Yaprakların rengi, rüzgar ile beraber süzülüp uçmaları, daireler çizip yere konmaları. Kesinlikle bunu özleyecekti. Muayene sonuçlarının içinde olduğu dosyayı tutarken minicik bir gülümseme vardı Bokuto'nun yüzünde. Umutsuzluğu baş gösterdiğinde istemsizce çömeldi ve titredi ama voleyboldan öğrendiği bir şey varsa o da bir engelle yüzleşmediği sürece onu geride bırakamayacağıydı ve Bokuto yaptı, ayağa kalktı ve kaderini kabullendi. Ayağa kalktı ve sonsuz sayıdaki olasılığı kucakladı.
Bütün hepsini hiçbir pişmanlık duymadan kucaklayabileceğini umut etti. Gözleri ile her detayı görebileceğini umut etti. Bütün renkleri, bütün çizgileri, bütün eğrileri, bütün döngüleri, bütün boşlukları. Her şeyi.
Kim bilir belki lilanın nasıl bir renk olduğunu soracaktı. Belki Japonya bayrağının nasıl olduğunu soracaktı. Belki saçının nasıl olduğunu soracaktı. Belki her şeyi unutacaktı ve bunu kabullenecekti.
Hastanenin önüne geldiğinde iç çekti ve içeri girdi. Asansör ile beşinci kata çıktı.
Adımları hafifti ve sessiz koridorda yankılanıyordu. Olumlu olmaya çalışırken gülümsemesi yüzünü hiç terk etmemişti. Olumlu ol. Akaashi için olumlu ol. Onun için olumlu ol.
Kapıyı açtı ve kafasını içeri soktu. ''Hey hey hey!'' . Yüzündeki gülümseme gittikçe büyüyordu. Akaashi hala yatakta ve baygındı ve duyulan tek şey kalp monitörünün sesi ve oksijen maskesinden gelen Akaashi'nin hafif nefesiydi.
''Akaashi'' Bokuto iç çekerek içeri girdi. Kendini sandalyenin üstüne bıraktı. '' Her zamanki gibi korkunç görünüyorsun.'' Minik bir gülücük oluştu yüzünde. Derin bir nefes aldı ve elindeki dosyayı tuttu.
''Aslında, sonuçları aldım! Eğer yazanlar...doğruysa...bilirsin...artık...'' Bokuto sesi gittikçe kaybolurken gözlerini kapattı ve tekrar konuşmaya başlamadan önce birkaç kez kırptı gözlerini ''...göremeyebilirim.''
''Umalım da öyle olmasın!'' dedi Bokuto normal heyecanlı tavrında dönerken aynı anda yine derin bir nefes alıp, verdi. Gözlerini kapatıp açtı. Dosyayı açıp içinde yazanları okuması için cesaretini toplaması birkaç dakikasını aldı.
Dosyanın içinde yazanları okurken gülümsemesinin yüzünden silindiğini fark etmedi. Kağıdın mürekkebini dağıtan, gözlerinden düşen o yaşları fark etmedi. Fark etmedi.
''B-bir hata olmalı!'' dedi Bokuto neşeli bir sesle Akaashi'ye bakarken ve sırıttı ''Sence de öyle değil mi?'' dedi sesi binlerce parçaya ayrılırken. Dosyanın kapağını çevirdi ve gayet net bir şekilde yazılan ismi okudu ''Koutarou Bokuto''
''Akaashi'' diye seslendi Bokuto ve onun elini tuttu. ''Lütfen uyan. Lütfen uyan ve tekrardan gözlerini görmeme izin ver. Lütfen bunu aşmama yardım et. Lütfen Akaashi. Sana yalvarıyorum. Renkli hayatımı yaşayabileceğim 6 günüm kaldı. 6 gün daha dolu dolu görebileceğim. 6 gün daha Akaashi. 6 gün daha.''
''Senin nasıl göründüğünü unutmaya başlamadan önceki son 6 günüm.'' Diye fısıldadı Bokuto başını Akaashi'nin yatağına koyarken.
Daha fazla içinde tutamıyordu. Geçen günlerde denedi. Elinden gelenin en iyisini yaptı mutlu olmak için. Hepsini içinde tutmak için elinden gelenin en iyisini yaptı. Kimseye korktuğunu göstermemek için sınırlarını zorladı.
''Ama gerçekten korkuyorum Akaashi...'' dedi ''Çok korkuyorum. Ben...ben gördükleri kadar güçlü bir insan değilim. Bunu en iyi sen biliyorsun. Benden daha iyi biliyorsun.'' Dedi sesi battaniyeler yüzünden boğuk çıkarken.
''Biliyorum Bokuto-san, biliyorum. Zayıflık no.23 baskı kurulduğu zaman negatif düşünmeye hazırsın ve her zaman senin yanında olacak ve sana sorun değil diyecek birine ihtiyaç duyuyorsun.'' Bokuto birinin saçlarını okşadığını hissetti ama hareketleri çok yavaştı. ''Bunu biliyorum...''
''Akaashi?'' dedi Bokuto kafasını kaldırıp ona bakarken. Yüzündeki minicik gülümsemeyle ona baktı. ''Uyandın!''
''Uyandım Bokuto-san'' diye tekrarladı Akaashi. Bokuto, Akaashi'nin ne kadar kötü göründüğünü fark edince kırıldı.
''Akaashi bir vampire benziyorsun. Cildin çok beyaz, gözlerin ise boş bakıyor.' 'Bokuto'ya bakarken eğlenmiş bir gülücük Akaashi'nin yüzünü dolaştı.
''Biliyorum'' diye mırıldandı Akaashi ve elini uzattı. ''Dosya''
Bokuto, Akaashi'nin ne demeye çalıştığını anlamaya çalışırken kaşları çatıldı. Ve dosyayı ona uzattı. Akaashi dosyayı tuttu ama ellerinden kayıp yere düştü. Bokuto almak için yere eğilirken güldü ve Akaashi'nin rahat okuması için tuttu.
Birkaç dakika sonra Akaashi, Bokuto'ya baktı ve dedi '' Ben her zaman buradayım, tamam mı' Merak etme'' Bokuto'ya gerçek bir gülücük verdi ve ekledi ''Seni bırakmayacağım.''
Bokuto kafasını sallarken kıkırdadı. ''Tabii ki beni bırakamazsın ,pratik olarak durumun yüzünden bir iki adım bile yürüyemiyorsun.''
''Ah evet. Astım, evet kesinlikle nefret ediyorum bundan'' diye mırıldandı Akaashi tavana bakarken.
''Astım atağın gerçekten çok kötüydü doğrusu...'' Bokuto Akaashi'nin geçen haftaki antrenmanda olan astım atağını hatırlarken mırıldandı. Sadece Bokuto ve Akaashi'nin ailesi bu durumdan haberdardı. Bokuto, Akaashi'nin voleybolu bırakması için elinden geleni yaptı ama o çok inatçıydı ve dinlemedi, bu da durumunun daha kötüye gitmesine yol açtı.
''Baksana ne hale getirdin kendini. Normalden çok daha ince ve her an kırılacak gibi duruyorsun!'' Bokuto'nun yüzünde üzgün bir gülümseme oluşurken kafasını salladı.
Akaashi kollarını çaprazladı ve kaşlarını çattı. '' Ben iyiyim Bokuto-san. Ben-'' gözleri büyürken bir anda konuşmayı kesti ve dik oturdu. Göğsünü tuttu ve nefes almaya çalıştı.
''B-Boku-'' Nefes alamadığı için onun adını da söyleyemedi
Bokuto paniklemeden önce dondu ve kapıyı açıp yardım için bağırdı.
Bir doktor koşarak içeri girdi ve Bokuto'nun adını bilmediği bir şey vardı elinde. Bokuto'nun gözleri genişlerken doktor, Akaashi'yi yatırdı ve ağzını açıp boğazından aşağı bir tüp soktu. Bokuto neler olduğunu anlayamıyordu ama ciddi bir durum olduğundan emindi.
Doktor iç çekerken Bokuto'ya döndü.
''H-herşey iyi mi? O-ona az önce ne yaptınız?'' diye soru Bokuto ağzı açık ve boğazına bir şey takılı Akaashi'ye bakarken.
''Trakel Entübasyon'' dedi doktor alnını silerken. ''Sadece durumun hayati tehlikesi varsa kullanılır.''
Bokuto duraksadı son dört kelimeyi duyduğu sırada. ''Yani diyorsunuz ki-''
''Evet. Az önceki atak hayati tehlikesi olan bir astım atağıydı.'' Diye onayladı doktor. '' Hep böyleydi. Durumu sürekli kötüye gidiyor.'' Doktor iç çekti. '' Ben gelip tüpü çıkarana kadar bir süre ona bakacağına güveniyorum.'' Dedi doktor Bokuto'nun sırtını sıvazlarken. Daha sonrasında odadan çıkarak ikisini yalnız bıraktı.
Bokuto iç çekerken oturdu ve telefonunu çıkardı. Annesine bu gece Akaashi ile kalacağını söyleyen bir mesaj attı. Neyse ki annesi bugün Cuma olduğu için izin verdi. Bokuto'nun sonuçlarını sordu ama o söylemek istemedi ve daha okumadım diyerek yalan söyledi.
Hafif bir inilti terk etti Bokuto'nun dudaklarını o arkasına yaslanıp dışarıyı izlerken. Güneş çoktan gökyüzünü kırmızı, turuncu ve sarının farklı tonlarına bürüyordu.
''Sence de gün batımı çok güzel değil mi Akaashi?'' dedi Bokuto sessizce, gözleri huşu ile doluyken baktığı manzaraya karşı.
''Eğer uyanık olsaydın daha iyi olurdu, böylece benimle beraber izleyebilirdin'' dedi Bokuto minik bir kıkırtıyla.
Bokuto'nun göreceği gün batımı sayısı tek elinin parmaklarının sayısını geçemezdi. Bokuto memnundu karanlıkla dolu bir dünyaya dalmadan önce bunu gördüğü için memnundu.
Herkese merhaba, öncelikle bu benim kendi hikayem değil. Ama çok beğendiğim için çevirmeye karar verdim. Hikayenin aslı Kousukee'nin. Tabii bunu çevirmek için izin aldım . Elimden geldiğince sık bölüm atmaya çalışacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Even When The Sun Stops Shining (ÇEVİRİ)
Fanfiction''Bulutlar gökyüzünü kaplasa bile, yıldızlar Dünya'nın muazzam yerlerine düşmeye başlasa bile,galaksiler patlayıp milyonlarca minik lekeye dönüşse bile, Güneş parlamayı kesse bile ve görebildiğin tek şey karanlıksa Senin için burada olacağım. Sonsuz...