- 2 -

65 5 3
                                    

İzel

Saat 04.30 gecenin bir yarısı alarmıma yarım saat kala uyandım. Kamp şehir dışında olduğu için Masal ile erkenden kalkıp yola çıkmamız gerekiyor umarım uyuyakalmaz.

Heyecandan tekrar uykuya dalamadım ama evdekileri de uyandırmak istemiyorum. Neyse mutfağa gittim bende uykum açılsın diye kendime kahve yaptım. Masal'ı arasam mı aramasam mı? Bilmiyorum çok heyecanlıyım. Neden bilmiyorum ama Masal ile çok eğleneceğiz.

Çantamı tekrar tekrar kontrol ettim, saatler yavaş yavaş geçti ve ben artık çıkmaya hazırım. Annem uyanmıştı bu yüzden bir tek annemle vedalaşıp çıktım. Merdivenleri çantam ne kadar ağır olsa da hızlı hızlı indim.

Apartmandan çıkar çıkmaz Masal'ı aradım. Açmıyor, olamaz uyuyor olamaz bugün olmaz. 5. aramam bunu açmalı artık. Açtı sonunda.
-Masal!
-Efendim
-Neden açmıyorsun? Neredesin? Hazır mısın? Ne zaman çıkıyorsun?...
-Sakin ol! Lavabodaydım. Tabiki hazırım birazdan çıkıyorum.
-Tamam parkta buluşuruz. Görüşürüz.
-Görüşürüz.

Nasıl oldu bilmiyorum ama parka benden önce gelmiş her neyse beraber daha önce hiç binmediğimiz bir otobüse bindik. Bende bu otobüsün nereye gittiğini bilmiyorum ama annem bu otobüse binip son durakta inerek biraz daha ileriye yürürsek orayı bulabileceğimizi söyledi.

Otobüs fazla dolu olmadığı için Masal ile rahat rahat gülüp eğlenebiliriz tabi Masal uyumazsa. Neyse ki o da benim gibi sabah sabah nereden geldiğini bilmediğimiz bir enerji ile dolu. Öz çekimler, soğuk espriler ve birazda kitap dolu bir yolculuk ardından son durak geldi ve indik.

İndik ama burası ne bir köy ne bir kasaba etrafımızı merak ve şaşkınlıkla inceledik. Sabahın erken saatleri olduğu için hafif bir sis ile kaplıydı ama etrafta neler olduğu anlaşılabiliyordu : İki tane tek katlı küçük bir ev, dağın eteklerinde küçük bir kulübe ve hani şu köylerde olup da hiç durmadan akan çeşmeler varya ondan başka hiçbir şey yok.

Şaşkınlıkla Masal ile birbirimize baktık ardından bir kahkaha. Sonra nereye gideceğimizi düşünerek tekrar etrafa baktım, bakarken annemin dedikleri aklıma geldi. Dümdüz ileri demişti ama ilerisi neresiydi nereye göre ileri burada bir yol bile yoktu.
-Masal sence ne tarafa doğru gitmeliyiz? Annem dümdüz ileri demişti ama bilmiyorum sence?
-Bence şu taraftan gidelim hem dağın arkasına doğru gitmiş oluruz belki o taraf düzlük olduğu için kamp oradadır zaten başka bir yöne gidemeyiz her yön dağa çıkıyor.
-Mantıklı, hadi gidelim.

Masal'ın da dediği gibi dağın arkasında küçük bir kasaba varmış. Kasabayı görür görmez terk edilmiş küçük bir lunapark dikkatimi çekti. Ben lunaparka bakarken Masal da kampı işaret etti, birden kafamı o tarafa çevirdim. Gözüme Masal ile kalacağımız kulübe ilişti. Kulübemizi seçtim bile hemen.
-Masal bak şu biraz kuytuda kalan ağaçlarla kamufle olmuş kulübeye ne dersin? Onu kapmalıyız, bizim olmalı.
-Aynen, hadi gidelim, onun için tartışacağımız kamp boyu nefret edeceğimiz gıcık kızlar olmalı onlara bırakamayız.
-Vay canına haklısın, hadi o zaman gidelim de artık çekişme başlasın.

Kampa girdik. Bir pano ve önünde bir kalabalık vardı. Masal ile ne oluyor diye bakmaya gittik. Herkesin sınıfı, yemek, etkinlik ders saatleri yazıyordu. A sınıfındaydık Masal ile ayrılmamıştık yine zaten ayrılsak kamptan da ayrılırdık.

Sanırım bir konuşma veya bir açılış töreni gibi bir şey yapılmak üzere kampın boş alanına toplanılmıştı. Masal ile kalabalığa karıştık ve birkaç dakika sonra sanırım müdiremiz konuşma yapmak üzere kurulmuş olan küçük sahneye çıktı.

Kendini tanıtıp kampın amaçlarından etkinliklerden bahsetti ve "Herkes kalacağı kulübeyi seçsin ve eşyalarını yerleştirsin. Öğle yemeği için hepinizi saat 01.00'de yemekhanede görmek istiyorum."dedi. Bu sözden sonra herkes dağıldı. Biz ise hızlı adımlarla gözümüze kestirdiğimiz kulübeye doğru yürümeye başladık . Tam kapıya doğru ilerlerken yan kulübenin yanından iki çocuk çıktı onlar da o kulübeye doğru yürüyorlardı. Biri uzun boylu, sarı saçlı, mavi gözlü, yabancı tipli bir çocuk, diğeri ise uzun boylu çocuktan kısa, kıvırcık saçlı, kahverengi gözlü ve gözlüklü bir çocuktu. Masal'a
-"Hızlanmalıyız!" dedim.
Masal hemen hızlandı ve benden ve o iki çocuktan önce kapıya dikildi. Bir anda aklıma anahtar geldi acaba o iki çocukta olabilir miydi? Hayır Masal kapının kilidinden anahtarı çıkarıp bana doğru salladı, bir anda rahatladım.

İçeri girdik küçük ama şirin bir kulübeydi. Eşyalarımızı yerleştirip kulübeden çıktık. Dediklerine göre öğlen yemeği zamanıydı, Masal ile yemekhaneye doğru yürüyorduk.
Yemekhaneye girdik ve kendimize bir masa seçtik.
-Masal sen masada dur ben yemeğimizi alıp geliyorum.
-Hayır ya İzel ben de geliyorum seninle beraber.
Beraber masadan kalktık ve yemeklerimizi alıp masamıza doğru yürürken farkettik ki kulübemizi kapmaya çalışan iki çocuğu gördük. Bizim masamıza doğru yürüyorlardı. Onlarda bizi farketmiş olmalı ki hızlandılar ve bizde hızlandık ve masaya aynı anda oturduk.
Hemen söze başlayarak
"Masamızdan kalkar mısınız ?"dedim.
Karşımda oturan kıvırcık saçlı çocuk"Hayır önce biz geldik siz kalkın. Zaten kulübeyi de siz kaptınız." dedi. Hiç geciktirmeden
"Hayır önce biz geldik.Kalkar mısınız ?" dedim ve gecikmeden cevap geldi. "Rahatsız oluyorsanız siz kalkın." dedi. Masal ile ben masadan kalmadık onlarda kalkmadı.

Birden Masal ile aynı anda birbirimize döndük ve şaşkınlıkla "Oha!" dedik ve hemen karşımızda çocuklara dönüp ben kıvırcık saçlı olana " Ezel ?" derken Masal sarı saçlı olana "Çınar ? " dedi. Onlarda bize dönüp "İzel ?" ve "Masal ?" dedi. Dördümüz birbirimize bakıp eskiyi hatırladık ve konuşamaya başlayan Çınar oldu.
"Oha! Kızlar çok değişmişsiniz. " dedi. Masalda hemen söze girip
"Siz de baya değişmişsiniz." dedi. Biraz utandık tabi hepimiz daha demin yer kavgası yaptığımız çocuklarla şimdi yemek yiyorduk ve onlar bizim için hiç de o iki çocuk değildi, Ezel ve Çınar'dı.

Yemekten sonra Çınar :
-"Sonra görüşürüz kızlar."dedi.
Masal da "Görüşürüz." diye karşılık verdi. Ben ve Ezel pek konuşmadık ben hala şaşkınlık içinde eskiyi düşünüyordum. Masal :
-"Artık gidelim mi?"
-"Benim yemeğim bitti senin de bittiğine göre gidelim o zaman."

Kulübemize geri döndük ama daha erkendi ve ilk iki gün serbesttik ders yoktu. Kasabaya belirli saatler arasında gitme iznimiz vardı. Bende Masal'a
-"Kasabayı keşfetmeye ne dersin?"dedim
Masal da bana gözlerini büyüterek değişik bir gülümseme ile evet anlamında başını salladı. Aklımda terk edilmiş lunapark vardı. Bir çılgınlık yapıp oraya gitmek istiyordum.

Ama Masal benimle gelmek ister mi bilmem. Açıkçası ona bunu sormak istiyorum ama emrivaki yapıp onu oraya kadar götürüp benimle gelmek zorunda bırakacağım yani planım bu yönde çünkü ona bunu söylesem kampdaki hocaları, türlü saçmalıkları bahane edecek. Benimle ne kadar saçmalasa da benim kadar çılgın değil bence. Ben bunları düşünürken lunaparkın kapısına geldik bile.
-"Masal benimle var mısın?"
Biraz düşündü, bunu fark ettim ama gülümsedi.
-"Tabi ki varım!" dedi.
Eski tellerin üzerinden atlamak kolay oldu. İçerisi ürkütücü ama yeni olsa çok güzel olacak bir yerdi dışarıdakilerin bizi görmesinden korktuk ve daha sonra gelmek üzere çıktık.

Hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Bu akşam için hiçbir etkinlik yoktu zaten sanırım herkes yorgunluktan kulübesine çekilmişti. Akşam yemeğine giden çok olmadı.
Biz de gitmedik camdan dışarıyı izledim ben yemekhaneye yakın olduğu için kulübemiz giden herkesi gördüm onlar da gitmedi. Masal da kitap okuyordu ama yorgunluktan uyuya kalmış üstünü örtüp bende yattım sonuçta yorucu bir gündü ve yarın için fazlasıyla enerjiye ihtiyacım var.

KARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin