- "Biraz daha sessiz olur musun, Yaman!"
- "Yırtık pabuçlarla, karanlıkta ancak bu kadar sessiz olunabiliyor, Yekra..."
- "Şu pabuç konusuna bir çözüm bulmamız gerekiyor. Bıçak kadar keskin olan bu taşların üzerinde, o pabuçlarla elbette sessiz bir şekilde yürüyemezsin."Bulundukları mağarada, öylesine bir esinti vardı ki Yekra'nın dizlerine kadar olan uzun kıvırcık saçları, hemen arkasında yürüyen Yaman'ın sürekli yüzüne sürterek, onu, tamamen huysuz bir hale getiriyordu. Gerçi Yekra'ya karşı beslediği tarif edemediği duygular sebebiyle, bu durumdan bir yandan hoşlanmıyor da değildi.
- "Buraya gelmek bir hataydı, Yekra."
- "Huysuzluk etme lütfen!"Aileleri yasaklamış olmasına rağmen, bir şekilde yolunu bulup, hep buraya, yani Yasak Kayalıklar'a geliyorlardı. Gerçi Yaman, bu işin tehlikeli ve yapılmaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Ancak Yekra bütün her şeyde yaptığı gibi bu konuda da söz dinlememezlik yapıyordu. Dokuz Taş Diyarı'nda, inatlığı konusunda nam salan Kıvırcık Yekra, keza güzelliği ile de aynı derecede nam salmıştı. "Böyle bir güzelliğin yanında, Yaman gibi bir çocuğun ne işi var!" diye soranların sayısı, azımsanmayacak kadar fazla idi. Ne var ki Yekra'nın inadına sadece Yaman hoşgörü gösterebiliyordu.
- "Yaklaştık mı, Yekra?"
- "Bilemiyorum. Geçtiğimiz yollar, hep birbirine benziyor."
- "Biliyordum böyle olacağını. Yine sana uymakla hata ettim. Madem yolu bilmiyorsun, neden sokuyorsun bizi labirent gibi olan bu mağaraya!"
- "Hemen telaş yapma, Yaman. Sonuçta buraya ilk defa gelmiyoruz. Hımmm... Kahretsin, bu çukur da nereden çıktı şimdi! Daha önce hiç rastlamamıştık biz bu çukura. Bu konuda, herhangi bir fikre sahip misin?"
- "Buraya kadar, Yekra! Ben, geri dönüyorum. Yine bir çıkmazın içine soktun beni."
- "Eğer geri dönersen, tek başına yolu bulamayacağını, ikimiz de biliyoruz. Galiba ne yapacağımı buldum ben."
- "Hayır, bunlar hızlı büyüyen tohumlar! Nereden buldun bunları, Yekra? Dokuz Taş Diyarı'nda, bu tohumların tek sahibi Usta Kurudal'dır."
- "Orasını karıştırma şimdi. Karşıya geçebilmemiz için tek yol bu."Yekra avucundaki tohumlardan bir tanesini, yere açtığı küçük çukura dikkatlice yerleştirdi.
- "Hadi tükür bakalım, Yaman."
- "Hayır, tükürmeyeceğim!"
- "Bir kerede huysuzluk yapmasan, ölür müsün? Tamam, ben tükürürüm. Ama bir kıza karşı, daha kibar olmalısın."Yekra'nın tohumun üzerine tükürmesinden saniyeler sonra tohum yeşerip, koca bir ağaca dönüştü. Yekra, ağacın dallarından birisine tırmanıp, yavaş yavaş karşıya geçmeye başladı. Yaman ise homurdana homurdana hemen arkasından, onu takip etmekteydi. Birden kıkırdamaya başladı.
- "Hayırdır, niye kıkırdıyorsun Yaman? Bu mutluluğunu neye borçluyuz?"
- "Hiç, hiç. Sadece aklıma bir anda saçma bir şey geldi de..."Elbette yalan söylüyordu. Yekra, geleneksel beyaz elbisesi ile onun önünde kıvrıla kıvrıla yürürken, gözlerini ondan alamıyordu. Kıkırdamasının sebebi de, kesinlikle buydu.
Yekra karşıya geçmişti bile. Yaman ise tam son adımını atmak üzereyken tutunmuş olduğu küçük dal kırılıverdi. Neyse ki Yekra, o düşmeden elinden hemen tutup, onu yukarıya çekti. Artık daha düz bir geçite geçmişlerdi. Yavaş yavaş ilerliyorlardı.
- "Sanırım, onu bulduk."
- "Bu sefer ne getirdin yanında, Yekra?"
- "Bu karanlık mağarada bile parlayan, güzel ve bir o kadar da lezzetli olan, Kardu'nun tezgahındaki kırmızı elmalardan."
- "Sana inanamıyorum! O elmaların, ne kadar pahalı olduğunun farkında mısın? O elmalar, insanı gençleştiriyor. O yüzden o kadar pahalılar. Daha değersiz bir yiyecek bulamadın mı? Tabi, insan soylu bir aileden gelince, böyle oluyor işte!"Yaman, Dokuz Taş Diyarı'nda sokakta yaşayan bir yetim olduğu için Kardu'nun tezgahındaki meyveleri tadacak kadar şanslı bir çocuk değil idi. Dokuz Taş Diyarı'ndaki insanlar, onu henüz bebek iken Kara Orman'ın kenarında bulmuşlardı. İlk zamanlarda, onu evlatlık edinip, yetiştirmek isteyen aileler olmuştu. Ancak büyüdükçe huysuzluğu katlanılamaz hale gelmiş, o yüzden sokakta yaşamaya başlamıştı.
- "Onu mu kıskanıyorsun yani? Hiç güleceğim yoktu."
- "Ne kıskanması ya! Sadece o güzelim elmalar için üzülüyorum..."
- "Merak etme, içlerinden en parlak olanını sana ayırıyorum. Dur, dur! Uyanıyor galiba. Sessiz ve sakin olalım! Ne! Ne! Bu bağırtı da nereden geliyor?"- "Hadi, çabuk ol Yekra! Geç kalıyorsun öğreti evine!"
Bu bağırtı, Yekra'nın annesi olan Zider'e ait idi. Yine her zamanki gibi Yekra, öğreti evine geç kalmıştı. Yekra'yı bir yandan da salyalarıyla evcil kurdu Ulaga uyandırmaya çalışıyordu. Yekra, senelerdir Ulaga ile birlikteydi. 9 yaşında iken babasını kaybettikten sonra annesi Zider, Ulaga'yı yavru bir halde Kara Orman'da bulup, Yekra'ya hediye etmişti. O günden beri Ulaga, Yekra'yı, başına gelebilecek kötülüklerden hep korumuştur.
- "Usta Kurudal'ın, bu durumu hoşgörü ile karşılayacağını pek sanmıyorum."
- "Boşver anne, o beni çok sever. Tatlı gülümsem ile geçiştirebilirim."
- "Bu ilk defa olmuyor ama. Yine o aynı rüya yüzünden geç kaldın, öyle değil mi?"
- "Evet anne. Sen de yine en güzel yerinde uyandırdın beni!"
- "Rüyalarına zincir vuramam. Ancak gerçek hayatta her ne sebep olursa olsun, Yasak Kayalıklar'a gitmemelisin! Lanetli Luzkar'ın, o kayalıklarda kayboluşundan sonra o bölge Dokuz Taş Diyarı insanlarına yasaklandı. Bunu savunanlarının en başında da Usta Kurudal gelmektedir. O yüzden aklındaki saçma sapan düşünceleri at bir kenara!"
- "Offf! Tamam anne..."Zider'in endişesi beyhude değildi. Kocasını kaybettikten sonra geriye bir tek kızı Yekra kalmıştı. O yüzden onun da başına bir şey gelmesine dayanamazdı. Yekra güzelliğini annesinden almış olsa gerek ki Zider, Dokuz Taş Diyarı'ndaki bütün bekar erkeklerin gözdesi idi. Ancak o sadece bir erkeğe gönlünü teslim etti. Bu şanslı erkek Usta Yarudal idi. Usta Yarudal, öğreti evinin kurucularındandı ve aynı zamanda da onun başkanıydı. Sekiz Taş Diyarı Savaşı'nda süvari birliklerine komutanlık etmişti ve büyük bir zaferle dokuzuncu taşı elleriyle o dikmişti! Her baharda, mantar toplamak için Kara Orman'a giderdi. Ta ki Kara Orman'dan bir daha hiç dönmeyene kadar... Zider ve Usta Yarudal Dokuz Taş Diyarı'nın en mutlu ve örnek çiftleriydi. Ama o günler eskilerde kalmıştı...
- "Bir şeyler yemeden çıkma sakın!"
- "Zaten geç kaldım, bir şeyler yemek için vaktim yok anne. Eğer hemen çıkarsam, Usta Kurudal'ın elinden, sadece ters bir bakışla kurtulabilirim. Ancak daha da geç kalırsam, bu sefer Geveze Çeşme ile başbaşa kalma cezası alabilirim. O yüzden ben çıkıyorum anne, akşama görüşürüz..."Yekra, dün gece yatmadan önce titiz şekilde kopyasını çıkardığı bilgelik notlarını, apar topar şekilde masanın üstünden alıp, hızlı adımlarla evden çıktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TULPAR: Kırık Kanat
FantasiaBeni özgür kıldın, yüce dost! Gölgelerde koruyanın olacağım...