~1~

73 16 7
                                    

SIRADAN BİR GÜN, 

SIRADAN BİR AY, 

SIRADAN BİR YIL!

Ölmek istiyorum, yaşamak istemiyorum, bu dünyadan bir melek olup gökyüzünde süzülmek istiyorum.... Bıktım artık! Herkesin beni suçsuz yere dövmesinden, ezmesinden, bağırmasından... Herkes den ve her şey den nefret ediyorum! Kimsenin beni sevmemesinden, beni sevmeyip ezmelerinden, küçük düşürmelerinden bıktım!

Bilmediğim bir semtte araba ve insan dolu caddenin birinde yalnız başıma yürüyordum. Hiç kimseyi veya hiç bir şeyi umursamadan yürüyordum. Bu gün dünyada ki son günüm yani intihar edeceğim gün. Herkesin bana yaşattıklarına katlanamıyorum artık... Hiç arkadaşım olmadı. Bana arkadaş olan sadece ders kitapları veya okuma kitaplarıydı. Daha çok okuma kitaplarıydı...

Bir kafe' ye gelmiştim. Boş olan bir yer çarpmıştı gözüme sessizce oraya ilerledim ve oturdum. Kulaklarımdaki kulaklığı çıkardığım ve elimdeki kitabı masanın üzerine bıraktığım zaman yanıma bir garson yaklaşıyordu. Bana bir tebessüm atarak önlüğünde bulunan cebinden bir kalem ve not defteri çıkardı. Gülümseyerek konuştu.

"Hoş geldiniz efendim. Ne isterdiniz?"

Gülümsedim.

"Hoş bulduk. Bir tane sütlü kahve alabilir miyim?"

Tatlı bir ses tonuyla konuştu.

"Elbette. Hemen getiriyorum."

"Teşekkür ederim."

Garson tatlı bir gülümsemeyle yanımdan ayrılmıştı. Biraz telefonla oynadıktan sonra kahvem gelmişti. Garsona gülümseyip kahvemden bir yudum aldım. Gözlerimi kapatıp bir nefes verdim. Bu gün normal bir gün olarak geçiyordu. Her zaman yaptığım şeyleri yapıyordum. Kahvem bittikten sonra kasaya gelip gereken parayı ödedikten sonra kafe den çıktım.

Kendimi bir anda yerde buldum. Üzerimde hiç tanımadığım, benim yaşlarımda biri vardı.  Şaşırmıştım. Konuşmama izin vermeden üzerimden kalktı ve benim de kalkmam için yardımcı oldu. Tam konuşacaktım ki arkamızdan erkek sesleri geldi. Hızla arkamı döndüğümde iki adamın bize doğru koştuklarını fark ettim. Bileğimde hissettiğim elle önümü döndüm. Çocuk hızla konuşmaya başladı.

"Her şey için özür dilerim. Beni affet."

Dedi ve beni peşinde sürüklemeye başladı. Oldukça şaşkındım. Bu kim ve benden ne istiyor? Ama çocuğun hakkını vermek gerek çok hızlı koşuyor. Biraz daha koştuktan sonra bir yere gelmiştik. Hava karanlık olduğu için nereye geldiğimizi pek göremiyordum. Tam üç saattir koşuyorduk. Artık peşimizden gelmiyorlardı. Çocuğun omuzunda dokundum ve şu son üç saat boyunca aklımda biriktirdiğim soruları sormaya başladım.

"Sen kimsin? Benden ne istiyorsun? Beni neden buraya getirdin? Bu adamlar kim? Seni neden kovalıyorlardı? Burası neresi? Beni ne zaman geri gö-"

"Tatlım bir soluklan istersen. Üç saattir koşuyoruz ve senin nefesin hala tıkanmadı mı?"

"Bana bak çocuk seni gebertirim! Ya benden ne istiyorsun? Sen kimsin? Beni neden buraya getirdin?"

"Ben Çağan Ateş. Senin adın ne?"

Dedi elini uzatarak. Gözlerimi devirip sinirle bağırdım.

"Ya sen süpriz yumurtadan falan mı çıktın? Derdin ne senin? Ne kadar rahat bir insansın! Ya beni neden buraya getirdin?"

"Eğer seni orada bıraksaydım, o adamlar sana bir şey yapabilirdi. Benim yüzünden başına bir şey gelsin istemedim."

KARANLIĞIMDA Kİ AYDINLIK (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin