DENGESİZ

23 3 1
                                    

   İçimden kufrediyordum. Kendimi bulduğum yer arabanın bagajıydı ve buraya tıkılma hikayem gayet iğrençti.

      Kaan beni kazanmaya çalışıp beceremeyince ve bu vesileyle Rüzgarla da ayıramayacağı için beni taciz ederek arabanın bagajına tıktı. Ağzıma sakinleştirici sokup bayiltmasina razıydım taciz olmasın da her türlü bayılmaya razıydım. Ya ben bu iğrenç ellere düşecek ne yaptım?

     En son Rüzgar gidiyordu diye hatırlıyorum nereye gidiyordu?
Neden herşey bu kahrolası  arabanın içinde aklıma geliyordu? Galiba düşünmek için çok fırsatım var.

     En son Rüzgarla birlikte olmadığımızı ve birbirimizden ayrı da  olamadıgımızı fark etmiştim. Gitmiş miydi ?

   Hayır hayır gidemez değil mi beni bırakamaz?
 

   Benim bu öfkem kimseye değil ki dünyaya. Kendimle savaşmaktan gerçekten  çok yorulmuştum.

    Gerçekten bazen çaresizliği parfüme benzetirdim. Parfümü ters tuttuğunuzda size güzel kokusundan veremez değil mi? Sıkışıp kalır orda bir çıkış noktası bulamaz. İşte şuan bende sıkışıp kaldım.

      Bagajın kapağı açılır açılmaz. Kendimi hazırladım. Sakin olma duru sakın sakin olma. Kızgın ol tüm öfkeni yumruğunda topla insanlara vurduğunda öfken bırak yayılsın senden dışarıya.

       Gözlerimde ki bant çıkarılınca gözlerimle bir noktaya odaklanmak ta sorun yaşadım. Gözlerim açık olunca da birşey fark etmiyordu karanlıktan başka birşey gormuyordum.

     Elimdeki deri ip çözüldü. Düşmanlarımı, sapık insanları görünce kendimi dışarı attım ve ayağımda ki ipi umursamadan karşıma çıkan ilk kişiye kafa attım.

   Karşımda ki şerefsiz belimden beni kaldırınca ayaklarımı boynuna doladım 180° dönüp onu yerle buluşturdum. Kafası kanamaya başlayınca bana küfür savurdu.

Daha yarınımız mechulken bizim hayal kurmaya hakkımız yoktu biliyorum Tanrım lakin şuan Rüzgarın hayalini gözümün önünde canlandırmam gerekiyor. Beni ancak onun varlığı kurtarabilir.

     Benim mutlu olmaya sizce de hakkım yok mu? Lakin arabadan çıkan başka biri bunun tam tersini düşünmek ister gibi beni kolumdan çektiği gibi bir evin içine geçiriyor. O kadar yorgunum ki diretemiyorum artık. Eve geçince siyahın en koyu tonunun ve deri mobilyaların döşendiği bu evi ilk görüşte satın almak istiyorum. Tanrım affet beni senden çok siyaha bağımlı olduğum için. Lakin böyle bir renge diretemiyorum. Kayboluyorum, alıyor beni içine ben yeniden var oluyorum sanki.

     Önümdeki ki iki kaban giymiş iri adam birşey hakkında fısıldaşarak konuşuyorlardı. Görünen o ki benim hakkımdaydı.
     
    
Benim dünyaya öfkem var dünya kadar öfkem var ama kusuyor muyum? Kussam katil olurum çakilarimi bicaklarimi dizerim insanlar yüreğine. İnsanın 17 yaşı çok önemlidir kırmayın derler gerçekten çok önemli 17 yaşında kırılırsın birdaha hayata tutunamazsin. Rüzgarda sürüklenir gidersin. Muhtemelen bizde 25 yaşımıza gelince ruhumuz olur hayatın cazibesi diye birşey kalmaz. İnsanlık olmuştur zaten ve bedenimiz 50 yaşında gömülür bu ruh olmadıkça bu beden bir yansız artık. İnsanlar mermilerini nefeslerime dizerler hıçkırık gibi.  Ama eğer bundan daha ne kadar kırılabiliriz diye düşünüyorsan. Evrenin senin için planlarına hazır ol. Bir şiirin dizesi daha açıklanmayacak sözlerle kapanır. Birdaha kırılırsak bu sağır birine öfke kusmak bağırmak gibi olur. Kör birine siyahın sonsuzluğunu bulutların yüceliğini anlatmak gibi olur. Eğer beni bir daha kirarsaniz ben soyutlanirim bu sefer sözcükler boğazıma dizilir tek tek. Şiir okuyamam birdaha. Birdaha ağlayamam. Kararlarım bulutlandi tıpkı bu gecenin gökyüzü gibi.

     Karşımda bir hanisulasyon belirdi. Belki imdadıma Rüzgar yetişmiştir diye kendimi avundurdum. Karşımda o varmış gibi konuşmaya başladım.

    Keşke her anın fotoğrafını çekebilseydik, böylece bir hayatı sonsuza dek yaşatabilirdik belki. Biliyorum gelişim çok yersiz. Bu adımı son yalnızlığı da seninle paylaşmak için atıyorum.

Ben sensiz zamanlardan birinde, itinayla kelimelerimi kaybettim. Zaten hep yalnızdım. Şimdi yalnızlığın huyuna gidiyorum. Hatta yalnızlık oluyorum. Özgürlüğümü yalnızlıkta tadıyorum. Bu halimi hesaba katmış mıydın? Yoksa daha şimdiden ‘Yapamaz’ mı demektesin? Peki ben senin gördüğün benle değil de göremediğin benle mutluysam ne olacak sevgilim?

Sen de anlıyorsun. Anlıyorsun ki; insan bir diğerine muhtaçlığıyla mükemmel.

Kan revan içindeki savaş meydanında ateşkes hali iç dünyam. Bu bir tür iç huzuru; ruhla zihnin içtenlikle selamlaştığı bir ritüel… Bahsi sık geçen şu olgunluğu ben de tattım. Bir sabah gün ışığında katlanınca sevgim… Ve yıldızların yeryüzüne yağdığı o gecede kalbime milyonlarca umudun yağdığı an. Duygusu tahmin edebileceğimiz türden bir şey değilmiş.

Ben burdayım ya… Bazen değilim.

Bazen, “bazen” ile başlayan cümlelerin belirsizliğinde öyle boğuluyorum ki… Boğulmak en yavaş ve en acıtıcı ölüm şekliymiş. Bu yüzden ısrarla yaşama derdindeyim. Bu yüzden baştan mağlup değil, ezeli savaşçıyım. Bu yüzden durabiliyorum ve bu yüzden uçurtmaları hayallere benzetiyorum, gerçeği de rüzgara… Israrla, bu kasırgada sürüklenişimizi talihsiz bir rüya varsayıyorum. Yağmuru yine tenzih ediyorum. Benim sağanağım kasırgada süpürülmüş olsa dahi, en çok ondaki tevazuya hayran oluyorum.

Ve biz kalanın hüznüyle iyi anlaşıyoruz. Tarafını seviyorum, tarafından seviliyorum. Apayrı şeylerle mutlu oluyor benzer şeylere üzülüyorduk ya… İşte bunu fark ettiğimde insanları yakınlaştıran şeyin hüzün olduğunu anladım. Hüzünle ılık ılık bakışıyoruz, aşka gidiyoruz.

Görüyorsun ya, bir karahindiba ömrü kadar kısa ve uçarı hayat. O zaman niye tüylerimi düşüncesiz nefesinle ürkütmene izin vereyim ki? Keşke naif bir nefes olsaydın. Karahindiba da zamanında ölürdü. Şimdi ölüm hüzünle yaşadığımız bir yaratılış orgazmı. Taze ben’ler ve hüzünler doğurduğumuz bu yeni dünyama hoşgeldin.

Oturabilirsin.

Sözlerimin bana ait olduğuna ikna olduğum zaman, yeniden yazacağım.
Merhaba Sevgilim

   
     

KeşfetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin