Bölüm 10

142 16 0
                                    

Cody' nin iyi olduğunu gördükten sonra abimi ziyarete gittim. Yine kimse yoktu. Abimin yanına yattım. Kolumu kabarık toprağa koydum. Bana iyi gelmişti. Onun kokusunu hissettim. Onunla anılarım aklıma geldi. Gözlerim ıslanmıştı. Yaşlar yanaklarımdan toparağa düşmüştü. Orda abimin yanında uyuya kalmışım. Birinin beni kucağına almasıyla uyandım. Darren' dı bu. Danny bana uyumayacağımı söylemişti. Darren' ın göğsüne başımı yasladım. Beni evime götürdü. Kapıyı çaldı. Cody açmıştı. "Onun ne işi var senin kucağında?!" "Sessiz ol. Uyuyor." "Nerde buldun onu?" "Mezarlıkta. Artık içeriye girebilir miyim?" Cody kafasını salladı. Beni çıkıp yatağıma koydu. Cody' nin uzatmaması için uyuma taklidi yapmıştım. Cody odadan çıktı ve bende gözlerimi açtım. Mutluydum. Abimle uyumuştum. Ama gözüm yine yaşlıydı. "Danny bana uyumayacağımı söylemişti Darren." "Nadir bir şey zaten bu." "Özlemişim uyumayı. En çokta abimi." diye mırıldandım. Darren yanıma oturdu. "Bak kardeşin ölmüş olabilir. Benimde kardeşim öldü. Onu bende çok özlüyorum. Onu tekrar, sadece bir kereliğine olsa bile görmek için nelerimi vermezdim. Ama şöyle düşün. Abin seni böyle ağlarken görmeyi ister miydi sanıyorsun? Şimdi ağla ama bir daha ağlama. Lütfen. Benim için. Abin için." "Yalnız kalabilir miyim? Lütfen." kafasını salladı. Kapıdan çıkar çıkmaz kapıyı ardından kilitledim. Sırtımı kapıyı yasladım. Kapıdan kayarak yere oturdum. Dizlerimi kendime çektim. Gözlerimden ard arda kesilmeyen yaşlar akıyordu. Onu çok özlüyordum. Bana sarılışını, kokumu içine çekişini, şarkı söylemesini, bana yemek yapışını, sabah üstüme su dökerek uyandırmasını, birbirimiz hakkında kötü kötü planlar yapmayı, birlikte uyumayı, onun burnuna kuş tüyü sokarak uyandırmayı, onun uykulu haliyle dalga geçmeyi... Kavgalarımızı bile özlemiştim. Yerden kalktım ve masama oturdum. Orda abimle resmimiz vardı. Elime aldım. Gözlerim dolu olduğundan resmi bulanık görüyordum. Ayağa kalkıp yatağıma oturacaktım ki çerçeve yere düştü. "Hayır hayır hayır... Hayır..." kırılmıştı. Eğildim ve camı birleştirmeye çalıştım. Kesilen parmaklarım umrumda bile değildi. O abimin bana doğum günü hediyesiydi. O ölmeden önceki son doğum gümümde almıştı bana. Üzgün ve sinirliydim. Yerden kalktım ve gardrobumu yere indirdim. Sonra masamın üstündekileri de. Masayı da. Cody kapıya gelmişti. Kırmaya çalışıyordu. Ama önündeki eşyalar bunu engelliyordu. Yatağımdaki yorganı, yastığı etrafa attım. Sonra duvarlardaki tabloları duvarlara fırlattım. Yere çöktüm. Kırılmış camların içinden abimle resmimi çıkardım. Elime aldım. Üstüne oturduğum yorganı altımdan çekmeye çalışarak doğruldum. Yanaklarımım ıslaklığı yüzünden saçlarım yanaklarıma yapışmıştı. Yorganı çektim ve tekrar oturdum. Artık zamanı gelmişi. Abimi öldüren adamlara öyle kötü şeyler yaşatacaktım ki kendilerini, kendi elleriyle öldüreceklerdi. Ama buna izin vermeyecektim. Önce uzak arkadaşları, daha yakınları, daha da yakınları... Ailelerini ellerinden alacaktım. Bana yalvaracaklardı. Benim yaşadığım acının daha fazlasını saplayacaktım kalplerine. Abi sana söz veriyorum bunu onlara ödeteceğim. Her ne pahasına olursa olsun...

Pencereyi açtım ve aşağı atladım. Abimi öldüren adamları biliyordum. Woodellar. Adresini bilmiyordum. Yoldan geçen herhangi birine Woodel Malikhanesi nerde diye sordum. Bilmiyormuş. Başka birisine daha. Başkasına. Ve bir başkasına. Sonunda genelde metal müzik çalan bir bara girdim. Ordakilere sordum. Çoğu bana aynı cevabı verdi. Ne yapacakmışım. "Siz söyler misiniz bi?" "Bende ordayım güzelim. Her bebeğe söyleyecek değiliz ya." adamla yakınlaşacaktım. "Bende grubunuza katılmak istiyorum." "Patron ne derse." diye bana yanında sürtük sürüsü olan bir adamı gösterdi. Beyaz ceketi, parlak lila gömleği, lacivert kravatı, beyaz pantalonu ve o iğrenç ayakkabılarıyla üstüne kusabilirdim. "Onun adı ne?" "Paul. Onun takma ismi o. Gerçeği sadece gruptakiler biliyor." "Kaç kişi var grubunuzda?" "Yirmi beş." "Hiç kız yok mu?" "Beşi kız. Onlarda Paul' ün malları." "Bu arada ben... Ben Mia." gerçek adımı söylersem beni tanıyabilirlerdi "Daniel." adamın elini sıktım. "Paul ile görüşmem mümkün mü?" beni süzdü. "Zevkle kabul eder." beni de Paul' ün yanındaki sürtüklerden sanmıştı. Sadece gülümsedim. Birlikte Paul' ün yanına gittik. "Seninle konuşmak isteyen bir fıstık var Paul." Paul yanındaki kızlara gidin işareri yaptı. Yanın oturdum. "Yapabileceğim bir şey mi var?" "Grubunuza katılmak istiyorum." "Woodel' a herkes giremez. Kendini tanıt bana." "İsmim Wesley. Londra' dan geldim buraya. Kuzenimle yaşıyorum." "Yaşın kaç?" "On yedi." "On sekizden önce olmaz." dedi ve yerinden kalktı. Onun peşinden koşuyordum. "Her istediğinizi yaparım lütfen." "Belki seneye olur ufaklık." onu kontrol etmeye çalıştım. "Beni grubunuza alacaksın. Ve ne dersem yapacaksın." kafasını salladı. Beni bir aşağı kata indirdi. Boş bir depoydu. Ardından yerdeki demir kapıyı açtı ve merdivenden aşağıya indi. Demek yerleri buraymış. Biraz ilerleyince müzik sesi geldi. Çıplak bir şekilde dans eden kızlar, birbirleriyle kavga eden adamlar, öpüşenler... Paul beni sahne gibi bir yere çıkardı. Mikrafonu eline aldı. "Dinleyin beni. Grubumuza yeni bir üye geldi. Adı..." "Wesley." diye fısıldadım. "Evet adı Wesley. Ona iyi davranın çocuklar." dedi. Birlikte sahneden indik. Bana etrafı gezdirdi. Ve kalacağım yeri. "Ben kalamam burda. Evim var benim." "Tamam. Okuyor musun?" "Evet." "Okul çıkışı buraya gel o zaman. Sana yapacağın şeyleri söyleyeceğim." kafamı salladım. Barın olduğu yere gittim ve bir bira aldım. Yanıma kızlar geldi. "Selam." "Selam." "Ben Emma." diğerlerini tanıttı. "Wesley." onlarla biraz sohbet ettik. Sonra ben eve gittim. Odamın kapısı açıktı. Cody yatağımda oturmuş ağlıyordu. "Cody?" beni görünce yaşlarını sildi. Hemen kalktı ve bana sarıldı. Bende ona. "Tamam geçti." diyebildim sadece. "Nerdeydin sen?! Lanet olsun! Beni hiç mi düşünmüyorsun sen?!" diye beni itti. "Özür dilerim." "Özür dileyince her şey geçiyor sanki!" "Cody geldim işte. İyiyim." "Seni koruyamadım." "Bana bak turp gibiyim işte." "Vampir turp. Ve neden mezarlığa gittin?!" "Abimi görüp geldim." "Orda uyuya kalmışsın!" "Uykum vardı. Ben ne yapayım?" "Bana haber vermen lazımdı." "Dedim ya işte. özür dilerim." "Odanı topla." dedi ve omzuma çarparak odamdan çıktı. Hız gücümü kullanarak iki dakikada topladım odayı. Aşağıya indim. Cody kapıdan çıkıyordu. Cody' yi takip etmeye başladım. Çünkü Dane ona zarar verebilirdi. Bir bara girdi. Bilmediğim bir içkiyi kafasına dikti. Etrafıma göz attığımda Dane içkisini yudumlayarak Cody' ye bakıyordu. Gözümü Dane' den ayırmıyordum. Beni fark etmemişti. Birinin beni belimden tutup kendine çekmesiyle gözlerimi adama çevirdim. Onu ittim ve Dane baktığımda tekrar yoktu. Cody' ye baktım. O da yoktu. Bütün barı dolaştım ama yoktu hiçbir yerde. Dışarıya çıktım. Dolaştım her yeri. Sonunda bulmuştum. Dane onu tehdit ediyordu. Cody ise içkili olduğundan sadece gülüyordu. "Mia' dan ayrılacaksın! Yoksa seni burda gebertirim!" "Onu seviyorum." dedi gülerek. Dane tam onu ısıracakken koştum ve Dane onu ısırmadan onun üstüne atladım. Yerde yuvarlandık. Üstte olan bendim. "Sana ondan uzak dur demiştim!" dedim ve ona ardı ardına kesilmeyen yumruklar attım. Sonra onun boynuna gömüldüm. Sonuna kadar içip onu öldürecektim. Yavaşça ve acı çektirerek. Ben içtikçe o bağırmaya devam ediyordu. Durdum ve onun acı çeken yüzüne baktım. "Artık işler değişti. Bak bakalım. Altta olan sensin. Dövülen, acı çeken sensin. Ona da mı aynı şeyleri yapacaktın?!" dedim ve elimle Cody' yi gösterdim. Yerden sopa aldım ve onun koluna sapladım. Gücü çıktığı kadar bağırdı. Onun yaralı halinden faydalanıp gidip kola aldım. Dane yerdeb kalkmaya çalışıyordu. Gittim yanına ve ayağımla onu yere tekrar ittim. Koluna biraz daha sapladım. Sonra aniden çektim ve kolayı üstüne döktüm. Daha çok bağırdı. "Ona da böyle mi acı çektirecektin?" sopayla delinmiş olan yere parmağımı soktum. Biraz oralarda dolandırdım.Ve etine tırnağımı veçirdim. Sonuna kadar soktum. Bağırmayı bırakmış ağlıyordu. "Bak Dane. Bunlar yapacaklarımın zemini. Bunun daha 100. katı var. Bu sadece uyarıydı. Bir daha, ne bana, ne Cody' ye, ne Mia' ya, ne de herhangi bir insana zarar verirsen karşında beni bulursun. Anladın mı?!" ağlayarak kafasını salladı. Son darbe olarak onun koluna tekrar yumruk attım. Sonra yerde uyuyan Cody' yi kucağıma aldım ve koşarak eve götürdüm. Onu yatağına yatırdım. Sonra bende üstüme tayt ve kolsuz beyaz bir tişört giydim ve koşmaya hazırlandım. Dışarı çıktım ve yine tüm gece koştum. Sabaha yakın bir saatte eve geldim ve duşa girdim. Çıktım ve kurulandım. Üstümü giydim. Saçımı yaparken Cody gözlerini ovuşturarak yanımda durdu. "Erkencisin?" "Evet." "Bu gün dışarıda kahvaltı yapalım. Saat daha çok erken." "Olur." onun moralini bozmamak için ben yemek yemiyorum demedim. Hızlıca odasına gitti. Beş dakika sonra üstü giyinik bir şekilde geldi. Çantamı alıp birlikte arabaya bindik. Hiç konuşmamıştık. Çok güzeldi lokanta. Birlikte içeri girdik. "Angie yemek zorunda değilsin." dedi morali bozuk bir şekilde. "Olur mu ya? Kurt gibi açım." gülmüştü. Birlikte siparişlerimizi verdik. Beklemeye koyulduk. "Nasıl bir duygu? Vampirlik." "Garip. Çok güçlüsün. Her şeyi yapabilirsin mesela. Ama uyuyamıyorsun. Yani öyleymiş ama ben mezarlığa gittiğimde uyumuştum. Nasıl oldu bilmiyorum ama..." abimin yanında uyumuştum. Hissettiğim en güzel duygulardandı. "Onu çok mu özlüyorsun?" kafamı salladım. "Onu geri getiremem ama..." "Bu konuda konuşmasak?" kafasını salladı. Garson siparişlerimizi getirdi. Yemeye başladık. "Vampir olduğundan beri ilk defa benimle mi yemek yiyiyorsun?" diyince gülümsedim. "Evet." "Benden başka kimseyle yemek yeme." "Ah bakarız." diye dudağımın kenarını kıvırdım. O da çok komik der gibi bakış attı. Yemeyi özlemiştim. "Her gece şehri bir kaç kere turluyorum biliyor musun?" öksürmeye başladı. Garsonu çağırıp su istedim. Getirice hemen suyu Cody' ye verdim. İçti. Yüzü kızarmıştı. "Şehri mi?" kafamı salladım. "İyiymiş." "Dün gece neden gittin o bara?!" "Niye ki?" "Dane seni öldürmeye çalışıyordu. Seni tam ısıracaktı ki ben engelledim. Sonra onun koluna sopa sapladım. Üstüne kola döktüm. Ve parmağımla iyice oydum. Ve eğer ölmek istemiyorsan benim yanımdan ayrılma." Cody ağzı açık bir şekilde kafasını salladı. "Güzel." Cody garsonu çağırdı. Parayı ödedi. Birlikte okula gittik. Daha vardı dersin başlamasına. O yüzden Cody' nin arkadaşlarıyla oturduk kantinde. "Siz devam edin." "Nereye Angie?" "Sınıfa." "Biraz daha dursana." "Yok." masadan kalktım. Sınıfa girecekken birisi koşarken bana çarptı. "Hah Angie. Seni çağırıyor. En alt katta. Çabuk olacakmışsın." "Ne? Kimmiş?" diye soracakken koşmaya devam etti. Kim olduğunu öğrenmek için en alt kata indim. Tozlu bir yerdi. Etraf zor görülüyordu. Bir anda kollarım tutuldu ve bağlandı. Sonra ittiler ve yere düştüm. "Eğer seni bir yakalarsam... Görüşeceğiz seninle!" "O kadar vaktin olmayacak." Dane? Bu Dane' di. Beni kollarımı bağladığı ipten tuttu ve büyük bir aynanın üstüne fırlattı. Kırık parça bacağıma saplanmıştı. Dane gülerek yanıma geldi. "Aa aa. Canın yandı mı? Ama dur. Daha ısınamadım bile. Canın öyle yanacakki bana yalvaracaksın seni öldürmem için." "Dane saçmalamayı kes ve ellerimi çoz." o anda eline demir sopa aldı ve gülerek bana doğru gelmeye başladı. Korkuyordum.

Şeytan DörtlüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin