?" Derken, aralarındaki gereksiz uzaklığı kapatma çabasıyla ona adımlamaya başlamıştı. "Bu bir şaka değil."
Derin, şimdi önüne gelmiş olan çocuğa aşağıdan bakmak zorunda kalıyordu çünkü Utkan'ın yalnızca omuzlarına gelebiliyordu. O minyon bir tipti.
"Neden böyle bir şey yaptın?"
Bilmek derinin hakkıydı sonuçta. Utkan onu bir nevi kandırmıştı.
Utkan, derin bir nefes ve büyük bir yutkunmanın ardından ancak konuşacak kıvama gelmişti. Bu kız onun canına okuyordu işte. Bu yüzden yapmıştı, ne yaptıysa.
Parmakları, iki yanında ruhsuzca sallanan ellerini buldu ve kaldırıp göğsüne yerleştirdi Utkan, Derin'in, boğulmak için yanıp tutuştuğu yeşillerine dikti kahve gözlerini.
"Sadece sevdim. Çok sevdim derin, ilk kez, boğulacak kadar çok sevdim. Ve ne yapacağımı bilemedim."
Derin çatılı kaşlarının ardında çok başka bir haleti ruhiyenin içerisindeydi aslında. Utkan'nın tutuşu, yüzündeki yılgın ve çaresiz ifade Derin'i inanamasa da kolayca ikna etmişti. Ve derin asıl buna inanamıyordu. Tüm o mesajlar şimdi anlam kazanıyordu sanki belleğinde.
"Sana inanıyorum." Dedi Derin birden, "yaptığını onaylamıyorum ama inanıyorum."
Utkan, Derin konuştuğu sıralarda kalbinin neden kulaklarında attığını düşünüp kendini bir şeylere, hani olursa kötü bir şeylere hazırlamaya çalışıyordu. Sonra karşısındaki billur güzelliğin ağzından çıkan şeylere odaklanınca, birde anlayınca gözleri büyüdü. Yanakları genişledi. Alnı arşa çıktı.
"Derin," dedi ismini sesleniyor oluşunun verdiği coşkuyla, aşkla. "Derin, sanırım gerçekten boğuluyorum."
"Üzgünüm, suni teneffüs yapmayı bilmiyorum."
"İstersen şimdi sana öğretebilirim."
Utkan onu kendine çekince, Derin'de boğulacağını düşünmüştü. Can kurtaran yok muydu sahi? Genç adam onun kadar alçalmış ve yüzlerini aynı hizaya getirmişti, elleri Derin'in yüzündeydi ve dokunduğu yerler onu nasıl heyecanlandırıyorsa, Derin'ide öyle heyecanlandırdığından bihaber gibiydi.
"Delisin sen!" Diye bağırdı genç kız, aralarındaki milimlik mesafe nefesini kesiyordu.
Utkan, kızın minik alnına bastırdı alnını. Gözlerinin tam içine bakıyordu. "Derin," dedi içli içli. "Deliliğimde boğulur musun?"
Derin tüm bunların rüya olmasından uyanmaktan çok korkuyordu. Esasen Utkan'nın gerçek olmaması onu daha çok üzerdi bundanda emindi. Çocuk daha mesajlaşırken bile onun ayaklarının bağını kesmiş, aklına sinmiş, düşüncelerini zapt etmemiş miydi? Şimdi karşısında hayallerinide tamamlayan bir tablo varken neyi beklesindi ki?
"Boğulurum." Dedi kısık bir sesle. "Ben zaten uzun zamandır boğuluyorum, Utkan."
İsmini söyleyebilmek bile nasıl güzel, nasıl özeldi.
"Derin," dedi Utkan'da bu güzelliğin farkında olarak. "Seni seviyorum."
"Bende." Dedi Derin, doğruluğundan o kadar emindiki tekrar etti. "Bende seni seviyorum."
Kamelyada saatlerce el ele, diz dize ve bazende dudak dudağa oturdular. İçeride kopan eğlenceden bihaberlerdi. Aslında umurlarında bile değildi. O kadar çok konuştular ve anlattılar ki, o kadar çok güldüler ki, balo bile onları kıskandı.
***
SON
Umarım sizi gülümsetebilmiştir. :)