Gözlerimi ayırmadan karşımdaki yazıya bakıyordum. Ne hissedeceğimi, ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum. Sanki ayaklarım buraya çakılıp kalmıştı. Saçlarım rüzgarın etkisiyle ordan oraya savruluyordu. Değişik hissediyordum. Bu korku veya merak değildi. Sanki burası birçok şeyi değiştirecek benden birçok şeyi alacak gibiydi.
Rüzgar git gide hızını arttırıyordu. Ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi sonunda bırakabilmiştim. Gözlerimi zorla yazıdan alıp arkasına baktım. Buraya geldiğimden itibaren bu yazıdan başka hiçbirşeye odaklanamadığımı yeni farkediyordum.
Çünkü tabelanın arkasında bir çok bina görünüyordu.
Bunların sokak lambalarından farklı olarak nerdeyse tüm ışıkları yanıyordu.Babam burdamı onu bile bilmiyordum. En büyük sorun burası neresiydi?
Ben tehlikeyim diye bağırıyordu sanki. Bu zamana kadar buranın varlığından bile habersizdim...
Rüzgar kulağımın dibinde uğulduyordu. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım. Yavaş yavaş yağmur da yağmaya başlamıştı. Toprak kokusu etrafı sarıyordu. Sabaha kadar burda, bu şekilde kalabilirdim.
Bu kokuyla ömrümün sonuna kadar yaşayabilirdim. Ama şimdi bulmam gereken bir babam vardı.Gözlerimi istemeyerek açtım.
Etraf o kadar ürkütücü ve sessizdiki oraya gitmek istemiyordum. Sanki beni içine alacak birdaha bırakmayacak gibi geliyordu. Neden bu kadar etkilemiştim? Hiç birşey bilmiyordum. Böyle durup sonsuza dek burayı izleyemezdim. Biran önce babamı alıp gitmeliydim.Bu adresi verdiler ise büyük ihtimalle babam buradaydı.
Sonunda ayaklarımı hareket ettirip ilerlemeye başladım. Yağmur hızını bi hayli artırmıştı. Şaçlarımın büyük bir kısmı ıslanmış durumdaydı. Yüzüme yapışan saçlarla yürümeye devam ettim.
Sanırım taksiden erken inmiştim. Yürümem gereken yol fazlaydı.Adımlarımı hızlandırdım. Görünüşe bakılırsa oraya gidene kadar Sırılsıklam olacaktım. Artık korkmaya başlamıştım ,önümü dahi göremiyordum. Telefonumu montumun cebinden çıkarıp ışığını yaktım. Bu sayede önümü biraz olsun görmeyi başarmıştım.
Artık yürümüyor koşuyordum.
Nefessiz kaldığımda olduğum yerde durup nefesimi düzenlemeye çalıştım. Biraz olsun toparlandığımda kafamı kaldırdım. Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. Elimde olmadan bir iki adım geriledim. Bu manzarayı göremeyecek kadar kör mü olmuştum.Şuan kendimi bir yangının ortasında gibi hissediyordum. Bütün lambalar ateş renginde yanıyordu. Bir kere etrafımda döndüm. Her yer turuncuydu. Soluğum kesilmişti. Ben ateşten korkardım. Bu rengi hiç sevmezdim. Benden annemi ve kardeşimi alan ateşe düşmandım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım. O an annemin beni kurtar der gibi bakan mavi gözlerini gördüm. Hemen gözlerimi açtım.
Yağmur çoktan durmuştu. Şaçlarım sırılsıklamdı. Yumruklarımı sıkıp herşeyi unutmaya çalıştım. Hemen babamı bulup bu lanet yerden defolup gitmeliydim.Kafamı önüme eğip yürümeye devam ettim.
Burası sanki kaybolmuş bir şehir gibiydi. Çok büyük olduğu belliydi. Şimdiye kadar tek insan görmemiştim. Sokak aralarında nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum. Artık yorulduğumu hissediyordum. Bacaklarımda güç kalmamıştı. Biraz dinlenip tekrar yürümeye devam ettim. Farklı bir sokağa girdiğimde, kızlı erkekli bir grup gördüm. Neyi bu kadar komik bulduklarını bilmiyordum ama baya içten gülüyorlardı. Onlara sorabilirdim sanırım. Ablama verdikleri kağıdın üzerinde kapı numarası gibi bir sayı yazıyordu. Derin bir nefes alıp onlara doğru yürümeye başladım. Hala beni fark etmemişlerdi.
Yalancı bir öksürük ile kendimi farkettirmeyi başarmıştım. Hepsinin gözleri bana dönmüştü. On kişi varlardı. Tam konuşmaya başlayacaktımki...
"Sen de kimsin , burda daha önce seni hiç görmedim"
Dedi çakma sarışın. Diğerleride kaşlarını çatmış bana bakıyorlardı. Derin bir nefes aldım.
"Burdan değilim zaten, sadece bana bu adresi tarif etmenizi istiyorum"
Kağıdı en öndeki esmer çocuğa uzattım. Elimden alıp okumaya başladı. Kafasını kaldırdığında çatık kaşlar ile bana bakıyordu.
"Hem burdan değilsin, hemde buraya gitmek istiyorsun, ilginç" bu sözü üzerine diğerleri gülmeye başladı. Sinirli bir şekilde onlara baktım."Bu sizi hiç ilgilendirmez. Şimdi oraya nasıl gideğimi söylüyormusunuz, yoksa kendim mi buluyum"
Alay ile bana baktı. "Tamam tamam hırçın kız söyleyeceğim, ama oraya tek başına gidemezsi mazallah seni yerler" kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettim. Kafasını iki yana sallayıp omzunun üzerinden arkasına seslendi. " Batu bu hırçın kızı ALKAN'ların bara götür."
"Alkanlar da kim" dudakları alay ile kıvrıldı. "CEHENNEMİN sahipleri"
Burada neler dönüyordu bilmiyordum. Tek bildiğim bu korkunç yerden biran önce gitmem gerektiğiydi.Batu olduğunu tahmin ettiğim çocuk, diğerlerinin aksine benimle yaşıt duruyordu. Samimi bir gülümsemeyle bana bakıp. " hadi gidelim" dedi. Başımı sallayıp yürümeye başladım.
Sayamadığım kadar ara sokaktan geçmiştik ve halada yürüyorduk. Montumun cebinden telefonu çıkarıp saate baktım.iki buçuk olmuştu saat. Başımı Batuya çevirip "saat baya geç olmuş. Şu gittiğimiz yer kapanmış olmasın"
Çok komik birşey söylemişim gibi kahkaha attı.Ona boş boş bakmaya devam ettim."Hayır güzel kız Cehennem de hayat yeni başlıyor"
kafamı iki yana sallayıp önüme döndüm. Tekrar farklı bir ara sokağa girdiğimizde müzik sesi duyulmaya başladı. Yürüdükçe ses artıyordu. Yanımdakine baktığımda çok rahattı,sanırım buralara alışkındı. Aslında buraya gelene kadar birçok insanla karşılaşmıştık ve hepsi böyle rahat görünüyordu."Kaç yaşındasın?" Değişik bir ifade ile ona baktığımı görünce. "E napıyım sıkıldım, sende hiç konuşmuyorsun"
"Konuşmayı pek sevmem , 18 yaşındayım."
Başını sallayıp "aynı yaştaymışız " dedi. Tahminlerim doğruydu.
"İşte geldiik" tamamen bana dönüp "burası hakkında hiçbir bilgin yok gibi görünüyor, sana sadece bir tavsiye Alkanlara fazla bulaşma ruhunu emerler" Gülümseyip "getirdiğin için teşekkürler, ayrıca onlara bulaşmak gibi bir düşüncem yok" bir süre bana bakıp "göreceğiz" diyip yürümeye başladı.Nefesimi bırakıp etrafıma baktım. Bu sokak bir çok bar ve insanla doluydu. Çoğunun kafa yerinde gibi durmuyordu. Artık bu ışıklara dayanamıyordum. Işıklar sayesinde tam ismine uygun bir yer olmuş. Tamamen arkamı dönüp karşımdaki binaya baktım. Değişik bir mimarisi vardı. İnsanı gerçekten ürkütüyordu.
Sanki annemin küçükken anlattığı KÖTÜ PRENS 'İN Sarayı gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM MELEGİ
Teen FictionTanrının laneti bir gün cennete sızdı. Cennetin güzelliği nefretini daha çok ateşledi. Nefret zamanla büyüdü , sonsuz bir kora dönüştü . Bir gün ateşin hakim olduğu in beyaz bir ışıkla doldu . İşte o an Tanrı her şeyi yerle bir etti. Çünkü o an...