YAZARDAN
Demir ateşin odasından çıkar çıkmaz soluğu en güvendiği adamın yanında aldı. 'Ender bana Defne Yıldırımı araştır. 10 dakika içinde bütün bilgiler elimde olsun.' der demez arkasını dönüp gitmişti. Kılıç ise odasındaki yatakta sırt üstü uzanmış düşünüyordu. Her zamanki gibi düşüncelerinin bir çoğunu hep aynıyı kişi yani Lamia kaplıyordu.
Defne odayı kilitlendikten bir süre sonra yorgunluğa daha fazla dayanamayıp uyumuştu. Ender ise Demirin emrinden sonra hızla denileni yapıp Defne Yıldırımı araştırmaya başlamıştı. Edindiği bilgilerden sonra Demirin yanına gidip her şeyi bir bir anlatmıştı. Bu bilgileri Demire anlatırken ise bir hayli gerilmişti. Nitekim Demirin yüzündeki kaslarda gerilmiş ve kaşları fazlasıyla çatılmıştı. Birde bu bilgileri Kılıca bildirmesi gerekiyordu. Demir asıl her şeyin şimdi başlayacağını anlamıştı. Kılıcın keskinliğinden fazlasıyla nasibini alacaktı genç kız.
Demir edindiği bilgileri Kılıca paylaşmak için Kılıcın odasına doğru yol almıştı. Kapıyı çaldıktan sonra Kılıcın bile cevabını beklemeden odaya dalmıştı. Biraz önce öğrendiği bilgilerden sonra omuzlarına binen bu yükten kurtulmak istiyordu çünkü biran önce.'Kılıç istediğini yaptım. Kızı araştırdık.' Kılıç duyduğu bu cümleyle yatığı yataktan doğrulup Demirin öğrendiklerini anlatmasını bekledi. Demir olayı evirip çevirmeden direk anlatmaya karar verdi. 'Kardeşim bak şimdi sakin ol öncelikle ..... Defne .....' deyip derin bir nefes çekti içine ve ve tek solukta her şeyi anlattı. 'Yaman Deniz'in sevgilisi ya da nişanlısıymış. Hatta dün karısı olacakmış. Ama dün kızı bizim depoda buldum. Bu işte bir şey var kardeşim ama şimdilik sakin ol. Her şeyi tam olarak bilmiyoruz.' Demir anlattıklarından sonra Kılıcın yüz ifadesini çözmeye çalışıyordu. Fakat Demir Kılıcın ne hissettiğine dair düşüncelerini anlamaya bile fırsatı kalmamıştı. Çünkü Kılıç resmen ışık hızıyla ayağa kalkıp deli gibi bağırmaya başladı. Demir Kılıcı ikinci kez böyle görüyordu.Aslında bu duruma hak veriyordu fakat bu hikayede çözemediği bazı kısımlar vardı. 'DEMİR KIZ NEREDE?' Demir her zaman Kılıcın arkasında durmuştu ama bu öyle bir konuydu ki ilk defa Kılıcı sakinleştirme ve uyarma ihtiyacı duydu. 'Kılıç sadece sakin ol kardeşim. Senden sadece mantıklı hareket etmeni istiyorum. Belki başka bir açıklaması vardır' dedi. Umut ederek. Gerçekten de o kız ilk gördüğünde bile masum olduğuna dair bir düşünceye kapılmış ve kıza karşı bir güven duygusu hissetmişti. Demir bu duygunun nedenini ileride çok net bir şekilde anlayacaktı, bizzat yaşayarak. 'Kız koridordaki soldan 3. odada.' Kılıç arkasına bile bakmadan resmen bastığı yeri titreterek kızın bulunduğu odaya doğru yol almıştı bile.
DEFNENİN AĞZINDAN
Aniden gelen gürültülü sesle yattığım yerden sıçradım ve yatakta doğrulmaya çalıştım. Daha doğru düzgün kalkamamıştımki kolumdan tutulup yere fırlattılmam bir oldu. Ama bu fırlatılma bir öncekinden daha sert ve hızlıydı. Bu nedenle dizlerim yere fazla sürtmüştü ve hafiften sızlamaya başlamıştı. Büyük ihtimalle kanıyordu. Çünkü dizlerimde hafifte olsa ıslaklık hissediyorum. Gözlerim dolmuştu bile. Açık saçlarım önüme geldiği için kimin yaptığını bilmiyordum. Daha doğrusu bunu kimin ve neden yaptığını bilmekten ve ne için böyle bir muamele gördüğümü bilmekten korkuyordum. Bu yüzden de kafamı kaldırmaya cesaret edememiştim. Fakat dizlerimin ve ellerimin acısı geçmemişken çenemde hissettiğim acıyla istemeden gözümden bir damla yaş firar etmişti. Kafamı çevirdiğimde ise hiç çevirmemeyi dilemiştim. Çünkü baktığım gözlerde kendi ölüm fermanımı görmüştüm. Bana bakan adamın gözlerindeki ateş ve öfke o kadar net bir şekilde belli oluyordu ki ruhumun ve bedenimin katili olacağını şimdiden anlamıştım. Çenemde ki elini gevşetince içime usluca bir nefes çekmiştim ki bu anın çok uzun sürmesine izin vermemişti. Çenemi bırakır bırakmaz sağ kolumu sıkıca kavrayıp sert bir şekilde bir kaç adım gerimde olan duvara yasladı. Sırtım o kadar sert bir şekilde duvara çarpmıştı ki şimdiden bile kızarıklıklar ve morluklar oluşmaya başladığını hissetmiştim. Bu sırada ise daha yeni fark ettiğim Demir Kılıcı sakinleştirmeye çalışıyordu. Fakat Kılıç çatık kaşları ve ateş fışkıran gözlerle Demire bakıp gürlemeye başladı. 'DEMİR O SİKTİĞİMİN ÇENESİNİ KAPAT VE İKİLE YOKSA GÖZÜMÜ BİLE KIRPMADAN SENİDE HARCARIM.' Sanırım Demirde benim gibi Kılıç denen adamın söylediklerini yapacağını anladığından ya da bildiğinden bana acıyan gözlerle bakıp odadan çıkmıştı. Bense karşımdaki adamın bakışları altında ezildiğim için ondan başka her yere bakıyordum. Fakat eninde sonunda korkularımla yüzleşeceğimi de biliyordum. 'Şimdi ne olacak biliyor musun?' dedi bana yüzündeki korkutucu ifade ve insanı iliklerine kadar ürperten sesiyle. O kadar yakındık ki hızlı nefes alışverişlerini yüzümde hissediyordum. Aslında her zaman kendimi güçlü bir kız olarak görmüştüm ya da öyle olmak istemiştim. Çünkü ben öz ailesini bile tanımayan üstelik evlat edildiği aile tarafından bir kez bile olsun sevgi ve şefkat görmeyen üstüne üstelik hemen hemen her gece dayak yiyen bir kızdım. Ama hiç bir zaman yılmamıştım. Evet bir kaç kez ölmeyi düşünmüştüm. Ölmeyi ve kurtulmayı o kadar çok istemiştim ki bunun için her gece üvey babama yalvarırdım ölüp tüm günahlarımla yüzleşmek isterdim ama ne yazık ki bu konuda bile hiç bir şey yapamamıştım. Zaten ölüm en kolay kurtuluş olduğu için intihar etmek günah değil miydi ? Belkide sandığım kadar güçlü değilimdir, sadece ayakta kalmak için tutunmam gereken bir bahane bulmuşumdur kendime.
Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey kolumdaki baskının artışı oldu. Karşımdaki adam hayla bana bakıyordu. Kendimde konuşacak gücü bile bulamıyordum. Zaten karşımdaki adamın da benden cevap beklediği söylenemezdi. 'Ne olacak biliyor musun cehennemi ölmeden görecek ve yaşayacaksın' diyerek tısladı. Ardından yüzüne alaylı bir gülümseme yerleştirdi ve kolumdaki elini bileğime yerleştirerek çekiştirip odadan çıkarmaya başladı. Odadan çıktıktan sonra yukarıya bar kısmının olduğu yere çıkmaya başladık. Merdivenleri bitirip bar kısmına girdiğimizde dün geceye göre fazla kalabalık olmadığını gördüm. Böyle konular hakkında pek bilgim olmasa da sanırım normal bir şeydi. Genelde çoğu insan geceleri eğleniyordu ve şimdide öğle vakitlerindeydik. Bileğimi tutan adamın boyu bir hayli uzundu ve hızlı adımlarla yürüyordu. Buda benim tökezlemelerime sebep oluyordu. Sonunda bar tezgahının önünde durduğumuzda derin bir nefes alabilmiştim. Kılıç etrafına bakınıyordu sanırım birini arıyordu. Aradığını bulmuş olacak ki etrafına bakınmayı kesti. Kime bakındığını görmek için bende onun gözlerini sabitlediği yere baktığımda aradığı kişinin Demir olduğunu anlamam uzun sürmedi. Demir de bize doğru gelmeye başladı ve tam karşımızda durdu. 'Buralar sana emanet. Malum benim güç ve para için kendilerini satan ve akıllarınca beni kullanmaya çalışan sürtüklere iyi bir ders vermem gerek. Sanırım bunun içinde yanımdaki kızdan başlamak en iyi seçim. Sence de öyle değil mi kardeşim?' diyerek alaylı bir ifadeyle karşısındaki adama bakan Kılıçtan başkası değildi. İşte tam o zaman kalbimin biri tarafından sıkıldığını ve nefes alamadığımı hissettim. Gözlerim dolmuş ve ne kadar istemesem de bir yaş firar etmişti gözümden. Bu iki adamla karşılaştığımdan beri bana yaptıklarından daha doğrusu bir gün içinde bile içimdeki umutları karartmayı başaran adamın o kadar sert çıkışları bile canımı bu kadar acıtamamıştı. Zaten fiziksel acı er ya da geç geçmez miydi? Geçerdi. Fakat ruhsal acılar geçmezdi. Hem de ölünceye kadar. Şuana kadar yaptığı hareketler bile bu adamdan nefret etmeme sebep değildi. Ama bu sözler için hem de hak etmediğim bu sözler için bile bu adamdan ömür boyu nefret edebilmem için bir sebep vardı artık. Daha fazla bu adamın bana dokunmasına katlanamadığım için bileğimi kurtarmaya çalıştım. Evet çalıştım çünkü parmakları resmen bir mengene gibi kolumu kaplamıştı. Bileğimi kurtarmaya çalıştıkça canım acıyordu fakat az önceki sözler kadar acıtmıyordu canımı. En sonunda kolumu zorda olsa kurtarmıştım. Şimdi tam karşında karşılaştığımızdan beri ilk defa korkmadan tam gözlerinin içine bakıyordum. Belki bu sözleri hak etmediğimi ya da öyle bir kız olduğumu anlayabilmesi için hatta haykırmak istiyordum sandığı gibi biri olmadığımı. Fakat karşımdaki adam sözlerinden zerre pişman olmadığını yüzündeki alaycı ve gözlerindeki nefretle kanıtlıyordu. Buda benim ne yaparsam yapıyım bana inanmayacağını açıkça belli ediyordu. Artık bende karşımdaki adama nefretle bakıyordum. Bir umut Demir denen adama döndüm. Karşımdaki adam ise bana Kılıcın aksine acıyan gözlerle bakıyordu. 'ne olur yardım et bana' dedim. Fakat karşımdaki adamın bana cevap vermesine bile izin vermeden Kılıç kolumu ters çevirip tutarak sırtımı kendi göğsüne yaslamıştı. Aramızda kalan kolum ise canımı fazlasıyla yakıyordu. Ama dediğim gibi ruhsal acılar daha çok yakardı insanın canını. Bunu da kulağıma fısıldadığı şeyle fazlasıyla başarmıştı. Kulağıma fısıldadığı şeyler ise gözyaşlarımın intihar etmesine sebep olacak kadar canımı yakan ve bunların benim için bir fragman olduğunu kanıtlayan sözlerdi.
BÖLÜM SONU
ARKADAŞLAR UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. ŞİMDİDEN HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM
VE SİZCE KILIÇ DEFNENİN KULAĞINA NE DEMİŞ OLABİLİR? YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. <3 <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK UMUTLAR
Teen FictionKaranlık çöküyor yine, gecenin belirtisi olan karanlık, ve ben yine bu karanlık gecede yılmadan tekrardan kuruyorum hayallerimi, umut ederek ve duayla destekleyerek kuruyorum hayallerimi, bir gün gerçekleşmesi dileğiyle. Zaten yaşadığımız her yer um...