Hayaller.. Ne bitmek biliyordu, ne de tükenmek. Ne umut vermekten vazgeçiyordu, ne de seni yarı yolda bırakmaktan. Hayallerimizin bizi uçurumdan aşağı yavaş yavaş atacağını biliyorduk, peki neden hala hayal kurmaya devam ediyorduk?
Bize yaşayamayacağımız şeyleri bir anlık olsa bile düşünüp yaşamış gibi hissetmek için. Çünkü biliyoruz ki kurduğumuz hayaller hiçbir zaman gerçekleşecek potansiyele sahip hayaller değil.
Gerçekleşecek bir şeyin hayalini kurarsak bu zaten hayal olmaz ki. Sadece beklenti olabilir, başka birşey olmaz.
Küçüklüğümden beri olmayacak şeylerin hayalini kuruyordum. Bir ara abimin bedenini yanımda görmem de çok fazla abimin ölmediğini hayal etmemden kaynaklanıyordu. Aklım başka hayallerle dolmaya başladığındaysa abimin bedenini zamanla daha az görmeye başlamıştım, son bir aydır da hiç görmüyordum ama bu onu düşünmediğim anlamına gelmezdi.
Hala düşünüyorum ama onu yanımda hayal etmiyorum. Çünkü onu yanımda ne kadar çok görürsem o kadar çok akıl sağlığım bozuluyor ve benim bir şekilde onu kaybettiğimi kabullenmem gerekiyordu, bu yüzden artık öldüğünü zor da olsa kabullenmiştim. Üç yıl sonra bunu kabullenmek inanın bana hayatımda en zorlandığım şeylerden biriydi.
Hayal kurmaktan vazgeçmemiştim. Justinle hiç kavga etmemişiz, onu hiç Graceyle görmemişim gibi düşünüp şu an birlikte yapabileceğimiz şeyleri hayal ediyordum.
Birlikte film izlerken dizime yatmasını ve onun yumuşak saçlarında elimi gezdirmeyi çok isterdim.
Yada baş başa kalacağımız her hangi bir anı.
Yanımda Justin'in olduğu her anı severdim ben. Ne yaptığımız ya da ne yapacağımız önemli değildi, sadece o yanımda olsa ben dünyadaki herkesten daha mutlu olabilirdim ama o beni sevdiğini söyledikten saatler sonra kollarına başka bir kadını almıştı. Benim Justinle kurduğum hayalleri belki de Grace uygulamalı olarak gerçekleştirmişti. O gün o bilgisayarı kapatmasaydım belki kurduğum hayallerin Grace tarafından gerçekleştirildiğine şahit olabilirdim. Tanrı'ya şükürler olsun ki bilgisayarı kapatmayı akıl edebilmiştim. Aksi takdirde duygusal olarak çöküşlerimin zirvesini yaşamama sebep olabilirdi göreceğim sahneler.
"Ee?" Dedi Max tatlı bir bakışla bana bakarken. "Ne istediğini hala söylemedin?" Hayatımda tanıdığım en iyi kuzendi Max. Üzgün olduğumu anladığı için günlerdir beni dışarı çıkarıp moralimi düzeltmeye çalışıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse her gün amacına biraz daha yaklaşıyordu.
İlk birkaç gün o kadar somurtmuştum ki suratıma yaş pastayı yapıştırıp sinir olduğunu belli etmişti. Bense bir yandan suratıma yapışan pastayı parmağımla yerken diğer yandan da somurtmaya devam ediyordum.
Bu günlerdeyse en azından somurtmayi bırakmış yaptığı esprilere gülmeye başlamıştım.
"Sanırım çikolatalı pasta ve gazoz alacağım." Dediğimde garson siparişimi yazıp gitti. Max benden önce siparişini verdiği için rahatça arkasına yaslanıp bakışlarının odağı olmamı sağladı.
"Bir haftadır üzgün olmanın sebebini bilmeden moralini düzeltmeye çalışıyorum, belki sen sebebini bana söylemeye karar verirsin diye ama senin söyleyeceğin yok." Dediğinde bakışları yumuşaktı ama sözleri ona kesin olarak söyleyeceğimi ve hiçbir şekilde kaçamayacağımı anlatıyordu. "Seni üzen şey ne güzelim?" Diye can alıcı soruyu sorduğunda kafenin giriş kapısına bakan bir masaya oturduğumuz için içimden bir sürü küfür savurdum. Giriş kapısından içeri girerken bile o kadar havalı görünüyordu ki gözüme.
"Şey.." Dedim. Artık gerçekten olanları Max'e anlatmam gerekiyordu ama Justin buradayken anlatmam ne kadar doğru olurdu karar veremiyordum. Moralim zaten bozukken yumrukların havada uçuşunu izlemek hiç zevk vermeyecekti.
"Eve gidince anlatsam?" Diye bir öneride bulunduğumda "öyle olsun." Diyerek beni onayladı. Rahatlayarak ben de arkama yaslandım. Justinler tam çapraz masamıza oturduğunda cidden gerildim. O masada sadece Ryandan hoşlanıyordum. Gerçekten o uyuşturucu bağımlısı keşlerle dolaşmak zorundalar mıydı?
Garson siparişlerimizi önümüze koyduktan sonra yeni gelmiş olan Justinlerin masasına doğru ilerledi. Max hamburgerinden büyük bir ısırık aldığında Ryan'ın sarı kafasını görüp kaşlarını çattı. "Cidden mi?" Diye bir tepki verdiğinde "Hamburgerin midene gidene kadar hangi organlarından geçtiğini gördüm resmen. Ağzını kapatarak konuşsana." Dediğimde ağzındaki son lokmayı yutup tekrar "Cidden mi?" Dediğinde kahkaha attım. Çapraz masadaki bakışların bana döndüğünü hissettim ama kendimi durdurmaya çalışmak yerine doyasıya güldüm. Malum son bir haftadır yürüyen ölüden bir farkım yoktu, gülmeyi bile özlemiştim.
Önümdeki pasta dilimini iki çatalla bitirip gazoz yardımıyla kolayca yuttuğumda "oha ayı" Dedi Max. Ona anlamsızca bakarken "Ulan ben bile daha pastayı iki hamlede mideme indiremiyorum" Diyerek açıklama yaptı. Dil çıkarmakla yetindim sadece.
"Lavaboya gidip geliyorum, hesabı öde sen de." Diyip masadan kalktım. Bu kafeye çok sık geldiğim için ezbere bildiğim tuvalete girip aynadan makyajsız suratıma baktım. Çok soluk bir tenim olduğu için fondötensiz ölü gibi olabiliyorum çoğu zaman ama bu gün öyle değildi. Sarı saçlarımı at kuyruğu yaptığım için fazla ölü gibi durmuyordum. Ama yine de biraz parlatıcı sürseydim en azından dudaklarımdaki çatlaklıklar fazla belli olmazdı.
Suyu açıp avucuma doldurdum. Yüzümü yıkayıp derin bir nefes aldıktan sonra bir kaç peçete yardımıyla kuruladım. Justin'in burada olmadığını düşünerek kapıyı açıp tuvaletten çıktım . İleriden hızla gelen Justin iki adımla aramızdaki mesafeyi kapatıp kolumdan tuttuğu gibi beni duvara yapıştırdı. Evet, resmen duvara yapıştım.
"Sikik telefonun nerde?" Bal rengi gözlerine baktığımda onda sevdiğim şeyler hakkında bir liste oluştursam ilk sıraya gözlerini yazacağımı düşündüm.
"Sanane ." Bir ergen gibi konuştuğumu farketsem de bunu ona belli etmedim.
"Graceyle bütün ilişkimi bitirdim." Dedi ses tonunu alçaltarak. Buna içten içe sevindiğimi inkar edemeyeceğim.
"Hiçbir anlamı yok benim için." Dediğimde gözlerini bir kaç saniyeliğine kapattı. "Beni aldattın mı? Evet." Onu göğüslerinden iterek kendimden uzaklaştırdım. "Beni aldattıktan sonra ayrilman ne anlam ifade edebilir ki?"
"Beni dinlemiyorsun." Diye bağırdığında gözlerim doldu. Ben hiçbir şeyi böyle hayal etmemiştim. Biz mutlu olacaktık, kimse bizi üzemeyecekti ama bizi üzen bir yabancı değil Justindi.
"Dinlemiyorum, dinlemeyeceğim de." Dedikten sonra ondan olabildiğince uzaklaşıp koridordan çıktım. Max hesabı ödedikten sonra beni hep dışarıda beklerdi, o yüzden ondan yeterince uzaklaştığıma emin olduktan sonra dönüp ona baktım. Ama bıraktığım yerde yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beside You.| Bieber
Fanfic"Gülüşünü yakalayıp bir kavanoza koymak ve ömrümün sonuna kadar onu yanımda taşımak istiyorum." Texting