1.BÖLÜM

48 7 3
                                    



Karşımda siyah kısa saçlı bir kız vardı, Yolun ortasında yürüyordu. Kız karşıdan gelen arabayı fark etmemişti, oysa ki araba gürültülü bir şekilde geliyordu. Son anda korna çalmasını bile duymamıştı kız. Araba çok hızlı olduğu için duramamıştı da. Kıza gözümün önünde çarpmıştı ben ise hareket edemiyordum, ağlamaya başlamıştım. Bir den gözlerimi açtığımda yatağımda yattığımı fark ettim ne yani hepsi bir rüya mıydı? Yorganı teperek yataktan kalktım ve saate baktım. Oha! Saat 12'ye geliyordu peki benim canım arkadaşlarım  neredeydi?

Ayaklarımı sürüyerek tuvalete gittim rutin işlerimi halledip aşağıya indim. Koltukta pes atan Eren'i ve Ahmet'i görmemle şok oldum üç saat sonra yola çıkacaktık bunlarda ki rahatlığa bak ya!

"oo paşalara bak ya rahatınız nasıl?" dedim kinayeli bir şekilde. Normalde bu kadar sinirli birisi değildim ama gördüğüm rüyanın etkisinden çıkamamıştım. Ahmet'in bana cevap vermesiyle düşüncelerden çıktım." Birileri bugün ters tarafından kalmış galiba "dedi ve gülümsedi bende gözlerimi devirip mutfağa gittim ve kendime bir şeyler hazırladım. Masaya oturup yemeğe başladığımda aklıma gidecek olduğumuz tatil geldi bu bizim 10.sınıftan beri hayalimizdi. Bizim tayfa yani Ceren, Melike, Ahmet, Eren, Obama (ebru) ve ben 9.sınıftan beri arkadaştık. Melike'yle Eren, Obama'yla da Ahmet sevgiliydi Ceren ve ben ise sap örgütündendik. Bu yıl üniversiteye başlayacaktık. Hepimizin okulu İzmir'de idi ve hepimiz ev arkadaşıydık. Obama'nın mutfağa girmesiyle düşüncelerimden çıktım, belli ki o da benim gibi uyuya kalmıştı." Günaydın Esoş" dedi. Haa bu arada adım Esra." Günaydın Obama" dedim gülerek. Oda kendine bir şeyler hazırlayıp karşıma oturdu" Ceren İle Melike nerelerdeler? "dedim. Ekmeğinden kafasını kaldırıp "alış-veriş merkezine gideceklerdi." dedi , bende kafamı sallamakla yetindim ve kendi bulaşıklarımı topladım ve odama çıkmak için yürümeye başladım. Salonun önünden geçerken iki beyefendiye seslendim "Paşa hazretleri biriniz yardıma gelin" dedim , ve eren arkamdan gelmeye başladı ,kapını arkasında duran valizleri göstererek " Hadi koçum koluna kuvvet." dedim ve küçük valizimle sırt çantamı alarak arabaya gitmeye başladım. İki araba gidecektik arabaların biri Ahmet'in diğeri Eren'indi, tabii ki Ahmet'in arabaya koydum valizlerimi çünkü araba bir kere kocaman. 

****************************************

Evet şu an arabadayız, evet ne mi yapıyoruz obama ve ben camın dışına sarkıp şarkı söylüyoruz. Ahmet mi? evet o da araba sürüp bizi içeri sokmaya çalışıyor. " Esra var ya hep senin yüzünden, sen kışkırtıyorsun benimkini. Seni bir daha bu arabaya alanı var ya" dedi sitemle ben kafamı içeri sokup "Ay sanane ayol, bu arabaya bir kere ben binmek istemiyorum o beni taşımak istiyor. Hem sen benim sümüğüme kurban ol be!" dedim çirkefleşerek. Tabi o sırada obama bizim bu hallerimize deyim yerindeyse anırarak gülüyordu.

Araba yolculuğunu kazasız belasız atlattıktan sonra nihayet kalacağımız eve varmıştık üç katlıydı bir sitenin içindeydi ,site de havuzlar vardı fakat denizin kıyısındaydı bu da sudan hiç çıkmayacağım demek oluyordu. Etrafta bolca renk renk çiçek vardı ve burası sakin ama bir o kadar da eğlenceli bir yere benziyordu.

Valizimi odaya koydum ve cerenle beraber kalacağımız odaya bakmaya başladım arka bahçeye bakıyordu büyük hatta kocaman bir penceresi vardı. Karşılıklı iki tane tek kişilik yataklar vardı.  Kapının solunda tuvalet vardı, bu çok havalıydı.Odaya bakmayı kesip büyük çift kişilik gardırobun sağ köşesine eşyalarımı yerleştirmeye başladım.

Her şey tamamdı kıyafetlerimi yerleştirmiştim, duşumu almıştım, daha alışverişe gidilmediği için yemek yapamamıştım zaten bugün büyük ihtimalle dışarıdan söylerdik.

  Bizimkiler eve eşyaları bıraktıkları gibi sahile gitmişlerdi ama ben onca şey yaptığım halde hala gelmemişlerdi. Can sıkıntısından  bende hava almak için arka tarafta bahçe gibi olan yere gitmeye başladım. Bahçe kocamandı fakat bir tane ev bu bahçeye ortaktı umarım bu dediğimi anlamışsınızdır. Komşularımızla tanışmak için onların evinin verandasına doğru yürümeye başladım. İyi insanlardır umarım... 

 evlerinin önündeki verandaya geldiğimde uzun siyah-gri saçları olan bir kız görüş alanıma girmişti.

"Merhaba?" dedim kıza doğru, kız kafasını kaldırdı yüzüme dik dik baktı ardından gözleri kocaman oldu ve yüzünü büyük bir gülümseme kapladı. "merhaba" dedi sıcakkanlılığıyla "ben Esra hemen şu karşıda ki eve taşındık" dedim sıcakkanlılıkla "ayyy bende Nazlı şekerim" dedi ve bana sarıldı, garip bir şekilde kanım ısınmıştı. Sanki nazlıyı bir yerden tanıyordum ama nerden?

"Oturmaz mısın? Sizinkilerle sabah sahilde tanıştık ama sanki seni bir yerden tanıyorum gibi" dedi açık sözlülüğüyle. Açık sözlü insanları severim, sinsi olmaktansa daha iyidir açık sözlü olmak. "Şey aslında sende bana tanıdık geliyorsun ama.." dedim ve cümlemin devamını getiremedim. Beni kolumdan tutup oturttu  ve konuşmaya başladı. "Aslında insanları ilk görüşte asla ve asla gözüm tutmaz ama sana bayağı ısındım." dedi  içtenlikle. Bende gülümseyip "Bende öyleyimdir." dedim ve kıkırdadım. "Ee sen yalnız mı yaşıyorsun burada?" dedim. "Abim ve arkadaşıyla beraber kalıyoruz" dedi tatlış tatlış.

Muhabbet bayağı bir ilerlemişti bizimkilerle nasıl tanıştığımızı anlatmıştım o da bana aşk hayatını anlatmıştı örneğin sahilde ki markette çalışan Hüseyin diye bir çocuğu seviyormuş ve benim aşk hayatımdan konu açılmıştı "Gerçekten bu zamana kadar kimseyle çıkmadın mı? Oha çok güzel bir kızsın. İnanamıyorum !" dedi hayretler içinde. "Aslında hoşlandıklarım oldu hatta çıkmak bile istediğim kişilerde oldu fakat benim bir zamanlar deli divane olduğum, ilk aşkım olan bir çocukluk aşkım vardı. Onu çok seviyordum ve biriyle ne zaman çıkmak istesem rüyalarıma giriyor." Dedim iç çekerek "Ayy kuzum yazık olmuş hangi öküz o resmen gençliğini yemiş ama artık buna bir son ver çok güzel bir kızsın ve sana burada ayarlayabileceğim ve senin gibi aşk acısı çeken kaderlerinizin aynı olduğu biri var." dedi hülyalı hülyalı uzaklara bakarak. "sadece meraktan soruyorum kim o?" dedim , o an ki yüz ifademi çok merak ediyordum acaba nasıldı da nazlıyı bu kadar güldürebilmiştim. "abim" deyip ellerini birbirine vurduğu sırada içerden uzun boylu, omuzları geniş, güneşe inat beyaz tenli ve yeşil gözlü bir çocuk- ıhm ıhm ADAM çıktı. Oha! İnsan mı  yedin vicdansızın oğlu. "efendim?" dedi, nazlıya dediği açıktı ama bana bakıyordu iyice suratına bakmaya başladım ve tanıdık gelen gözlerle neye uğradığımı şaşırdım...

SELAAAAMMMMMMM BEN PARÇALANMIŞ BİR KALBİ OLAN AMA HALA YAŞAYABİLEN BİR PONÇİK YAZAR YAZIM HATALARIM OLABİLİR BENİ MAZUR GÖRÜN VOTE VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN HEPİNİZİ SEVİYORUM <3

MULTİMEDYA: ESRA SIRAÇ

Rüzgar Gibi ESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin