YK ∞ 3

47 3 4
                                    

Yatağa uzandım. Tabii kızlar ve erkekler arkadaş kalamazdı. Çünkü erkekler egoları yüksek canlılardı. Kendilerini tatmin etmek için yakınlarındaki tüm kızları etki alanlarına almaya çalışıyorlardı. Oysa hep yakın erkek bir arkadaşın ne güzel olacağını düşünmüştüm. Ondan daha güzel olduğunda seni kıskanmaz, daha mutlu olduğunda içten içe kin duymaz. Sadece sen mutlusun diye mutlu olur ve seni üzen herifin ağzını burnunu kırabilir. Kibirlice gülümsedim. Kapı çaldı.

"Ne vardı Bulut?" dedim. Kapıyı açtı.

"Bir şey yok ne olacak asi külkedisi" dedi ve mırıldanarak gülümsedi. Bunu demek hoşuna gidiyor gibiydi. 

"Sadece.." dedi ve arkasında sakladığı şeyi çıkardı. Ayıcıklı bir anahtarlık vardı. Ucundaysa evin anahtarı.

"Tanrım beni büyük bir yükten kurtardın." dedim uzanıp anahtarlığı elime alıp. "Teşekkür ederim" dedim ayıcığı incelerken. Kibirli gülümsemesi olan kabarık tüylü bir ayıydı. Aynı Bulut gibi. Bu düşünceyle kahkaha attım.

"Ne var?" dedi yüzüme her zaman ki gibi ifadesice bakarken.

"Adını buldum bunun." dedim ayıcığı yüzüne doğru sallarken. "Suratsız." dedim ve kahkahama iştahlı iştahlı devam ettim. 

"Ah pis köylü." diye söylenerek gülümsemesini ihmal etmeden kapıyı çekti. Ne ilginç bir çocuktu böyle. Hem kaba, hem nazik. Hem kibirli, hem yardım sever. Resmen çelişkilerin prensiydi. Onu hiç gerçek anlamda gülerken görmemiştim. Kahkaha atıyordu, sırıtıyordu, alay ediyordu ama bu sırada gözleri hep donuk bir yeşildi. Hiç kıpır kıpır olmuyordu. Gerçekten gülerken nasıl olacağını düşündüm. Kesinlikle yakışıklı olacaktı. Şuankinden bile kat kat daha yakışıklı.'Kendine gel Beste' dedim fısıltıyla. 'Bundan sana ne?

Sabah yine su sesiyle uyandım. Bulut yine duşumu işgal ediyordu. Göz bandımı çıkarmadan yatakta biraz daha pinekledim. O odadan çıkmadan hiçbir şey yapamazdım sonuçta. Duşun kapısı açıldı ve geçen seferki gibi, yine yatağa oturdu. Bir kaç saniye bekledim ve göz bandını açtım. Bu kez ne yaptığını öğrenecektim. Gözlerimi açtığımda eli yüzümün biraz daha yukarısında, bana dokunmaya fazlasıyla hazır gibi duruyordu. Elini öyle hızlı çekti ki, 'Hayır seni temin ederim ki hayal görüyordun' dese inanacak haldeydim. Oysa şu anki suç üstü yakalanmış bakışları az önce gördüğümün hayal olmadığını kesinlikle kanıtlıyordu. Sinrle doğruldum.

"Ne yapıyorsun sen?" dedim. Kollarımı bağladım. Bir cevap vermesi gerekirdi ama, değil mi?

"Şey ben.." dedi. Yüzüne dikkatlice baktım. Bahane ararken alt dudağını yiyordu. Bu haliyle fazla tatlı görünüyordu. Altına eşofmanını geçirmişti ama üzerinde hiçbir şey yoktu. Yine. Ondan nefret ediyordum. Beni bu denli korkutmaya ne hakkı vardı? Hem de yarı çıplak bir şekilde yatağıma oturmuş eli yüzümün hemen üzerindeyken, kendini nasıl savunacaktı, merak ediyordum doğrusu.

"Cevap versene?" dedim yatakta doğrulup üzerine doğru emeklerken. Kollarını tuttum ve ittirdim.

"Senin amacın ne?"

"Amacım felan yok. İçimden ne geliyorsa onu yaparım. O an içimden yüzüne dokunmak geldiyse, dokunurum!" sanki haklıymış gibi üzerime gelmesi beni çıldırtmıştı.

"Adi pislik." dedim ve göğsüne en güçlü yumruğumu salladım. Hafif inleyerek elimi ittirdi. Yatağa düşmüştüm ve Bulut'ta üzerime düşmüştü. Bir nefes mesafesinde dururken gözlerini gözlerime kenetledi. O an, hayatımda daha önce hiç tanık olmadığım bir duygu sis gibi yüzünden geçip gitti. Ellerini sırtıma koydu ve beni kaldırarak dudaklarını dudaklarıma kitledi.

Dudaklarımdan ayrıldığında şokun etkisiyle ne yapacağımı bilememiş, put gibi durmuştum. Hafif doğruldu ve yanağına tüm gücümün ve sinirimin birleşiminden oluşan bir tokat attım. 

"Sen. Sen nasıl bunu yaparsın? Nasıl benden ilk öpücüğümü çalarsın?" şimdi şaşırma sırası ondaydı. Gözlerini kocaman açıp anlamını bilmediğim ilginç bir gülümsemenin eşliğinde sordu.

"İlk mi?" Ayağı kalktım ve yumruklayarak onu kapıya doğru ittim.

"Defol. Defol. Defol." Kapıya geldiğimizde elini uzattı yüzüme yakın bir yerde durup geri indirdi.

"Özür dilemen için çok geç." diye haykırdım. Yine ifadesiz Bulut olmuştu işte.

"Seni öptüğüm için özür dilemeyeceğim. Canım ne isterse, nerde isterse onu yaparım." dedi ve kapıyı çekip çıktı. 

Kendimi yatağıma attığımda gözlerim dolu dolu olmuştu. Benim için kutsal şeyler vardı. İlk öpücük gibi. İlk sarılma gibi. Eski sevgilimle 1 yıla yakın birlikte olmuştuk ama hiç öpmemiştim, beni öpmesine izin vermemiştim. Ondan her zaman ilişkimiz için bir garanti beklerdim. Güven veremiyordu. OYsa ayrıldığımızda çok pişman olmuş ve hep düşünmüştüm. İlk öpücüğe kesinlikle layık olan bir insandı. Belki sıkıldı, heyecan duymadı, belki başkasını buldu ya da daha karanlık bir sebebi vardı bilmiyordum ama nereye giderse gitsin bende hep iyi hatıralar bırakacaktı. Çünkü ben babamın öldüğü gün, sabaha kadar dizinde ağlamama izin verip 'Her şey geçecek' diye beni avutabilen tek insandı. Şefkatliydi. Centilmendi. Düşünceliydi. Asla, ama asla zorla bana bir şey yaptırmazdı. Bunları düşündükçe hem öfkem hem de gözyaşlarım iki katına çıkmıştı. Artık ağlayamayacağımı hissettiğimdeyse, kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.

Hazırlandım. Ayakkabılarımı elime aldım ve parmak ucunda yürüyerek evden çıkmaya yeltendim. Bulut'u o günden sonra görmek dahi istemiyordum.

"Nereye, köylü?" Arkamdan gelen donuk sesi duyunca tüylerim ürperdi. Yakalanmıştım. Farkında olmadan tuttuğum nefesimi gürültülü şekilde dışarı verdim.

"Sana ne?" dedim. Bunca şeyden sonra "Haklısın, defol" dedi ve hızla çıktığı odaya geri girdi. "Senin amacın ne geri zekâlı?" diye bağırdım. "Canım ne isterse, nerde isterse" diye aynı bağırma tonunda cevap verdi.Hızla odasının kapısını açtım. "Beyinsiz hayvan. Duygusuz."

Bavulumu bence yavaştan yavaştan toplamaya başlamalıydım, çünkü Bulut ile daha fazla aynı evde kalacağımı sanmıyorum. O sırada Güneş, tabii ki kapıyı çalmadan içeri girdi.

"Bak Beste, senden bunu istemek adice olur ama burada kalır mısın?"

"Kalamam."

"Vay be, Bulut fena bozdu seni ha?" Söylediklerine karşısında kafa sallamakla yetindim. Kız, Bulut'u fena tanıyormuş demek ki. Güneş, beklemediğim bir şekilde oturduğu yerden kalkıp bana sarıldı. 

"Bak orada mutlu ol tamam mı? Kimin yanına gidiyorsan."

"Tamam anne. Sütümü de içerim." Bavulumu alıp kapıdan çıkmak üzereyken ona doğru dönüp gülümsedim. Ona baktığımda o da gülümsüyordu.

**

Ağhh merhaba. Hikayeyi uzun zaman sonra yayınladığımı biliyoruum. Yüzüme vurmayınııız, tişikkir idirim. -Yazar burda Güneşi Beklerken izlediğini belirtiyor.- Ama dershane, okul, etütler falan üst üste geldiği için feleğim şaştı yani. Fak di sistem.

Özel bölümde ve bu bölümde Biray ve Güneş yoktu, biliyorum. Ama bir sonraki bölümde varlar. Diğer bölüm Güneş'e biraz vicdan azabı çektirmeyi planlıyorum. Bu arada yakışıklı piremsimiz Çağatay, bir sonraki bölüm geliyor. :3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 17, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yeni Kraliçe (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin