GÜNEŞ 🔱

66 2 7
                                    

Yorulduğun yerdesin şimdi..
Ayaklarının seni getirebildiği yere kadar gelebildin direnişin bu kadardı çünkü. Senden artık bu kadar...

Anlamlandıramadın, yakıştıramadın... Bu kadar aydınlık renkli yere yakıştıramadın kendini. Sığındığı şey karanlıktı oysa ki. Karanlıkta onu canlandırırdın. Yaralarını sadece o zaman açardın. O yaralarının acısını unuttururdu. O acıları güzel kılardı çünkü o yaralar sayesinde onu canlandırabiliyordun.

Karanlıkta kendini yüce hissedersin çünkü sadece senin sözün geçerdi orda kimsen olmazdı.. korkardın biri olmasından yanında. Yalnızlığa ihanet edeceğini düşündüğünden.

Yalnız kaldın... Dayak yedin... sürgün edildin. Boğazından duvara asıldın. Bileğinde sigara söndürüldü. Söndürüldüğü gün için o zehre yandı. Bu yüzden şuan aydınlıktasın. Artık mutlu olmak zorundasın. Vücudunda kızarıklıklar olacak şimdi güneşe alışık olmadığın için. Ama karanlıkta yüzündeki o ışık gitti. Şimdi gözlerindeki o ışığı. Yüzün güldüğü zaman kalbinin o mutluluğu gözlerine yansıtmasına izin ver. Mutlu olmak zorundasın artık. Bedeninin buna ihtiyacı var. Güneşin buna ihtiyacı var. Çünkü sen farklısın. Senin ışığına ihtiyacım var.

Güneş kırılmış dünyaya... Dünyada mutlu insan yok herkes yalnız başına. Neden o zaman ben doğuyorum demiş? Ben bu dünyaya her sabah yeni umut olmayacak mıydım demiş.
Bana inanıp insanlar yeni güne inanç besliyor. Her sabah günlük yazanları mı. Yoksa benim gibi geceleri bir sigara kitap ve kalem eşliğinde geçirenleri mi?.

Yüktük dünyaya. Ne bir zarar ne de bir yarardık. Bu dünyada küçücük bir umut bile değildik. Bak şimdi gözüne güneş ışığı geldiğinde kolunla yüzünü kapatma tamam mı? Güneşe o yaratık gibi bakma. Yabancı gibi.. aslında bizizdir dünyaya fazla.

Öğrendin, gördün. Geçti mi? Omuzlarında koca bir yük aydınlığa çıkmaya hazır olmadığını düşünüyorsun, peki ne zaman hazır olacaksın? Hiçbir zaman kendini hazırlamayacaksın değil mi? Daima erteleyeceksin. Mutluluğun sonunda daima mutsuzluk vardır felsefeni takınacaksın yüzüne yine. Birisi savaş dediğinde gözlerini devireceksin. Elini ensene atıp dalacaksın uzaklara. Öyle bir dalacaksın ki herkes sana yaşayan ölü demeye başlayacak. Daldığında görüyorsun değil mi? Onu görüyorsun. Karşında ondan bir sanrı yaratıyorsun.

Bak işte belki bir sanrıdan daha fazla şey yaratabilirsin. Evet belki dedim kızma bana. Sana hiçbirşeyin garantisini veremeyeceğim bu dünyada savaşmanı istiyorum özür dilerim. Beni bağışlamanı beklemiyorum. Gözlerindeki o küçük çocuğu özlüyorum.

Anıları öptün. Çok ağladın... ağladıkların gözlerinde hep bir yaşanmışlık olarak birikti. Kaçamadın hatıralarından. Biliyorum ondan kaçamadın. Seni gerçek kılıyordu. Hayatımın hep seveceğim kısmı biliyorum...

Saçlarının kokusunu özledin. Ellerin saçlarının arasından geçince saçlarında gezen ellerini özledin. Çok ayıp ettin kendini kendinden vazgeçirdin.

En umutsuz olduğun yerdesin. Kendinden başka herkesi dinliyorsun. Ayaklarındaki o solmuş ayakkabı üstünde sana bol gelen siyahım en güzel tonu bir tişört var. Yürüyorsun. Ayaklarında derman yok. Geriye bakıyorsun.. bu kadar yol gelebildiğin için kendine bile inanmıyorsun. Artık inancını da yitirmişsin. Ağlamadığını sandın ama gözlerin doldu. Onu unuttuğunu sandın, onu özlediğini yalanladın. Onunla bu yolu yürümek isterdin çünkü.

Yürümeye devam et. Güven bana senin için hala bir umut var. Belki o değil ama sen aitsin bu dünyanın gerçekten şans olarak gördüğü kişilerden birisin. Tam o an sana bakışlarını gördün kafanın içinde gördüğün gibi yerle bir oldun, gözlerin doldu.


Hadi lütfen... birisi gelsin sana hayatı sevdirsin diye beklersin. Çok beklersin.

Yolun sonunda ne var ki diye düşünüyorsun. Bunun senin için önemi olmadığını görüyorsun. Ama yine de yürümeye devam ediyorsun. Yolun sonunda onun ses tellerine sığınma umuduyla yürüyorsun. Hala umut edebiliyorsun... biraz aptalsın. Çünkü yolun sonunda sen varsın o yok.

Kendine kızdın. Kendini suçladın. Unuttuğun şeyleri özledin. Tarihleri sevdin her gününüzü yeniden gördün. Başkalarına baktın. Onlar bizim gibi değil diye düşündün. Diğer insanlar bilmiyorlar. Bir insanın varlığıyla dünyanın en mutlu insanı olmak ne demek bilmezler. Sustun. Çok sustun... diğer insanlara yazdın. Bir sesleniş değilde yazdıklarınla onlara bağırdın. Balkona çıkıp bağırdın. Çığlık attın. Boğazın ağrımaya başlayınca gözlerin doldu. Özlemediğini sandın ama içinde acıyan birşeyler vardı.



Hatırladıkça kanattın kendini. Anılara sığındın... O olmadığı için artık aynaya bile bakmadın. Her gün gibi değilde eskisinden beter oldun. Boğazım düğümlendi başkasında onun adını duyunca. Yemek yemeyi bıraktın. Çok sigara içtin. Her bir kirpiği için yaktın bu gece sigaralarını. Saatlerden bihabersin... uykuya küstün... korktun gözünü kapatınca onu görememek seni ölümden beter bir korkuya sardı.

Deli gibi ölmek istiyorsun aslında ama onun olmadığı bir tarafta yaşamak onu kaybetmek mi oluyor diye düşündün. Kalabalıkla taştın. Yalnızlığına fazlaydın.... Artık sadece aldığın nefeslerin toplamısın.

Kendini dört duvara bile layık görmemeye başladın... kendini yerden yere vurdun kendini kestin... kendini suçladın...



Şuan farkında olmadan yürüyorsun yapacak başka birşeyim yokta diyemiyorsun dizlerinin üstüne çöküp deli gibi ağlamak istedin içinde bunu istiyordun. Ama sen yürümeye devam ettin. Konuşmak istemedin sonra. İleriye baktın... çaresizdin. Ya da belki öyle düşündüğün için kendini o şekile sokuyordun. Aklın darmadağınık... artık kimliğindeki kişi de değilsin. Şuan o kişi öldü. O fotoğraftaki kişi o gün yaşama umuduyla savaşçı gibi cesaretli bir o kadar korkak ama yılmazdı. Sen ama sen kendinden başka herkesi dinledin.







Hiçbir zaman yürürken sigara içmeyi beceremedin... insanların bakışları her zaman seni gererdi. Sen farklıydın çünkü kimseye ihtiyacın yoktu. Siyah deri ceketin vardı. Siyahın yakıştığı nadir, nadide insanlardan biriydin. Çünkü siyah bir insana yakışıyorsa içinde binlerce parça kopmuş ve siyaha teslim olmuş demektir. Siyahı alçak görmeye başladın. Aslında o senin ihtiyaç duyduğun şeydi. Seni kimse gibi yargılamayan tek şeydi.


Benim kollarım ise daima seni bekledi. Bana sarıldığında ikimizde biliyorduk çok uzun süredir bunu biliyorduk birbirimize baktığımızda bize ait bir dünya olduğunu. İnsanların sahip olamadığı bir şeye aşıktık. Ama aynı zamanda çok parçaladık birbirimizi. Öfkemize ve nefrete yenik düştük. Çok aşık insanlar çok nefret eder sonralarında. Bunu ben bizde anladım. Kimse kimseye saygı duymaz. Çünkü saygı ancak kraliyet ailelerinde oluyor. Gerçek dünyada ondan bihaberizdir.




Sadece pick-up'a sürekli taktığın plakla yaşıyorsun o şarkıyla besleniyorsun. Seni besleyen şey acıların zannediyorsun ama seni besleyen şey benim sevgim. Beni yaşatan beni besleyen ise senin varlığın...


Zamanın hengamelerine takılıp çok fazla hata yaptık. Şimdi o hata yaptığımız yerdeyiz. Utandığımız. Pişmanlıklarımız. Bu yüzden birbirimizin suratına bile bakamayacak kadar öfkelendik. Siyah deri bot artık gün ışığına çıktı ama biz hala içimizdeki yüce cesarete rağmen gerçekler karşısına çıkamayacak kadar korkağız.



Gözlerinin içindeki galaksi evreni aydınlatmaktan çok içimi aydınlatıyordu. Onu özlüyordum. Onu deli gibi özlüyordum.

KeşfetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin