TANITIM

190 20 24
                                    

*Emeğim için yorum yapmayı ve votelemeyi unutmayın*

İ.Y

Işığa yalnızca güneş ışığı düşük olduğunda ihtiyacın olur.

Ve güneşi, yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin.

Ve onu sevdiğini yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın.

Sen kalbime ulaştığında ruhum kayboluyordu ellerinde.

Kurumuş gözyaşlarımla beni yakıp kül eden ihanet duygusu o kadar ağır geliyordu ki,az önce duyduğum kelimelerin katili olmak istiyordum. Sanki bu saatten sonra hiçbir şeyim yoktu. Hayatım yoktu. Ben yoktum. Hiçlik duygusu kaplamıştı her yanımı ve ben.. bomboştum.

Herşey yalandı. Bana yaşattığı anılar,hisleri,söyledikleri... hepsi ama hepsi birer yalandan ibaretti. En önemlisi o benim yalanımdı. Çünkü o beni geriye itekliyordu. Çünkü o beni kafese kapatıyordu. Çünkü o... beni yakıp kavuruyordu.

"Neden gerçekler bana acı çektiriyor, Kamer?" diye sordum boğuk bir sesle. Rüzgar yine eskisi gibi esiyordu; yaşadığım olaylar yüzünden sert ve acımasız. Ama ben alışmıştım. Ben artık yeni kişiliğime alışmıştım. Suyun haşin dalgaları kayalıklara vururken oluşturduğumuz kasırga uslanmıyordu. Her bir dalga söyleyemediklerimi haykırıyordu ve rüzgarın kavisli uğultusu çığlık atıyordu.

"Senin gerçeğin benim," dedi asabiyetle. Acı çekiyordum. Onun da acı çektiğini biliyordum. Hemen karşımda durmuş bomboş gözlerle birbirimizi izliyorduk. Sanki ruhu bedeninden ayrılmıştı. Biliyordum benim ruhumu da beraberinde götürmüştü.Sanki onun ruhu benim bedenimdi,ruhumda bedenime ihtiyaç duyan bir ceset."Senin acın benim."

Ağaç yapraklarının etrafa savrulup üzerime dağılan taneleri sarı saçlarıma sığınmıştı. Derin nefes aldım. Kendimi bir lanetin tuzağında gibi hissediyordum.Bedenim acıya karşı dik duramıyordu, yere yığılmıştı. "Öylesin" diye fısıldadım hıçkırmamak için ellerimi yumruk yaparken.

Bana doğru bir adım attı, böylece aramızdaki mesafe biraz daha azaldı."Öyleyim" diye fısıldadı aynı benim gibi; sesi soğuk rüzgara karşı içimi ısıttı,ensemdeki nabız yavaşlamaya başladı ve enfes kokusu ciğerlerime yayıldı.

"Peki ya ruhum? O da senin mi?"

"Evet" dedi bir adım daha atıp,bakışlarını gözlerime dikerek. Aramızdan geçen akım yüzünden dizlerim hafifçe titredi. O da biliyordu ki ruhum çoktan onundu. Gözleri hiç olmadığı kadar boş baksada , yeşil irisleri herşeye rağmen güzeldi. Kirpiklerinin bu derece uzun olmasına hayret ediyordum. Kiraz renkli canlı dudaklarını hafif araladı." Ruhun benim anahtarım ve sende benim sandığımsın"

Kelimeler sivri uçlarını çıkardı. Üst dudağını diliyle ıslattı, soğuk hava tokat gibi yüzüme çarparken sivri uçlar zihnime batıyordu." Kamer" diye fısıldadım gözlerimi bir saniye kapatıp açtıktan sonra."Gitmeme izin verir misin?"

"Cehennemden cenneti geri isteyemezsin, sarışın."

Yutkundum. Göğsüme keskin bir ağrının saplandığını hissediyordum."Geri ver," dedim kısık bir sesle."Cehennemin morgum olmadan önce geri ver bana."

Başımı kaldırdım ve gözlerimi ona çevirdim. Bakışları yüzümde nokta nokta geziyordu,gözleri kısıktı,nefesi ağzından buğular halinde dudağıma dokunuyordu.

Üst dudağı yukarı kıvrıldığında bakışları hiç bu kadar soğuk olmamıştı.

"Lütfen" dedim,sesim sessizlik tarafından yutuldu. Şakağımda,vücudumun belirli kısımlarında ama en çok göğsümün ortasında büyük bir ağrı hissediyordum.

Kamer aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı. Botunun ucu çıplak ayaklarıma değdiğinde, kalbim çarpmaya ve nefesim düzensizleşmeye başladı."Yaklaşma" diye konuştum, dünya durmuş gibiydi.

Önümde, hemen dibimde durdu. Sağ elini kaldırdı ve kemikli parmağını yavaşça yanağımda gezdirdi. Bir an gözlerimin önüne beni ilk öptüğü gün canlandı. Kirpikleri elmacık kemiklerime sürtünmüştü, yasak bir meyveye dokunur gibi tedirgin ama bir o kadar da tutkuluydu. Sertçe yutkundum.

"Bu sefer gitmene izin vermeyeceğim" dedi tok bir sesle."Hiç kimse umurumda bile değil. Yanımda kalacaksın. Bu sefer kimse seni benden alamaz,ölüm bile.."

"Ölmeme izin vermezsin"

Diğer elide yanağımı buldu ve yüzünü hafif eğdi."Kimse benim kadınımı elimden alamaz" dedi usulca.

Ayaklarımın altındaki birkaç taş soğuktan kızarmış tenime batıyordu."Sana dokunanlar benim inimde yanıyorlar, Alaska. Kimse sana dokunamaz. Dokunursa itinayla sikerim."

Alnını alnıma yasladı. Artık çok fazla üşümüyordum. Bedeninden yayılan sıcaklık bedenime doğru geçiyordu. Kokusu burun deliklerime dolarken gözlerini kapattı. Burnunu yanağımda gezdirdi, baş parmağı ile göz altımı okşadı.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında, gökyüzünde şiddetli, parlak bir şimşek çaktı. Işığı bizi yalayıp geçti. Kalbim sıkıştı, kanımda çaresizliğin fokurdadığını hissettim. Üst dudağımı iki dudağının arasına yerleştirdi ve yavaşça emdi. Rüzgar şiddetlenmiş,küçük bir kasırga oluşturmuştu, etrafta oradan oraya uçuşan yapraklar ve öpüşmemize engel olmak ister gibi olan saçlarım yüzüme doğru saçılıyor, gökyüzü bugün gri bulutların şimşek çakmasına ev sahipliği ediyordu.

Büyük elini belimde hissettim. Bedenimi kendine çekerken sertçe yutkundum. Kamer, geri çekilmeden önce alt dudağımı dişledi."Senin asla gitmene izin vermeyeceğim" diye fısıldadı dudaklarımız arasında az bir mesafe varken."Anladın mı?"

Yeşil hareleri arzuyla koyulaşmıştı ve gözleri hâlâ kısık bakıyordu. Nefeslerimiz sessizce birbirine karışırken aralık olan dudaklarımdan kelimeler firar etmeye başladı.

"Ya senden vazgeçmişsem?"

Bedeni sarsıldı. Gözlerinde ilk defa başka birşey gördüm. Bu bakışını açıkça ortaya sermişti. O..ilk defa bu kadar savunmasızdı. Kemiklerim çatırdıyordu,çenesi kasılmıştı ve garip bir şekilde düşünceliydi. Vazgeçmemden korkuyordu,bunu çıplak bir biçimde görebiliyordum.

Ama o gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu.

"Ruhun bedenime hapsoldu. Sahi, o da vazgeçmiş midir?"

Acının Külleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin