I

1.7K 137 96
                                    

BÖLÜM ADI: 'BEN MISRA DERİN.'

🎈

Büyük mavi kulaklığımdan gelen Model'in - Sana ne. Şarkısıyla siyah kaykayımı sürmeye devam ettim. Sırtımdaki çanta hafifti, okuma kitabım ve su şişemden başka hiç bir şey yoktu. Yokuştan inerken, biraz eğildim. Hızdan dolayı yüzüme çarpan rüzgar özgürlüğün adıydı. Okula yaklaşırken, kaykayımı yavaşlatmaya çalıştım. Başaramayınca yere hızlıca düştüm. Günlük rutinim olmuş bu düşüş artık bana normal geliyordu. Güldüm.

Yırtılmış siyah çorabıma bakarak iç geçirdim. Elime kaykayımı aldım. Saçlarım dağılmış, çorabım yırtık bir şekilde okula girince bazıları dönüp iki kere bakmıştı. İki kere bakanlara dil çıkarmış, dik dik bakmıştım. 8. Sınıfın sonlarındaydım, okulu sevmiyordum. Birde annesiyle aynı okulda olunca hiç çekilmez oluyordu. Bu sanırım hayatın bana 'Al sana göt.' Demesiydi.

Sınıfa girdiğimde, odak noktası olmuştum. Muhteşem!

İkinci sırama geçerek, sıranın altındaki boş defteri çıkardım. Defterin sayfasını öylesine açtım. Okuma kitabım olan 'Hush Hush' serisinin son kitabını elime alarak sıranın altında okumaya başladım. İçeriye giren öğretmenle ayağa kalktım. Öğretmen bir iki şey zırvaladıktan sonra, geri sırama yerleştim. Ders anlatmaya başlamasıyla, kitabıma geri döndüm.

Kitaba o kadar dalmıştım ki bana seslenilmesiyle kafamı kaldırdım. "Mısra Derin." Elimi kaldırdım. "Burada." Geri yoklamaya döndü.

Ben, Mısra Derin. Bedeni burada olan, ruhu hayal aleminde yaşayan kız. Kitap okurken, gülen. Espiri yapılınca gülmeyen kız. Evet işte o benim.

Zilin sesini duymamla kitabımı elime alarak, sınıftan çıktım. Koridorun en ücra köşesine giderek yere oturdum ve ayaklarımı uzattım. Koridordan geçen küçüklü, büyüklü öğrenciler bu halime alışık olduğu için kısa bir süre bakıyorlardı. Tam kitabıma dönecektim ki gülümseyerek yanıma gelen Türkçe öğretmenine baktım. Bana göz kırparak. "Bunda hangi kitap Mısracığım?" Gülümsedim. Kitabın ismi gözükecek şeklinde kapağını gösterdim.

"Ben seni yalnız bırakayım." Topuklu ayakkabılarıyla yanımdan uzaklaştı. Karşıdan bana dik dik bakan aslında şimdi lise bir olması gerekirken, sekizinci sınıfı okuyan Baran'a baktım. Gözlerini benden ayırmadan bakmaya devam etmesiyle hareket çektim. Yarım ağız gülerek yanıma geldi. "Naber havuç kafa?"

Sırıttım. "İyi, boş kafalı." Ona kafa tutmamla sinirlenmişti. Bu beni daha çok keyiflendirdi.

"Kız olmasan varya." Söze başlamıştı ki sinirle kitabı bırakarak ayaklandım. Baran'ı ittirerek. "İşe bakki kızım, hadi bakalım ikile oğlan çocuğu." Kızıl kaşlarımı çatarak ona baktım. Dilini ağzının içinde yuvarlayarak, göz kırparak uzaklaştı.

Baran, gıcıklığın beden bulmuş haliydi. Kendini 'bad boy' zanneden ergenin tekiydi. Cidden öyleydi, sigara içemesede ağzında sigara olurdu. Arada abisinin motoruyla okula gelirdi. Bir kere bana çarpmaya çalışmasıyla, motorun lastiklerini patlatmıştım. Kin tutmazdım ama intikam aldıktan sonra iki saniye sonra unuturdum.

Tabii o da benim motorun lastiklerini patlattığımı öğrenince, babamın doğum günümde aldığı kaykayı kırmıştı. Okulun ortasında oturarak hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Annem yanıma gelerek. "Sorun yok." Diye fısıldadıktan sonra ayağa kalkarak, Baran'a bakarak gülmüştüm. Zaman zaman dengesiz olabiliyordum.

Şimdi ise babam yeni bir kaykay almıştı. O eskisi kadar değerli olmasada seviyordum. Nerede kalmıştık? Baran kaykayımı kırdıktan sonra, çok sevgili saçlarına yapıştırıcı dökmüştüm. Kazıtmak zorunda kalmıştı. Sonrası yoktu, çünkü ondan daha bir atak görememiştim. Kitaplarda ki kızlar erkekten nefret eder ve aşık olurdu. Bunun öyle bir şey olmadığını biliyordum. Çünkü biz bir birimizden ölesiye nefret ediyorduk.

Mısra Derin ●Yeşil Serisi 0.5●Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin