2.0

3.2K 170 43
                                    

Buğulanan gözlerimle telefonun ekranındaki görüntüye bakmaya devam ettim. Iki dakika önce en yakın arkadaşım Krissy şans eseri gittiği kafede Justin'i sevgilisiyle görmüş ve fotoğrafını çekip bana yollamıştı.

Gitmek istiyor muydum bilmiyordum ama kalbimin oralarda oluşan sızıyı hissediyordum. Bu gün kalbim belki de defalarca kez aynı oğlan için kırılmıştı ve kırılan parçalar vücuduma batıyordu. Şu an vücuduma batan parçalardan dolayı çektiğim acıyı hiçbir kelime tarif edemezdi.

Ağlamıyordum ve artık daha fazla ağlamak da istemiyordum. Çok acı çekmiştim bu yaşıma kadar. Ne bir anne sevgisi ne de baba sevgisi görememiştim. Ayda bir defa eve gelip iyi olup olmadığımı kontrol ettikten sonra tekrar gidiyorlardı. Ama haklarını yememeliyim ki her ay hesabıma yüklü miktarda para yüklüyorlar.

Ama benim istediğim şey para değil. Istediğim şey biraz olsun sevildiğimi hissetmek, biraz da yanımda beni ne olursa olsun bırakmayacağını bildiğim birinin olması. Acılarımla tek başıma değil de benimle aynı acıyı paylaşan anne ve babamla beraber yaşamak istiyordum.

Krissy'e geleceğime dair bir mesaj atıp askıdan ceketimi aldım. Anahtarları ceketimin cebine koyduktan sonra da evden çıkıp kapının önündeki arabaya bindim. Arabayı çalıştıracağım sırada yanımda bir kıpırtı oluştu. Kim olduğunu bildiğim için dönüp bakmadım.

"Sence bu yaptığım şey yanlış mı?" Diye sordum yanımda oturduğunu bildiğim abime. Nefesini gürültüyle dışarı bıraktığını duydum.

"Yanlış bir şey yapmıyorsun." Diyerek beklemediğim bir şekilde cevap verdiğinde arabada arkama yaslandım. Resmen onu basmaya gidiyordum. Hem de hiçbir şeyim olmadığı halde. Bunu neye dayanarak ya da neyime güvenerek yapıyordum bilmiyordum ama gidiyordum.

"Onu sevmen benim için sorun değil, Erin." Dedi. Abimin bunu sorun etmeyeceğini biliyordum ama benim için sorundu. Abimi ölüme terk eden birini sevmem benim için sorundu. Bu tıpkı yavrusunu aslana kaptıran bir anne ceylanın alacağı intikamı düşünmesi kadar doğru ama başaramaması kadar da yanlıştı. Çünkü o bir ceylandı, aslana yem olacağını bile bile yavrusu için ona yaklaşıyordu.

Başımı yan koltuğa çevirdiğimde abimin orada olmadığını gördüm. Zaten en uzun görme zamanım üç dakika olduğu için alışkındım. Arabayı kendimi iyi hissedene kadar çalıştırmadım ve çalıştırdığımdaysa on dakika sonra Krissy'nin söylediği kafenin önündeydim. Kapının önünde beni bekleyen Krissy arabama doğru hızla koşup ön koltuğa oturdu.

"Neredeler?" Diye sordum tek düze bir sesle. Krissy benim ilkokuldan beri arkadaşım olduğu için Justin'i ve benim onu sevdiğimi biliyordu.

"İçerideler. Sevgilisi bir kaç saniye önce lavaboya gitti." Dediğini duyduğumda ona beni beklemesini söyleyip arabadan indim.

"Erin." Diye bağırdı başını camdan dışarı uzatıp. "Yanlış bir şey söyleme olur mu?" Dediğinde bir şey demedim çünkü söyleyeceğim şeyler bazen benden habersizce dudaklarımın arasından firar ediyordu. Kafeye girdiğimde bakışlarım kafenin içerisinde yolculuğa çıktı ve ortalarda oturan sarışın oğlanı görmemi sağladı. Bir an bile düşünmeden ona doğru hareket ettim ama Grace'nin yanına gidip onu öpmesi benim hareket etmemden daha erken oldu. Yürümeyi bırakıp olduğum yerde onları izleme başladım. Onlara yakın durduğum için ne konuştuklarını duyabiliyordum ama kelimeleri ayırt edemiyordum. Bütün sinir sistemim devre dışı kalmıştı resmen.

"Erin." Diye hayret ederek soran sesi duyduğumda önce tanımasam da sonradan tanıyıp arkamdaki iri bedene doğru döndüm. Gülümseyerek bakan gözleri ona sarılmam gerektiğini hatırlattığında Justin'in beni fark ettiğini biliyordum. Çünkü ben onların konuşmalarını duyabiliyorken onların benim adımı hayretle söyleyen Ryan'ın sesini duymamaları imkansızdı. Ama şu an Justin'i umursamamayı tercih edip abi özlemiyle kollarımı Ryan'a doladım. Anında belime sarılan kolları gülümsememe neden olurken "Uzun zaman oldu." Diyerek benim söyleyeceğim cümleyi benden önce kelimelere döktü.

"Öyle." Dedim kollarımı ondan ayırırken.

"Nasılsın görüşmeyeli?" Dediğinde bakışlarım bir anlığına Justin'e kaydı. Ryan'a üç gün önce beni evden kovuşunu anlatmamış olmasına şaşırmamıştım. Yediği boku marifetmiş gibi Ryan'a anlatacak değildi.

"Bildiğin gibi biraz abi özlemi çekiyorum." Konuyu ne kadar açmak istemesem de konuşmak biraz iyi hissettiriyordu. Kalbimin oralarda hissettiğim sızının gittikçe arttığını hissettim. Az önce Justin'i Grace'yle öpüşürken gördükten sonra abimi hatırlamak iyi hissettirmemişti.

"Bizimle otursana. Birazdan Chris ve George de gelecek." Dediğinde sinirlenerek dişlerimi birbirine bastırdım. Hala onlarla konuşuyor olmaları beni deli eden başka bir yanlarıydı.

"Abimin ölümünden sonra onlarla hala konuştuğuna inanamıyorum. Justin tam bir piç olduğu için onu normal karşıladım ama sen." Dedim ve başımı onaylamaz anlamda salladım. "Sen benim ikinci abimdin, Ryan. Nasıl abimin ölümüne sebep olan sikik heriflerle konuşmaya devam edersin?" Sesim biraz yükselmiş ve biraz da üzgünlükten boğuk çıkmıştı.

"Erin." Diyen Justin beklemediğim bir şekilde omuzuma dokundu. "Bu onların suçu değildi. Alfred maddeyi fazla kaçırdığı için öldü." Omuzuma dokunan elini sertçe omuzumdan ayırdım ve elimle Grace'yi göstererek bağırdım.

"Sen sus ve sevgilinle ilgilen. Ne de olsa üç gün önce benimle konuşmak istemediğini açıkça belli ettin." Sesimi ona karşı ilk defa yükseltiyordum. Ilk defa ona bağırıyordum ve ilk defa bunu hak etmişti. Normalde bu kadar serseri ve umursamaz biri değildi ama abimin ölümünden sonra o da değişmişti, tıpkı ben gibi.

"Ryan." Dedim sesimi sonunda kontrol altına alabildiğimde. "Üzgünüm ama sen ve Justin benim tanıdığım kişilerden çok farklısınız." Gözümden bir damla yaş süzülerek yanağımdan kaymaya başladı. Ve ağlarken olmasını nefret ettiğim gibi yavaş yavaş burnum akmaya başlarken burnumu çektim. "Size iyi eğlenceler."

Bu benim için onlara söylediğim son şey olacaktı çünkü abimin ölümüne sebep olan kişilerle arkadaşlık etmeleri benim için büyük bir ihanetti. Onları ne kadar seversem seveyim George ve Chris'le konuştukları sürece onlarla konuşmazdım. Arkamı döndüm ve bir adım attım ama Ryan kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Sen üç gün önce Justin'le mi konuştun?" Dedi bir abi edasıyla. Hep böyle olmuştu zaten. Öz abim gibi severdim ama artık anlamı yoktu.

"Bunun cevabını arkadaşına sormalısın." Daha fazla durmadım ve kolumu sertçe elinin arasından kurtarıp kafeden çıktım. George ve Chris'le daha sonra ilgilenecektim nasıl olsa.

:)

:)

Heyyo burdamısınız?

Ben geldim la. Napıyonuz? Bölümü uzun yazmaya çalıştım ama bu kadar oldu. Ilham perilerimi kim çaldıysa çabuk geri versin yoksa polise şikayet edicem vdjdgdjdh valla aklıma yazacak bir şey gelmiyo. dhdidhd

Beside You.| BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin