YK ∞ 1

130 5 4
                                    

"Bir kahve lütfen."

Garsona sinirli bir bakış attım. Yaklaşık yarım saattir burda oturuyordum ve masama gelip ne istediğimi sormamıştı. İlgisizlik en nefret ettiğim şeydir. Göz devridim. Gazetemi okumaya devam ettim. Yine babamın holdinginin başarıları manşetlerdeydi. Her zaman onun istediği gibi bir Bulut olmam gerekiyordu o evde yaşadıkça. Resim yapmam ona ilginç geliyordu. Oysa çizim her zaman beni dinleyen, anlayan ve birebir yansıtan tek dostum olmuştu. Güzel Sanatlar kazandığım zaman öfkeden pancar gibi kızarmış, "O okula gitmek için önce bu kapıdan çıkman gerekecek" diye dış kapıyı göstermişti. Tam yarım saat içinde tüm eşyalarımı toplamıştım (Resim malzemeleri de dahil) ve tüm kredi kartlarımı masanın üzerine bırakıp biriktirdiğim üç bini çekmeceden alıp evden çıkmıştım. 3 bin başlangıç için iyi bir meblaydı. Banka oturup Biray'ı aradığımda ilk kez çaresiz olduğumu hissetmiştim. Çaresiz ve yalnız. "Abicim ben şimdi ne yapacağım?" derken yönelttiğim soru Biray'a değil, kendimeydi.İki gün içinde birlikte ev tutmuştuk. Biray'ın sevgilisi Güneş, Biray ve ben. Biray ve Güneş okulun tam burslu öğrencileriydi. Biray'ın ailesi orta düzeyli ve Ankara'da yaşıyorlar. Güneş'in sadece annesi var ve Manisa'da. Bir akşam otururken "Kaldık mı üç silahşörler gibi dımdızlak" demiştim, kirayı tamamlayamadığımızda. Daha sonra hep birlikte 4. kişi almamız gerektiğini anlayıp okulun panosuna ilan yapıştırmıştık. Daha 1 hafta geçmeden, bu sabah düz, sarı saçlı bir kız başvurmuştu. Açıkçası elimde olsa başka birini almazdım. Çünkü insanlarla kaynaşamıyorum, anlaşamıyorum. Sayılı insan var etrafımda. Bir elin iki parmağını geçmiyorlar. Bu nedenle yabaniyim, biliyorum ama yine de yapmak zorundayım. En azından kira için. Kız bu sabah kendi payına düşen kirayı 2 aylık peşin verince keyfim yerine gelmiş, çıkıp kendime bir kahve ısmarlamıştım. Keyfim sadece yarım saat sürmüştü, çünkü kahvem gelmek bilmiyordu. Hay ben böyle işin.

"Tamam getirmeyin kahveyi kalsın."

Kafeden çıktığımda kendimi garsona trip atmış gibi hissediyordum. Ben bu aralar neden böyle düşünüyorum? Düşüncelerime ara verip cebimden telefonumu çıkardım. Biray'ın ezbere bildiğim numarasını tuşladım.

"Abi nerdesin ya? Kaç saattir seni bekliyoruz." Biray bazen çok sinir bozucu olabiliyordu. Çok fazla.

"Geliyorum işte. Uzatma Biray." dedim ve telefonu yüzüne kapattım.

**

Yazardan;

"Merhaba ben Beste." dedi kız utana çekine. Tanıştığı tek kişi Bulut'tu ve o diğer ev arkadaşlarıyla tanıştırma gereği dahi duymadan çıkıp gitmişti evden. 

Küt saçlı sevecen kız elini uzattı. "Güneş ben de canım. Yuvana hoş geldin" dedi.

"Biray ben de" deyip o da elini uzattı.

 "Gel sana bir kahve yapayım" dedi Güneş ve Beste'yi kolundan çekiştirerek mutfağa götürdü. "İlanı gördüğüne göre aynı okuldayız." diye sorar gözlerle baktı Güneş. "Evet." dedi Beste ve kızı sorma zahmetinde bulundurmamak için ekledi "Dans bölümündeyim. Modern dans." Güneş sevecen şekilde gülümsedi. 

"Harika olmalı. Ben de fotoğrafçılık bölümündeyim. Ailen burda değil mi?" diye tekrar sordu kız. Meraklı birinden daha çok sıcak birine benziyordu. Soruları tamamen tanıma amaçlıydı.

"Ailem vefaat etti." Güneş dudağını büzdü. 

"Üzgünüm." Beste'nin omuzuna hafif dokundu ve makinadan aldığı kahveyi ona uzattı.

"Sorun değil alışığım." dedi Beste ve gülümsemeye gayret etti.

**

Beste'den;

Kendi uyku setim olmadan uyuyamayışım beni fazla narin gösteriyordu. Böyle ilginç alışkanlıklarım vardı. Uyku setimi valizden çıkarıp yatağa serdim. O sırada kapı açıldı. Gelen kişi Bulut'tu.

"Kapı çalma adetin yok mu senin?" diye sordum. Hadi ama, soyunuyor olabilirdim. Alaycı güldü. Şuan en sevmediğim insan tipine büründün Bulut, biliyorsun değil mi?

"Aslında, yok." dedi ve odamdaki banyoya yöneldi. "Ortak banyoyu kullanmayı sevmediğim için sen gelene kadar burası benim banyomdu." dedi ve üzerindeki tişörtü çıkarıp banyodaki kirli sepetine attı. "Ve öyle de kalacak."

İşte şimdi sinirlenmiştim. "Sabah kalktığımda sadece beline tutturduğu bir havlu ve ıslak saçlarıyla odadan çıkan bir erkek görmek istemiyorum." dedim sertçe. 

"Öyle mi? Ben duştan çıktığımda kabarmış saçları ve şişmiş gözleriyle bana bakan bir kız görmeye çok meraklıyım oysa!" Evet, şimdi onu da kızdırmıştım. 

"Bak ne diyeceğim. O halde odaları değişelim." Sesimi sakin çıkarmaya özen göstermiştim.

"Benim kaldığım oda en genişi. Ancak avucunu yalarsın" dedi ve dil çıkarıp odadan çıktı. "Tescilli hayvan!" diye arkasından bağırdım. Tanrım, bir bu eksikti. Aynı evi paylaştığım, en nefret ettiğim insan tipine bürünen insani yaratık.

Kendi kendime söylenerek yatağımı düzeltmeye devam ettim. "Hayvan ya, bildiğin hayvan. Güneş ve Biray nasıl katlanıyor acaba buna? Onlara da yazık aslında, sormak lazım. Hayır yani bir insan nasıl bu kadar öküz olabilir?"

O sırada tam susmuşken kulağıma bir gitar sesi geldi. Bulut olmalıydı. Umrumda mıydı? Hayır. Sesten rahatsız olarak yatakta dönmeye başladım. Düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Yatakta dön dön nereye kadar?

Yeni Kraliçe (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin