•1• Ucu Kopuk Düşünce

136 12 13
                                    

Bölüm şarkısı ; Boy Epic - 50 Shades

Her gün ölen bir ruh, nasıl yaşayabilirdi?

İ.Y

Vote tuşuna basmayı ve yorum bırakmayı unutmayın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Vote tuşuna basmayı ve yorum bırakmayı unutmayın.

İyi Okumalar ;

Umudum bir izmarit gibi geberip giderken, ruhuma tırnaklarını geçirdiğinde oluşan o yakıcı his acının her zerresini yaşatıyor bana. Kaburgalarımdan çaresizlik kurşun misali fışkırıyordu; kemiklerime okkalı darbeler indiriyor, bu bel boşluğuma doğru yol izliyordu.

Acı'nın kabuk tutmayan yarası.

Olayım tam olarak buydu. Acıydı. Yaraydı. Her defasında kanardı.

İfadesiz bakışlarım dakikalardır elimde tutmakta olduğum soğuyan kahvemde dolaşırken, camın yüzeyine vuran yağmurun hırçın damlaları, kantindeki gürültünün altında ezilmiş, bulunduğum konumdan soyutlanmamı sağlamıştı.

Tırnaklarım karton kutunun üzerine belli belirsiz çizikler bırakırken o kadar hareketsizdim ki sanki zaman durmuştu ve zamanın yanı sıra bende donmuştum. Aynı zamanda dışarıdan biri bile benim kitlenmiş olduğumu düşünürdü. Gözlerimi bile kırpmadan karton bardağı sallayıp durduğum ve bunun etkisiyle içinde gelgitler yapan kahveyi izlemeyi sürdürdüm. Kahve, dalgaların kıyıya bıraktığı gibi hafif köpüklenmişti ve ısısını çoktan kaybettiğini elimin soğuk olmasından anlıyordum.

Oysa benim ellerim her daim soğuktu; kemikleri belirgindi ve üzerindeki damarlar beyaz tenimden dolayı yeşil boya darbeleri gibi görünüyordu. Parmak boğumlarım kabuk soymuştu, bunun yanı sıra elimin tersi birçok morluk ve yarayla doluydu.

Bu, acının külleriydi.

Kahveyi bir kez daha içemeyeceğimi bildiğim için oturduğum sandalyeyi geriye itip başımı kaldırarak doğruldum ve çöp kovasına doğru ilerledim. Adımlarım paytak ve bir o kadar yorgundu. Üzerimde son birkaç haftadır hissettiğim bir ağırlık vardı. Bunun sebebi uyuyamamdı ve uyuyamamamın sebebi ise bir türlü düşünmekten vazgeçemediğim, sonucuna ulaşamadığım verecek olan kararımdı.

Çöp kovasına yakın bir yere geldiğimde daha fazla ilerlemeyip durdum ve bardağı bulunduğum yerden çöpe atmak istedim. Benliğim sanki cam bir fanusun içine hapsedilmişti de mantıklı yanımı köreltmişti. Bu sebeple bir an karton kutunun içerisinde kahve olduğunu unutup hızla çöp kovasına doğru attım. Fakat havadayken kahve döküldü. Kahve döküldüğü gibi de çöpün içine girmedi. Bardak çöp kovasının kenarına çarpmanın etkisiyle başka bir köşeye yuvarlandı, yuvarlandı ve en sonda hızını kaybedip durdu.

Sinirle oflayıp karton bardağı yerden almak için ilerledim.Yaptığım bir saçmalıktan ibaretti, bunu biliyordum. Etrafa dökülen kahve gibi dağılan mantıklı yanım kendine geldiğinde, kirli fayansa bakıp karton kutuyu yerden almak için harekete geçtim. Elbette ki kantin çalışanları, burayı görüp  görevliye haber verecekti. Kirli zemini umursamadım, tam bardağın yanına varmıştım ki bir el ben daha ulaşamadan hemen bardağı kavradı ve benim yapamadığımı yapıp atik bir hareketle yanında bulunan çöpe attı.

Acının Külleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin