BAKLATES *5*

37 1 0
                                    

Aradan çok ama çok uzun bir süre geçti. Devam etmeyi düşünmüyordum ancak baktım ki hala birileri okuma listelerine ekliyor, okuyor, yorum yapıyor; onları yarı yolda bırakmak istemedim ve devam etmeye karar verdim. İki haftadır aklımda bu düşünce ancak sınavlarım ve hastalığım yüzünden bir türlü başlayamadım. Umarım bölüme başladığıma pişman olmam ve beklediğim ilgiyi alırım. Sizleri seviyorum <3

-Melek'in ağzından-

Neler olacağını bilmiyordum. Ne yapacaktım bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni sinirlendiriyordu. Günler geçmişti sahnede yaşananların ardından ama ben hala o anı düşünüyordum. Poyraz'a sarılıp kulağına "İnan şu an bilmiyorum." dedikten sonra hiç kimseye bir açıklama yapmadan otele dönmüştüm. Annemler sürekli arıyordu, Elisa ve Naz arıyordu, Toprak bir yandan... Ben hiç kimseyle konuşmak istemiyordum. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı ve beni biraz anlamalıydılar.


Bu düşüncelerden odamın kapısının çalınması ile sıyrıldım. Oysaki onlarca kez söylemiştim odama gelmemelerini, gelmek isteyenleri önlemelerini. Sinirle açtım kapıyı. Açtım açmasına ama karşımda Poyraz'ı görmeyi beklemiyordum. Gözleri benim gibi mosmordu. Uykusuzluktan ve düşünmekten. Ayakta zor duruyordu halsizlikten. Ah bendeki bu merhamet... Kapıyı suratına kapatmak varken içeriye aldım ve oturmasına yardımcı oldum. Üzerimden günlerdir çıkarmadığım elbisem vardı. Saçlarım birbirine karışıktı. Gülümseyerek yüzüme baktı uzun uzun. "Çok güzelsin Melek." dedi. Şaşırmıştım. Çünkü şu halimle dünyanın en çirkin kadınından daha çirkindim. Yine de bir şey demedim. Kimseyle konuşmaya konuşmaya sesim kısılmıştı. İstesem de konuşamazdım. Sessizliği bozan Poyraz oldu. "Melek ben seni üzmek, kırmak veyahut böyle ikilemde bırakmak için yapmadım hiçbir şeyi. Karar tabii ki senin. Seninleyim dersen elini tutarım, bırakmam. Ama dersen ki ben Toprak ile olmak istiyorum, yine sesimi çıkarmam mutluluğunla mutlu olurum. Veyahut ikimizi de istemezsin bunu da anlarım. Sessiz kalmanı hoş karşılamıyorum. Neden mi? Çünkü hem aileni, hem arkadaşlarını, hem beni, hem Toprak'ı böyle merakla bekletmen hoş bir şey değil. Artık bir şey söyle, bir tepki ver." 

Poyraz'ın bu sözleri gerçekten benim hayata dönmemi sağladı. Kimi cezalandırıyordum ki böyle yaparak? Poyraz'ı mı?  Neden onu cezalandırayım ki? Kendimi mi? Benim suçum ne? Yapmamalıydım böyle. Gözlerine baktım Poyraz'ın. "Haklısın. Ama biraz beni anlayın. Yalnz kalmak istedim. Kafamı toplamak istedim. Kalbim başka bir şey, beynim başka bir şey, gururum başka bir şey söylüyor. Kendimi dinlemek için soyutladım kendimi sizden. Özür dilerim ama hala ne yapacağımı bilmiyorum.  'Ama'lar o kadar fazla ki beynimde. Soru işaretleri o kadar fazla ki. Ne yapacağım bilmiyorum. " Gerçekten bilmiyordum ama Poyraz beni bu kısacık sürede gerçekten iyi tanımıştı. "Kalk!" dedi, sonra düzeltti: "Kalkar mısın?" Bu sözleri bile beni gülümsetmeye yetmişti. Benim gülümsediğimi görünce onun da yüzünde güller açtı. İnanıyordum Poyraz'a. Hele ki az önceki tabloyu düşününce kim inanmazdı ki? Bana 'Kalk' demişti. Ben de kalkmıştım. Ne olacaktı ben kalkınca? Kolumdan tuttu ve beni banyoya sürükledi. Duş almamı söyledi. Aradan biraz zaman geçince de banyonun kapısına doğru seslendi: "Çamaşırlarını kapının koluna astım." Geriye dönmenin vaktiydi. Eski Melek olmanın tam zamanıydı. Duşumu hızlıca aldım. Saçlarımı taradım. Çamaşırlarımı giydim. Üzerime havluyu tutarak odaya geçtim ve Poyraz'a kapıda beklemesini söyledim. O çıktıktan sonra dolabı açtım üzerimi değiştirdim. Poyraz'ı kapıda bekletmek istemediğim için içeriye çağırdım. Ben saçımı ve makyajımı yaptım. O beni izledi. O beni izledikçe ben gülümsedim. Ben gülümsedikçe o da çok gülümsedi. Makyaj masasından kendimden emin ve güçlü bir şekilde kalktım. "Karnım çok aç. Yemek yemeye gidelim mi? " dedim. Sanki O'na 'Seni seviyorum.' demişim gibi mutlu oldu. Kocaman gülümsedi "Bayanlar önden." diyerek odanın kapısını açtı. Anahtarları bana uzatarak geçmemi bekledi. Akşam yemeğini Poyraz'la baş başa yiyecektik ve benim ona söyleyeceklerim vardı. Yemek yiyeceğimiz restorana gidene kadar hiç bir şey konuşmadık. Yemek yerken de öyle... Fırtına öncesi sessizlikti bu yaptığım. Bizi bir fırtına bekliyordu. Belki sadece beni, belki sadece onu, belki bizi, belki Toprak'ı, belki herkesi... Belki de sadece bizi... 

Ben yine multimedia'ya fotoğraf eklemeyi beceremedim arkadaşlar. Buyrun bu Melek'imiz: http://hizliresim.com/01pz9R

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 14, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BAKLATESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin