21 Temmuz 2011
Kumral saçlarını özenle heyecanla tarayıp balık sırtı yaparak babasının bir önceki doğum gününde aldığı mor şekerli tokasını saçlarının uçlarına bağladı. Aynadan kırmızı olan yanaklarını daha da çok kırmızı yapmak istercesine sıktı. Dudaklarını birbirine bastırıp iyice pembeleştirdi. Yatağının altından en sevdiği pembe üzerine mor çiçekli elbisesini giyip altına da sarı babetlerini giyerek aynanın karşısında tatli bir nefes alıp verdi.On bir yaşına girecekti Güneş. Zorluklarla,korkularla olsa da her sene 21 Temmuz'u iple çekiyor bekliyordu. Babası Deniz bey' mavi gözlü kızına toka koleksiyonu yaptırtmıştı istemeyerek olmuştu aslında fakat Güneş'te her doğum gününde toka bekleyince bundan memnun olmuştu. Güneş yatağının üstüne çıkıp bir kaç kere zıplayarak "Tokaa,tooka,toka" diyerek hafif çekik gözlerini irileştirebildiği kadar irileştirip heyecanla bağırmaya başladı. Fakat heyecanlı sesini kesen daha yüksek sesler duymak zorunda kaldı,bu sefer de doğum gününde. Yatağın üstünden dudaklarını büzerek indi.Kapıya doğru ufak ufak yürüdü. Ahşap kapıyı açarak içeride olup bitene istemeyerek bakmaya çalıştı kapısının önüne geçerek annesi ve babasının yine kavga ettiğini gördü. Deniz bey artık o kadar yorulmuştu ki sadece Güneş'i için gülümsüyordu.
"Senin şu domuz çocuğuna katlanmak zorunda değilim ben.Bende insanım sizinlemi uğraşacağım.Başlatırım sana da kızına da."
"Küfürlerime deymezsin sen. Sürtük leş karı" diye karşılık veren Deniz bey kızınıda alıp planlamadığı fakat tak edip beklediği bir şekilde kızınıda alıp çıkacakken kımıldayamaz.
"Bana sürtük deme dedim sana" diye deli gibi bağıran karısı istemeden sehpadaki bıçağı Deniz bey'e saplar. Güneş irileşmiş akan göz yaşlarıyla ellerini kulaklarından çekip babasının yanına koşar.Annesine kabus olduğunu söyle der gibi titrek dudaklarla bakar.İnsan hele de küçük bir kızsa bu ölümü bile izler zayıf ince kollarının arasında babasının adı gibi deniz mavisi gözleri Güneş'in deniz mavisi gözleriyle alabora olur.Annesi ne yapacağını şaşırarak evden kaçarken Güneş babasına gülümer.
"Babam,gidicekmisin ? Benim aklım,elim gidicekmisin ?"
"Ne gitmesi Güneş'im ben zaten gözlerinde huzura eriyorum.Korkarak kırpma öleceğim gözlerine."
Küçük kızın kollarında son nefeslerini veren Deniz bey, ellerini zorda olsa kaldırıp kızının saçlarına getirir okşar,okşar..Güneş babasının yorulmaması için başını eğer babasının dudakları kızının başını öperken elleri cebine yönelir.Ufak yeşil hediye paketini kızına uzatır bugünü bilirmiş gibi hediye almıştır ona babası,hisseder gibi.
"Yıldızlar gözlerine özenir sen bir tanemsin Güneş'im."
Kızının elini bırakmak istemiyordu sıkı sıkı tuttuğu elleri yavaş yavaş gevşiyordu başı kızının bacaklarından da düşmüştü.Gitmişti küçük kızın deniz gözlüsü,eli,canı.Güneş titreyen dudaklarıyla babasının sarı sakallarını öptü. Sarı saçlarını yavaş yavaş okşadı sıkıca sarıldı babasına sımsıkı.İstemiyordu gitmesini.
"Baba,aç gözlerini baba." Titrek sesiyle mırıldanabiliyordu sadece.Hıçkırmaktan konuşamıyordu bir harf dahi söyleyemiyordu artık.Boğazı düğümlenmişti,haykırmak istiyordu yapamıyordu bir yumru oturmuştu boğazına.İçinden Tanrı'ya yalvarıyordu.
Baba gittinmi,baba ? Aç deniz gözlerini. Baba özleyeceğim seni ama.Çok özleyeceğim biliyorsun değil mi ? Biliyorsun.
Güneş babasının elini öpüp hediye baketini alıp açtı. Kahverengi ince ipin üzerinde kenarları mor içi sarı bir bileklik ve yıldız şeklinde yeşil bir toka.Güneş gülümseyerek bilekliği bileğine takıp tokasını da babasının her sene aldıkları tokaların arasına koydu. Gitmişti Deniz bey,arkasında ağlamaktan gözleri kuruyan ne yapacağını bilmeyen güzel bir kız bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK ARASI
Teen FictionYaraları tek başına sarınca iyileşmez, iyileşti sanırız ama izi kalır,acısı kalır. Acısını dindirecek insanlar varsa o zaman o yara kabuk bağlayıp kopsa bile ne kanar ne de sızlar. İnsan kendi bitmiş hayatında ruhuna göz yumdurana el olmak ister. G...