Hava neden soğuk, yüzüme vuran rüzgar neden bu kadar sert, neden heryer puslu ve karanlık bahar gelmedi mi daha, saat kaç, hangi gün?
Bir rutin içinde ilerliyorum. Kalk yüzünü yıkamayı unutma (işe gözleri çapaklı gitmemeliyim. Bana kalsa giderim hatta gitmişliğim de vardır ama şefim hala anlamadığım bir sebepten beni işte tutuyor ve kendime özen göstermemi istiyor. Yüzümü yıkıyorum bende .) Sabah 6 otobüsüne yetiş, yer varsa hemen kap, işe kadar biraz daha uyu. Durakta inmeden göz çukurlarını ellerinle kontrol et.
İş kıyafetlerini giy. Yüzüne bi tebessüm ekle ve işe başla. Gelsin;
"Caremel Macchiato, ""Caffè Americano,"
"White Chocolate Mocha,"
"Espresso"
Sıraya giren kararsız müşteriler, birbirini kesen insanlar. İçecek isimlerini doğru söylemeye çalışan ergenlerle geçen iş günü ve bitiş.
Hergün hergün aynı, hava puslu insanlar sıkıcı, yaşamlar yalan.
Gülümse, ne istedikleri sor, hazırla. Derken bir şey oldu" Ersin evladım sen misin?"
Soruyu soran adamı tanıyor gibiyim , daha önce gördüm ama, bir kaç saniye sonra beynim nerden tanıdığımı buluyor. Lise hocam karşımda. Çok iyi bir hoca olduğunu hatırlıyorum.
Gerçekten gülümsemek istiyorum ona olmuyor zorlamıyorum:" Nasılsınız hocam?"
" Seni gördüm daha iyi oldum. Tıp okuyorsun diye biliyordum. Boş zamanlarında burda mı çalışıyorsun?"
Susuyorum. Sadece susuyorum. Arkada sırada bekleyen kızlar benim yerime oflayıp pufluyor zaten.
"Ne içersiniz " diye soruyorum hemen, arkada ki ergenlerden o da rahatsız olup :
"Caremel Macchiato"
Cümle sonuna doğru ağzı biraz büzülüyor. Sadece gülüyorum.O da bana meraklı gözlerle bakıyor. Lisede severdim hocamı ama artık dedikoducu bi teyze gibi geliyor gözüme. Belki yanlış bir şey sormadı yada sormayacak ama ben konuşmak istemiyorum.
