3

68 8 0
                                    


Gözlerimi dehşetle büyüterek karşımda duran ve hala pis pis sırıtan sapık çocuğa baktım.

 Bir dakika, az önce aynı sınıfta olduğumuzu mu söylemişti o?

   LANET OLSUN!

Aklıma gelen ilk şey müdüre yalvarıp sınıfımı değiştirmesini sağlamaktı ama yapmadım. Daha hiç bir şey söylememişken müdüre yalvarırsam kesin kahkahalarla gülerdi ve bu çok sinir bozucu olurdu. Bugün bir ara müdürle bu konuyu konuşmayı aklıma not ederek odadan müthiş bir sinirle çıktım.

  Bu sinirli halimi gören Ezgi şaşırmış olacak ki ''Noldu kızım? Çok sinirli gözüküyorsun'' dedi yalandan korkmuş gibi yaparak. Ona kısa bir bakış atarak bütün olanları en ufak detayına kadar anlattım. Biliyorum belki çok abartıyordum ama o çocukla aynı okulda ve aynı sınıfta olmak iyi bir şey değildi. Ezgi anlattıklarımı pür dikkat dinliyordu. Ben sinirle olanları anlatırken müdürün kapısının sesi koridorda yankılandı. Ezgi'yle birlikte resmen yerimizde sıçradık. Kafamı müdürün odasına doğru çevirdiğimde o çocuğun bize doğru geldiğini farkettim ve gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum.

  Acaba şimdi nasıl bir şebeklik yapacaktı?

O çocuğun bize doğru geldiğini gören Ezgi'nin gözleri kızgınlıkla büyüdü. Sanki o çocuğu önceden tanıyordu da aralarında bir olay geçmiş gibiydi.

Çok ilginç!

    Sapık bey tam önümde durdu. Şuan birbirimize çok yakındık ve dışarıdan biri bunu yanlış anlayabilirdi. Sapık bey yüzünü yüzüme eğerek ''Beş dakika sonra arka tarafta ol'' dedi ciddi bir şekilde. Ben ise alayla ''Neden böyle bir şey yapayım?'' dedim. O an sapık bey'in gözleri korkutucu bir şekilde parladı. '' Dediklerimi yapmak zorundasın. Eğer yapmazsan bundan sen zararlı çıkarsın.'' dedi sen kelimesine vurgu yaparak. Aniden gelen bir sinirle '' Ya bir bas git şuradan. Sen bu hareketlerinle beni anca güldürürsün.'' dedim alayla.

 Neden bilmiyordum ama ona karşı hissettiğim tek şey nefretti.

Hızlıca Ezgi'nin koluna girdim ve onu 11A sınıfının önüne sürükledim. ''Neden orada öylece sustun?'' dedim gücenmişlikle.

Başını öne eğerek ''Özür dilerim ama o çocuk çok tehlikeli. Bunu tecrübelerimle anladım. Ondan hem nefret ediyorum, hem de korkuyorum. Ne yapacağımı bilemedim.'' dedi.

''Niye korkuyorsun ki ondan.'' dedim şaşkınlıkla.

İç çekerek '' Onun adı Berk ve çetesi var. Eğer dedikleri olmazsa yapacağı şeyleri tahmin bile edemezsin. Çok tehlikeli bir çocuk. Senin zarar görmeni istemiyorum. Daha yeni tanıştık ama sana değer veriyorum. Bak bende 11A sınıfındayım ve bu derslik seni idare edebilirim. Başına daha kötü bir şey gelmemesi için arka tarafa git.'' dedi.

Evet, Ezgi'yle daha çok yeni tanışmıştık ama bende ona değer veriyordum ve güveniyordum. Üstelik o benim Antalya'da başıma gelen en güzel hatta tek güzel olan şeydi.

Belki de gitmeliydim. Hem belki çok iyi arkadaş olabilirdik. Tanışmamız her ne kadar berbat olsa da unutabilirdim.

Ezgi'ye ''Peki, gideceğim.'' dedim. Ezgi'de başıyla beni onayladıktan sonra sınıfa girdi.

Ah, ne güzel, daha ilk günden dersi asıyordum!

Hızlı adımlarla bahçeye çıktım ve arka tarafa gittim. Berk beni bekliyor olmalıydı. Gözlerini bir noktaya sabitlemişti ve çok sert bakıyordu. Sanki benim geldiğimi hissetmiş gibi kafasını yukarı kaldırdı. Bakışları yumuşarken dudakları zaferle kıvrıldı.

Bana doğru gelerek ''Hiç gelmeyeceksin sanmıştım.'' dedi. Kendimden emin bir şekilde '' Arkadaş olmak için geldim.'' dediğimde bakışları sertleşti. ''Biz arkadaş olmayız.'' dedi aynı sertlikle.

''Neden olmasın?'' dedim sahte bir şaşkınlıkla.

Bence çok iyi arkadaş olabilirdik!

YARAMAZ CADI #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin