İlhan Şeşen - Sarılınca Sana
Ellerime dolan buklelerini sevgiyle geriye tararken saçlarının arasına bir öpücük bıraktım ve koynumda uyuyakalan küçücük bedenini sıkıca sarmaladım.
''Yorulmuş.'' dedim yanımda yayılan Jongdae'ye dönerek. Balkona attığımız iki kişilik küçük masada karşılıklı oturuyorduk. Jongdae birer bira açmıştı. Hava serin, rüzgar tatlıydı. Haru'nun üzerine örttüğüm pikenin köşelerini çekiştirirken kaymadığından emin oldum.
''Yolculuklardan hoşlanmıyor.'' Jongdae Haru'ya kısa bir bakış atıp sevgiyle gülümsedi ve birasından bir yudum aldı. ''Uçağa binmek için çok heyecanlıydı sözde fakat her şey süzüldüğümüz yüksekliği gördüğünde son buldu.'' Güldüğünde ona katıldım ve eğilip yanaklarını öpmek istedim. Uykusu hafifti bu yüzden bunu sonraya sakladım. ''Coni dayı düşeceğiz şimdi! diye ciyaklayarak kucağıma zıpladı, inene kadar herkes Haru'nun etrafında pervane oldu. Kendini zorla sevdiriyor resmen, küçük cadı.''
''Ne kadar sevimli olduğunun farkında.'' Onu onaylayarak başımı salladım ve esen rüzgara karşı derince soludum. Yaklaşık bir hafta önce, Jongdae Haru'yu da alarak annemgilin yazlığına gitmişti. Onu bırakmaya hiç niyetim yoktu çünkü daha önce hiç bu kadar uzun ayrılmamıştık ama annem ve babam, onlar Haru'yu hiç görmemişti. Jongdae'nin bu konudaki ısrarları arttığında da, en sonunda hak vermiştim ama işin aslı deli gibi pişmandım. Geçirdiğimiz bir hafta ölüm gibi geçmişti, bebeğim kollarımda yokken uyumak tahmin ettiğimden çok daha zordu.
''Eee?'' dedim gülümsemeye çalışarak, ''Onlar nasıl?''
''Doğruyu mu söyleyeyim üzülme diye gerçekleri çarpıtayım mı?'' Kaşlarını çatarak sorduğunda omuz silktim.
''Üzülecek yerim kalmadı, zaten ben de formaliteden soruyorum.'' Başını sallayarak başka bir yudum aldı ve tamamen bana döndü.
''Bok gibiler.'' dedi hemen ardından. ''Babam, son görüşümden beri beş yıl yaşlanmış gibi gözüküyor ve bilgin olsun, bu yalnızca üç ay önceydi.''
''Yüzünün çizgilerini yavaş yavaş unutuyorum.'' Burukça fısıldadığımda hafifçe yutkundu. ''Nasıl yaşlandığını görmek isterdim.''
''Seni özlüyor.'' Jongdae başını sallayarak sakin bir şekilde mırıldandı. ''Ve seni özlemekten nefret ediyor, kızgınken her şey daha kolaydı çünkü.''
''Elimden bir şey gelmiyor.'' Derin bir nefes alarak gözlerimi karanlığa diktim. ''Annem nasıl?''
''Oğlu ondan gizli evlenip iki yıl evli kalmış, boşandıktan sonra kucağında bir çocukla çıkıp gelmiş ve kocasının kim olduğunu ondan gizlemeye devam etmiş bir anne gibi.'' Gözlerimi devirdiğimde burukça gülen o oldu. ''Seni çok özlüyor ve işin kötü tarafı, seni özlemekten nefret etmiyor.'' dedi derin bir nefesle. ''Bu da onu mahvediyor haliyle.''
''Her şey avuçlarımda patlayıp yok oldu.'' Yutkunarak söyledim ve başımı arkamdaki duvara yaslarken ona baktım. ''Nasıl tutup toparlayacağımı da bilmiyorum.'' Şişesiyle önümdeki şişeye vurduğunda gülümsedim ve bir yudum aldım. ''Haru?'' dedim hatırlayarak. ''Haru ile araları nasıldı?''
Jongdae bir süre gözlerini boşluğa dikti. ''Annem onu kucağımda görür görmez ağlamaya başladı.'' dedi bana dönerek. ''Hem de ciyak ciyak, bu yüzden Haru başta annemden korktu.'' Güldüğünde istemsizce ona katıldım. ''Ama daha sonra, geldiğimiz akşam uyumadan hemen önceydi, annem koltukta bebeklerini giydiren Haru'nun yanına oturdu ve saçlarını tararken 'Bebeğimin gözlerini almış' diyerek ağlamaya başladı, bu kez sessizce. Haru, koltukta ayağa kalkarak annemi öptü ve ona sarıldı. Biz dönene kadar da yapışık ikiz gibi dolaştılar. Annem öpe koklaya gezdirip durdurdu kucağında.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheers darlin' // kaisoo
Fanficgitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirdiğine. bilemem, belki bu yüzden ben sana yanlış bir yerden edilmiş bir büyük yemin gibiydim. beni hep aynı yerimden y...