0.1

688 29 26
                                    

"Eğer bir buğday tanesi kadar cesaretin varsa Charles şimdi öp beni ."

Jacob ellerini Veronica'nın beline sarıp yüzünü yavaşça yüzüne yaklaştırdı. Öpmeden önce gözleri perdenin kenarındaki bana döndü. Dikkatle yüzüme bakıyordu. Dudaklarını birleştirdiğinde beni izleyerek öptü onu. Bir tiyatro oyunu olduğunu bilmese biraz sonra ön sevişme yaşayacaklardı.

Son sözler söylendiğinde ve son hamle yapıldığında Bay Chester ellerini birbirine vurdu.

"Bravo. Harikaydı sadece bir milyon kez daha tekrar yaparsanız mükemmel bir iş çıkarabilirsiniz çocuklar."

Bu ironik sözleri karşısında hepimiz göz devirdik.

Başımı sandalyelerde dolandırdım. O kız yine gelmiş miydi acaba? Adını dahi bilmiyordum. Bilme gereksinimi de duymamıştım doğrusu ama burda olup olmadığını merak etmiştim.

"Kime bakıyorsun?"

Belime dolanan geniş ellerle irkildim. Jacob'ın enseme üfleyip gülümsediğini hissedebiliyordum. Bende güldüm.

"Kimseye."

Belimi çevirip kendisine çevirdi beni. Kemikli parmakları kulağımın arkasındaki saçlara gitti. Yüzümde olmamasına rağmen onları arkaya atma isteği oluşmuştu.

"Kıskanmadın öyle değil mı?"

Gözlerimi devirdim.

"Her oyunda aynısını soruyorsun J. Hayır. Kıskanmadım. Bu sadece bir oyun, bende gerçek olanım."

Histerik bir gülüşle dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Ufak bir öpücük ardından dilini dilime uzatmıştı ki Bay Charles'ın sesi duyuldu.

"Hadi çifte kumrular herkes dağıldı. Burda kalıp bir tiyatrocu yapmayı düşünmüyorsunuz umarım"

Utançla başımı aşağı eğdiğimde Jacob omzumdan tutup kendisine yasladı. Bende ona sarıldım ve kokusunu içime çektim. İşte bunu seviyordum. Belki de Tek sevdiğim buydu.

Tiyatro salonundan çıkarken kapının kenarında Veronica ve arkadaşları bir şeyler konuşuyorlardı. Biz çıktığımızda Veronica dikkatle Jacob'ı süzdü. Bana baktığında yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirdi.
Jacob ona bakıp gülümsediğinde elini daha da sıkıp ordan uzaklaştırdım.

Uzun koridor boyunca yürüyüp dışarı çıktığımızda beni kendine çekip yüzüme baktı.

"Derdin ne? Kıskanmadığını söylemiştin."

Sinirlerim yüzünden gözlerim dolmuştu.

"Oyunu kıskanmıyorum tabikide ama o dışarda yaptığınız da neydi. Seni gözleriyle soydu ve sen gülümsedin. Üstelik ben yanındayken!"

Son cümlemde sesimin yükselmesi yüzünden eliyle ağzımı kapattı ve sıktı.

Bunu ilk kez yapmıştı ve bu gururumu kırmıştı. Biraz da korkutmuştu.

Elini çektiğinde yüzüne bile bakmadan ordan uzaklaştım ve çıkışa doğru yürüdüm. Arkamdan bağırdığında ona orta parmağımı gösterdim. Yüzüne bakmıyordum. Bakamıyordum. Bana şiddet göstermişti. En nefret ettiğim şeyi.

Eve geldiğimde kendimi yatağa atmıştım. Annem geldiğimde sinirli olduğumu görmüştü. Merdivenden çıkana kadar beni izlemiş ve gözümden yaş aktığında koşarak arkamdan gelmişti. Bense kapıyı kilitleyip yatağa uzanmış ağlıyordum.

Kapıyı açmayacağımı anladığında gitmiş olmalı kı ses kesilmişti.

Ayağa kalkıp kıyafetlerimi çıkardım ve odanın bir kenarına fırlattım.Yatağa oturdum ve bacaklarımı kendime çektim.

Telefondan mesaj sesi geldiğinde Jacob olmasını umarak elimi çantama uzattım ve içinden telefonu aldım.

Tanımadığım bir numaradan gelmişti mesaj. Merak edip açtım.

Bilinmeyen: gurursuz

Tiyatro oyununa başladığımdan beri her gün defterimin yada her hangi bir eşyamın üzerine yazılıyordu. İlk kez mesaj atmıştı.

Kayla: kimsin?
Kayla: neden sürekli olarak bunu söyleyip duruyorsun?
Kayla: ben sana ne yaptım?

İçtenlikle ve merakla yazdığım mesaja çok geçmeden cevap gelmişti.

Bilinmeyen numara: rol modelinden başka bir şey değilsin.
Bilinmeyen numara: ben gerçek olanım?
Bilinmeyen numara: ne zamandan beri?
Bilinmeyen numara: sadece ucuz bir rol modelisin

Söylediği şeylere karşın gözlerim dolmuştu.

Bilinmeyen numara: yüzsüzsün
Bilinmeyen numara: seni sevmediğini bildiğin halde onun yanındasın
Bilinmeyen numara: o şehvete aşık sana değil
Bilinmeyen numara: o sevilmeye aşık sana değil
Bilinmeyen numara: o kendisine aşık sana değil
Bilinmeyen numara: o narsisit sense ucuz bir rol modeli

Gözlerimdeki sıcak sıvı yanağımdan aşağı hızlı bir şekilde indi.

Kayla: kimsin?
Kayla: bana böyle şeyler söyleme hakkını nereden buluyorsun?
Kayla: kendini ne sanıyorsun?

Daha fazla mesaj gelmediğinde telefonu fırlatıp daha çok ağladım ve yatağın üzerinde kıvrıldım.

Sabah okuldan içeri girdiğimde koridor kenarındaki Jacob'ın suratına bakmadan dalabımın yanına ilerledim. O da yanıma yaklaşmadığı için pek sorun olmadı.

Kitaplarımı hazırlamış arkamı dönecekken birisine çarptım.

"Çok özür dilerim"

Yere eğilmiş kitapları toplayan kız başını kaldırıp dikkatle bana baktı.

"Hey sen..."

"Sorun değil"

Sert bir şekilde söyleyip kitapları bana uzattı ve ordan uzaklaştı.

Bu kız sürekli bizi izlemeye gelen kızdı. İlk defa iletişim kurmuştuk. Hatta kuramamıştık. Ama sert bir kız olduğunu anlamıştım. Sanırım ruhu yumuşaktı.


starring role // girlxgirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin