"Oyun bitti güzelim"
Karşımda hiç bir şeyden haberi olmadığı için benim ona gerçekten aşık olduğumu sanan aptal bi kız vardı. Koyu kahve gözlerini irileştirdi, şaşkınlığı her halinden belli oluyordu.
"Na-nasıl?"
Sesi titrek çıkmıştı bahse girerim beş dakika sonra ağlayacaktı ya da sanırım iki dakika.
Evet evet...
"Be-ben anlamıyorum" deyip şuursuzca elleri yüzüne gitti. Ellerini saçlarına çıkarıp bakışlarını bi yere sabitledi. Düşünmesi kısa sürmüş olacak ki tam önüme geçip konuşmaya başladı.
"Ama ben seni se-seviyorum"
Elimdeki sigarayı yere atıp yaslandığım duvardan doğruldum ve yerdeki izmariti ayağımın ucuyla ezdikten sonra umutsamazca omuz silktim.
"Sence umrumda mı?"
"Nasıl gidiyor?" sorusuna "Gitmiyor" cevabını verecek olan hayatıma hoşgeldiniz. Anlaşıldığı üzere muhteşem bi hayatım yok. Evet beni babam büyüttü teknik olarak kötüydü ama güvenilmez değildi asla. Tek sorunu herşeyi parayla çözebileceğini, 8 yıldır çözemediği halde anlamamasıydı. Aklım erdiğinden beri -ki 6 yaşındaydım- adıma açılmış olan hesaba her ay düzenli olarak bin tl yatırmasıydı. Muhteşem bi zenginliğe sahip değiliz ama mühendis bi babanın tek çocuğuyum. Babama çok şey borçluyum. Mükemmel bir baba değil ama baba ve bu benim onu sevmem saygı duymam için yeterli. Kendini baba sananların aksine, o gece sürüklemek için bile olsa tuttuğu elimi 9 yıldır hiç bırakmadı. Belki mükemmel bir ilişkimiz yok -ki benim hayatımda mükemmellik kavramı sanki sadece acı için var. Saatlerce oturup konuşmadık hiç ama çoğumuzun sorunu bu değil miydi zaten. Hangimiz babamızla saatlerce konuştuk ki. Çok isterdim bana futbol oynamayı ilk babam öğretsin, bahçede oynarken pencereyi kıralım annem bize kızsın, ortaokulda bi kızdan hoşlandığımda taktiklerimi babam versin, dövüşmeyi bana o öğretsin çok isterdim. Ama işte çok istediğim için olmadı.
12.01.2012
Şuan insanlar tarafından 'Ulaşılmaz' diye adlandırıldığını biliyorum. Zaten gidişat onu gösteriyordu. Demekki bi şeyleri başaramamışım. İnsanı tüm insanlardan soyutlayan tek insandan göremediği sevgi değil miydi zaten. Kızıyorum sana bil! Tek bir insandan gördüğü kötülüğü tüm insanlığa mâl etmek acizlerin işidir, o yüzden asla bi insanda kaybettiğin güvenin acısını, güveni sende bulmuş olan insanlardan çıkarma!
Aciz olma!!!
Bu günlerde bol bol kitap okuyorum özellikle de şiir ağırlıklı, gün gelipte duygusuz bi insana dönüşmeyeyim diye. Sevgiyi okuyorum ama hissedemiyorum anlamsız kalıyor satırlar.
Sevmekle bunu hissetmek çok farklı şeyler...
Bunu biliyorum.
Çok az insanı seviyorum ama çok seviyorum.
Babam...
Onu çok seviyorum. Belki normal bi şekilde büyüseydim onu daha az sevebilirdim ya da kıymetini daha az bilebilirdim ama şimdi öyle değil. Ona borçlu olduğum şeyler var. Bir evlat babasına nasıl borçlu olur demeyin! Babalık görevini yerine getirmeyenleri gördükçe bir çocuk babasına çok şey borçlu olabiliyor. Belki babam iyi bir baba olmadı ama baba oldu. Belki birlikte parka gitmedik ama birlikte bu günlere geldik. 'Kitaplarda sarılmak ilaçtır yazıyor' biz babamla uzun uzun sarılmadık ama onun elini omzuma bastırması "Ben burdayım yanındayım" deme şekliydi. İnsan denilen varlık ulaşamadığına hayranlık duyar, onun peşinden koşar ama sen sakın öyle yapma yanındakinin kıymetini bil. Yanında baban var.
Bunları neden yazıyorum biliyor musun? Gün gelecek olmaktan korktuğum o adama dönüşeceğim yaşadıklarımın bende bıraktığı duygular yerine, hissizliklerim kalacak.
Ve bir gün Babana çok kızarsan bunları oku ve onun kıymetini bil.
Unutma borçlu olan taraf sensin.
Bunu sana 14 yaşındaki halin söylüyor...
Şuan dalga geçiyorsundur eminim sonuçta ben senim biliyorum seni.
Küçüklüğümden beri hislerimi yazdığım üzerinde araba resmi olan defteri buruk bi gülüşle kapattım. İçinde acılarım, gözyaşlarım, yalnızlığım, öfkem vardı. En önemlisi de hiç yaşayamadığım çocukluğum vardı. İçindeki her cümle yarabandına muhtaç cinstendi. Defteri kapatmak kadar kolay değildi hislerimin yaralarını kapatmak. 14 yaşında ki Yekta ilerde duygusuz bir adam olmaktan korkarken, ben kötü bir adama dönüşüyordum günden güne. Ve buna hiç kimse engel olamıyor. Ne zaman kendimi böyle hissetsem kendime sığınırdım. 14 yaşımda ki düşüncelerimden yardım isterdim. Büyüdükçe güçlenmiyor insan, büyüdükçe acizleşiyor...
Verem, bi çağın amansız hastalığıydı.
Sonra veba, kanser ve binumum hastalıklar daha çağın hastalığı oldu ve tedavi edildi.
Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin tek tedavi edilemeyen şey;
Hislerdi...
Bunu hissizleşen bir adam olarak söylüyorum. Evet belki öldürmüyordu fiilen ama hissizleştiriyordu...
İşte o zaman nefes alan bir ÖLÜ ADAM oluyordunuz...
Tıpkı Benim Gibi...
🌙Bu hikaye ölü bir adamın nefes alışlarıdır.
Bu hikayenin adamı erkek olabilir ama ADAM kelimesinin cinsiyeti yoktur!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Adam
Teen FictionVerem, bi çağın amansız hastalığıydı. Sonra veba, kanser ve binumum hastalıklar daha çağın hastalığı oldu ve tedavi edildi. Teknoloji ne kadar ilerlersede tek tedavi edilemeyen şey; Hislerdi... Bunu hissizleşen bir adam olarak söylüyorum. Evet belki...