Ek Bölüm

9.3K 520 300
                                    

Uzun süredir adresini aradığım evin kapısının önünde bekledim birkaç dakika. Aniden bulduğum cesaretle zile basıp geri çekildim. Kapının açılmasını beklerken heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım. Kaçabilirdim, evet ama içimde bir yerde başka çarem olmadığını söyleyen parçamı maalesef görmezden gelemiyordum.

Alt dudağımla oynarken kapı açılınca ellerimi arkamda birleştirdim. Ölümüne korkmama rağmen zorlukla bakışlarımı kaldırdım. İlk önce şaşırsada sonrasında kaşlarını çattı. "Kaybettim," dedim gözlerim dolmaya başlarken iki omuzumu birden kaldırıp. "Özür dilerim."

Kafasını salladı kısaca. "Tahmin etmiştim." Ağlamamak için baş parmağımın tırnağını ısırdım. "Neden peki?"

"Sen üniversiteyi başka yerde okuduğundan beri görüşemedik ki," dedim boğuk çıkan sesimle. Artık ağlıyordum. Neden ağladığımı da bilmiyordum.

Kaşlarını kaldırıp dudaklarını ıslattı. "Ben bekledim."

"Hâlâ seviyor musun?" diye yükseldim parmak uçlarımda heyecanla. Yeniden kafasını salladı; bu seferki daha duygusuzdu. Biraz kırılmıştım ama elimde olmadan aramızdaki mesafeyi kapatıp sarıldım. Dokunmamak için kendimi o kadar çok sıkmıştım ki... "Yemin ederim onu sevmiyorum."

"Neden evleniyorsun o zaman?" dedi geri çekilip. Kollarım boşluğa düşerken yere bakmaya başladım. İki dakika sarılsaydım ne olurdu be sarı? Beş yıla yakın zamandır ilk defa görüyordum ve yapabildiğim tek şey beş yılı beş saniyeye sığdırmaya çalışmak olmuştu.

"Mecburum."

Aşağılarcasına güldü. "Hiçbir şeye mecbur değilsin."

"Gerçekten, mecburum." Aynı şekilde bakmaya devam etti. Dudaklarım titredi. "Lütfen, lütfen öyle bakma."

"Hak ettiğini veriyorum."

"Burkay, lütfen." Bir gözümden akan yaşı hızla sildim elimin tersiyle.

"Madem olacak, neden geldin? Bu saatten sonra beni alacak halin yok ne de olsa."

"Çok özledim. Engel olamadım." Diğerinden akanı silmedim. Devamı gelecekti; birkaç tanesini silsemde bir yararı olmayacaktı. "Dokunmamak için nasıl çaba sarf ediyorum bir bilsen," dedim acıyla gülerek.

Alaylı ifadesi yavaş yavaş silindi. Birleştirdiği kollarını ayırdı ve olduğu yerde dikleşti. "Bana sadece evleneceğini haber vermek için mi geldin? Hiç gelmeseydin keşke," dedi eve tekrar girerken.

Kapıyı kapatacakken elimi uzattım. "Burkay, bir dinlesen, ne olur."

"Ne söyleyeceksin?"

"Kısa bir yürüyüşe çıkalım. Döndüğümüzde istemezsen, söz bir daha görüşmeyiz."

Bir süre kararsızca etrafa baktıktan sonra dışarıya çıktı. "İkna etsen iyi edersin."

Hızla kafamı salladım. "Umarım," diye mırıldandım yanımdan geçerken. Önümden yürümeye başlayınca yanına yetişip sessizce adımlarını takip ettim.

Hâlâ aynı parfümü kullandığını fark ettim istemsizce ciğerlerimi onun kokusuyla doldururken. İyi ki lisedeyken inatla markasını öğrenmek isteyip de kendime de bir tane almıştım o zamanlar. Kıyafetlerime sıkıyordum özleyince. Yastığımda sürekli o koku vardı.

Kafamı kaldırıp yüzünü inceledim yandan. Oysa elleri ceketinin ceplerinde, bakışları yerdeydi. Uzamış ve dağınık sarı saçları olgunlaşmış yüzüne düşüyordu her adımında. Kirli sakalları vardı artık. Eskiden sakalının olması gereken yerde bebek poposu kadar pürüzsüz cildi vardı. O kadar dalmıştı ki gözümü kırpmadan incelediğimi görmemişti bile.

AnlaştıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin