3.BÖLÜM

34 6 18
                                    

NOT=BU BÖLÜM ÇOĞUNLUK OLARAK YAZARIN BAKIŞ AÇISIDIR.

İçine ağlamak hiç bu kadar acı olmamıştı. İçine kanatmak, hiç bu kadar acı olmamıştı. Karşındaki büyük binayı görmek bile Mina'nın gözünün önünde küçük bir Mina canlandırmıştı. Elinde kocaman pembe ayucuğu olan -evet o onun ayucuğuydu-, üstüne en sevdiği açık mavi tulumunu giymiş , saçları iki yandan balıksırtı yapılarak babasının ona aldığı kurdeleli tokasıyla tutturulmuş küçük bir kız.

Fakat bedeninin aksine sırtında büyüyen acılar. Mina'nın o kıza baktığında gördüğü mavi tulumu veya örgülü saçları değildi. Kamburlaşmış beliydi, çöken omuzlarıydı, morarmış gözaltlarıydı. Beş-altı yaşlarında ki bir çocukta asla göremeyeceğimiz şeylerdi. Gözleri dolu dolu olmuştu. Birden fısıldadı Sertab arkadan ''Unutursun...'', o da yetmedi Sezen girdi araya ''Küçüğüm, daha çok küçüğüm...''

Her zamanki gibiydi. Ruhuna dokunuyordu müzik Mina'nın. Her cümledeki acı çığlığı sadece Mina duyuyordu, her hecedeki acı veren anıları Mina görüyordu, her harfteki umutsuzluğa Mina dokunuyordu.

Yarım saattir burada dikildiğini anlayarak, düşüncelerinden sıyrıldı, dolu gözlerinden bir damlanın akmasını sağladı ve o damlayı da hemen yok ederek güvenliğe doğru ilerlemeye başladı.

Güvenlikte her zamanki gibi çocukluğundan beri tanıdığı Ömer abisi duruyordu. Ömer abisi onu görünce gözlerini şaşkınlıktan fal taşı gibi açmıştı. Hatta gördüklerine inanmak için birkaç kere gözlerini ovuşturmuştu, yanağına tokat bile atmıştı hatta. Mina onun bu halini garipsedi yine de başıyla selam verip, döner kapıdan içeri girdi.

İçeriye girince aynı kasvetli hava sarmıştı yine dört bir yanını. Burnuna gelen ciddi ve resmi havayla birlikte yüzünü buruşturdu. Hiç değişmemişti şu bina. Bir an önce biyoloji kanunlarına göre babası olan ama Mina SÖZEN kanunlarına göre olmayan adamın yanına doğru ilerlemek istedi. Bu yüzden asansördeki herkesi indirip kendi bindi, 32.kata bastı ve beklemeye başladı.

En üst kattaydı 'o'nun odası. İnşallah bir yerlerine şimşek çakardı da kurtulamazdı. Ah! Ne diyordu böyle? Bunlar hep Bürge etkileriydi.

Varacağı kata daha vakit olduğunu bildiğinden duvarları incelemeye başladı. Şirketin gazetesindeki güncel haberler yayınlanmıştı. Birden aklına düştü. Acaba bugün günlerden neydi? Gazetenin köşesinde bir yerlerde tarih aradı gözü.

Ne? 2 Nisan 2018 mi? Kendi kendine düşündü. Neredeyse bir yıldır komadaydı. İnsanın inanası gelmiyordu. Tüm bu düşünceler denizinde boğulurken başına keskin bir ağrı girdi. Dayanabilinecek gibi değildi ama dayanadı. Dayanmak zorundaydı. En azından arabası hatrına bunu yapmalıydı.

İneceği kata yaklaşırken gözleri kapanır, başı döner gibi oldu ama yine de sabretmeye çalıştı. Sonunda asansörün kapıları açıldığında, kendini dışarı fırlattı ve annesinin ona anlattığını Tanrı'ya şükretti.

Hızlı adımlarla odaya giderken kafasında yapacağı konuşmayı planlıyordu. Acaba önce yaptığının hesabını mı sorsaydı, yoksa Mina'dan çaldığı yıllarının hesabını mı? Aralarında seçim yapamıyordu. Yapmak da istemiyordu zaten bu saatten sonra.

Ayakları hızlı adımlarla giderek yıllardır eskiden severek bir süre sonra mecburiyetten gidip geldiği odayı buldu. Kapının önüne geldiğinde ilk önce yazıyı okudu. ''Mithat SÖZEN''. İsminde meymenet yoktu ki kendinde olsun. Yani, Bürge hep öyle derdi.

 Korkunun ecele faydası yoktu. Omuzlarını dikleştirdi,derin bir nefes aldı ve içeriye girdi. Mini etekli yani babasının sekreteri içerideydi yine. Öksürerek boğazını temizledi. Kız da aceleyle toparlanıp dışarı çıktı. Alıştığı bir manzaraydı bu.

Kız çıktıktan sonra, şöyle güzelce bir odayı süzdü. Bu odanın eski halini hafızasında canlandırmaya çalıştı ama olmadı. Odanın eski halinden eser yoktu. Odanın verdiği his bile değişmişti artık. Annesini hatırlatmıyordu ona. Tam dalmışken bir ses duymasıyla irkildi.

 ''Niye geldin?''

 Babasından aldığı yeteneği olan hazır cevaplılığıyla cevap verdi hemen.

 ''En azından benimle konuşurken sebep aramak için ''Neden,niye?'' diye soruyorsun artık.'' Düşünürmüş gibi bir hareket yaptı.''Sanırım bu da bir gelişme.''

 Babası ''Zevzek!''diyerek burun kıvırdı. Mina ise artık son noktaya geldiği için patladı.

 ''Bilmem farkında mısın ama beni sen büyüttün Mithat Sözen! Ya da büyütmedin mi demeliydim? Ah! Dur. Kararsız kaldım. Gerçi beni çok küçük bir yaşta büyümeye mahkum bıraktın, olgunlaştırdın. Sanırım bu da bir büyütme şekli. Peki o zaman Mithat Sözen. Ben senin eserin değil miyim ha? Sen beni bu hale getirmedin mi? Sen ki her eseriyle kötü olsalar bile övünen koca, yüreksiz imparator! Şimdi benden mi utanıyorsun? Bunca şeyi yaşattığın kızından mı utanıyorsun? Sen'' dedi ve devam edemedi. Yutkunma ihtiyacı duydu. Çünkü bu sözlerin babasını çok sinirlendireceğini biliyordu. 

 ''Sen hayatımda gördüğüm en ama en aciz insansın. Senden nefret ediyorum. Senden çok büyük nefret ediyorum. Bu lanet olası işini benden daha çok önemsemenden, annem öldüğünde bir kere bile yanıma gelmediğinden, ben babama sarılamadan büyüdüğümden, benim hiç o güven duygusunu tadamadığımdan, ismimden bile sırf içinde sen olduğun için nefret ediyorum! Kısacası senden, her bir zerrenden, içinde sana dair bir şeyler barındıran her şeyden nefret ediyorum. Biliyor musun? Bazen bana seni hatırlattığından, beni bırakıp gittiği için annemden bile nefret edesim geliyor ama sonra senin aksine bir beynim ve duygularım olduğu için düşünerek kendi kendime saçmalamamam gerektiğini söylüyorum. Duyuyor musun beni Mithat Sözen! Ben gerçekleri biliyorum artık.''

 Sözlerimden hiç etkilenmemiş gibi son sözüme sırıttı. ''Peh! Her şeyi biliyormuş hanımefendi!''

 O an artık ne söylesem fayda etmeyeceğini anladım. Bitmişti artık. Daha ne kadar zorlayabilirdim ki! Bu adamın içinde bana karşı hiç bir şey yoktu. Belki de... Belki de kabullenmem lazımdı. Belki de umursamamam lazımdı. Belki de... Belki de sadece hayatıma devam etmem lazımdı.

 Kalan son gücümle fısıldadım. ''En azından annemin senin yüzünden defalarca tecavüze uğradığını biliyorum.'' dedim. Gözyaşım, sözlerimden daha önce kendini salmıştı. 

 *****

 Biliyorum, biliyorum kısa oldu ve geç geldi ama şuan gidişatı emin olun çok seviyorum. Hikaye gittikçe daha hareketli ve heyecanlı bir hal alıyor. Bu yüzden sıkılmanızı anlayabiliyorum. Bu arada önümüzdeki bölüm Mina'nın dönüm noktası. Karakterlere sormak istediğiniz soruları veya merak ettiklerinizi yorumlara yazarsanız cevap verebilirim. Aklınızda soru işareti kalsın istemiyorum. 

  Her neyse haftaya 4.bölümde görüşürüz Renk Ailesi.

Renklerin İntiharıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin