Sertap Erener - Olsun
Her şey buhranlı koca bir sis içerisinde gerçekleşiyor, Jongin karşımda dikilmeye ve bize bakmaya devam ediyor, Haru başını ellerimden kurtarıyor ve başını kaldırıyor. Bakışları bakışlarımı takip ediyor, bakışları Jongin'i buluyor. Haru Jongin'e bakıyor, boncuk gözleri titremiyor, Haru ilk kez Jongin'i görüyor. Kapı bu gürültülü sessizliğin ortasında açılıyor, Jongdae kısa bir an Jongin'e bakıyor, çok kısa bir an. Sonra beni buluyor gözleri.
Jongin ellerini yüzüne kapatıyor ve başını eğiyor, ciğerleri sıkışıyormuş gibi bir iki adım atıyor ve geri dönüyor, elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor sanki, bakışları dehşetin gerçek izlerini taşıyor, elini kaldırıp bana bakıyor, dayanamıyormuş gibi bir solukla geri indiriyor sonra.
Vücudumun her bir zerresi şokun ve dehşetin etkisiyle titriyor, içimde koca bir kıyamet var, şimdi koyversem, otursam mesela olduğum merdivene, bağıra bağıra ağlarım, hiç gocunmadan hemde. Ağlayamıyorum, Haru kucağımda, Haru kucağımda ve Jongin'e bakıyor. Bir şeylerin ters gittiğinin farkında, şaşkın. Jongin bacaklarımı olduğum yere mıhlıyor, Haru ise hareket etmemi sağlıyor. Hızlı adımlarla önümdeki merdiveni tırmanıyorum, Jongin'in önünden sanki o yokmuş gibi sıyrılıyorum. Haru'yu yüzündeki şok ifadesi asla geçmeyecekmiş gibi duran Jongdae'nin kucağına veriyorum, benden ayrılmak ve bırakmak istemiyor, ''Babuş.'' diyor titrek bir sesle, korktuğunu görüyorum. Gözlerimi kapatıp açıyorum ve yüzüme yalancı bir gülümseme oturtmaya çalışıyorum ''Arkadaşımla konuşup geleceğim.'' diyorum avuç içini öperken. ''İçeride kal ve beni bekle, poşet düşmüş sadece, korkma, bir şey yok tamam mı?'' Bakışlarından kısa bir tereddüt geçiyor ama hemen ardından başını sallıyor ve kollarını Jongdae'nin boynuna doluyor. Benden daha çok güvenebileceği kimsesi yok, bunun ağırlığı ciğerlerime bu kez bir başka çöküyor. Jongdae bana korku dolu bir bakış atsa da kollarını sıkıca Haru'ya doluyor ve kapıyı kapatıyor.
Sonsuza kadar dikilsem de asla gerekli cesareti toplayamayacağımı biliyorum, sonsuza kadar beklesem de yüzleşemem bununla, bir dakika dursam, beş dakika, on dakika dursam ya da saatler sürse, sonsuza kadar ben burada dursam da bir daha dönmem, dönmek istemem arkamı. Zamanın tam da şimdi durmasını istesem çok mu olur diye düşünüyorum, benim dünyam başıma yıkıldı, benim ellerimle diktiğim gökdelen bir moloz yığını şimdi, bir dakikacık da olsa duramaz mı zaman? Benim dünyam başıma yıkıldı, bir dakikalığına olsa bile duramaz mı? Beş dakika dikiliyorum orada, belki on, belki daha uzun, zaman akıp geçiyor ama yine de bir dakika etmiyor, bir dakika bile değil, nefesimi tazeleyemiyorum, omuzlarımı kaldıramıyorum. Oysa sadece bir dakika, dakikalar bir dakika bile etmiyor, en azından nefesimi toplasam. Onu da yapamıyorum. Bir dakikam yok, zaman durmuyor, arkamı dönmek ve yüzleşmek zorundayım. Kendimi kurduğum dünyayı başıma yıktı tanrı, senden önce benimki vardı diyor, şimdi molozunun tadına en çok sen varacaksın.
Olduğum yerde dönüyorum, gözbebeklerime varana kadar titriyorum, avuçlarım bir sinir hastası gibi batıp kaşınıyor, nefesim sıkışıyor, bakışlarım bile bulanık, Jongin'i yere çökmüşken görüyorum, başı ellerinin arasında. Hiçbir şansım olmadığını, hiçbir şansımın kalmadığını, sona geldiğimi, sonu baştan yazayım derken bir başka hikayeye başlık attığımı o an anlıyorum.
Jongin başını kaldırıp gözlerimi yakalıyor, dudaklarının üzerindeki o çukura bile yaş dolmuş, gözlerine kan oturmuş, deminki dehşetten geride sadece saf acı var. Dudaklarını aralıyor, yaş dolu gözleri kısılıp küçücük kalmış, histeri krizi geçiriyor gibi gözüküyor, avuçlarımı yumruk yapıyorum, dizlerimdeki güç kesiliyor, sonra, aniden ''Benim kızım.'' deyiveriyor ağlayarak, sesi çatlıyor, olduğum yere yığılıyorum. Boğazımdan bir hıçkırık kopuyor, ellerinin üzerine düşüyor. ''Benim kızım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheers darlin' // kaisoo
Fanficgitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirdiğine. bilemem, belki bu yüzden ben sana yanlış bir yerden edilmiş bir büyük yemin gibiydim. beni hep aynı yerimden y...