1- Hello EngLand✦

1.2K 85 15
                                    

**

Taksiden indiğimde söylediğim ilk sözcükler ;

"ŞİMDİ NE YAPACAĞIM?"

olmuştu.

Topuklularımın çıkardığı sesi seviyordum. Elimde kırmızı tekerlekli bavulum ve kırmızı florum ile birlikte aynı filmlerdeki gibiydim.

Ama hayır. Asla , asla bir hayale kapılmayacaktım. Sonunda ne olacağını gayet iyi biliyordum. Bu da bir çeşit hayel sayılırdı , filmde falan değildim ben. Gerçekten buradaydım.

Gerçekten , zor mu olucaktı anlattıkları kadar?

Biraz yavaşladım , yine kaptırmıştım kendimi. Bu siyah topuklular sıkıyor muydu ?

Bahane arıyordum aslında.

Deniz kenarındaydım ve hava yeterince serindi .

İngiltere.

Ne bekliyordum ki ? Böyle olacağına adım gibi emindim. Kartpostallardaki gibi değildi hiç bir ülke.

Yorulduğumu anladığımda biraz durdum ve etrafıma bakındım.Deniz'e en yakın taşın üzerine oturdum. Ayaklarımı dalgaların ıslatması umrumda değildi.

18 yaşımdaydım , etrafım binbir kötülük ile doluydu ama ben yine de bunu yapıyordum.

Hava gitgide kararmaya başlamıştı ve ben gerçekten bu havaya alışkın değildim. Derin bir nefes aldım ve bir süre sonra ayağa kalktım. Buraya gelmeden önce araştırdığım bir otel vardı. Şimdi onu bulmalıydım.

Ayağa kalktım ve telefonumdan nerede olduğumu anlamaya çalıştıktan sonra yürümeye devam ettim.

En kötü ne olabilirdi ki ?

Gülümsedim. Her şeyin çok güzel olmasını istiyordum. Bunu hak ediyordum.

**

Oteli bulduğumda inanılmaz derecede rahatlamıştım.

Yapmıştım işte,

Otele girdiğimde etrafa bakındım. Sonunda sıcak bir yer. Görevli adam gülümsedi ve yanına gitmemi bekledi.

Yanına gittim ve işlerimi hallettim. Burada en fazla bir hafta geçiricektim. Bir haftada bir ev bulabileceğim. Umarım.

Başka bir görevli bavulumu aldı ve odamın yerini gösterdi. AH DOSTUM , MAALESEF. BENDEN BAHŞİŞ FALAN BEKLEME. BEN ÖĞRENCİYİM. Teşekkür edip hızlıca odamda girdim , kapıyı kapattım. Işıkları açtım. Bu oteli haftalardır aramıştım ve görünüşe göre değmişti de.

Hemen kıyafetlerimi giydim ve yatağın içine girdim, telefonumu yanıma aldım ve çalar saati kurdum. Biraz uyuduktan sonra kalkacaktım.

Annemi uçaktan indiğimde de aradığımı sayarsak , 2. kez arayıp otele vardığımı ve gerekli tüm bilgileri de anlatmayı unutmamıştım bu arada tabii.

Daha saat 9'du ve ben etrafı gezmek istiyordum. Merkezdeydim ve edindiğim bilgilere göre buralar saat 11'e kadar kalabalık oluyordu. Bunun sebebi otelin altında bulunan kafeydi. Gece 12'30'da kapanıyordu ve çok işlekti.

Dediğim gibi , buraları araştırdım.

Bir saat uyku yeterdi , artardı bile. Buraları gerçekten çok merak ediyordum, biraz uykudan sonra keşif maceralarım -tamam biliyorum pek uzaklaşamayacağım- bana iyi gelecekti.

**

Alarm'ım çaldığında gözlerimi açtım ve yavaşça ayağa kalktım. Ah , bu otel gerçekten harika çünkü manzarası tahmin edemeyeceğiniz kadar mükemmel. Bu manzarayla uyanmak , keyif verici.

Bavulumu yatağımın üstüne boşalttım ve bir iki saniye kıyafetlerimle bakıştım. En sonunda üstüme güzel uzun bir t-shirt giyip , altıma skinny jean'imi geçirdim.

Koyu buğday ten rengimle bu ülkeye adeta aykırıymışım gibi hissediyordum.

Asansör yerine merdivenleri seçtim ve aşağıya inip dışarıya çıktım. Bu deri ceketimle gerçekten "cool" gözüktüğüme bahse varım. Ne? Bu pahalı.

Dışarıya adımımı atmamla beremi almadığıma pişman olmuştum bile. Bu arada Kafe'deki insanlar susmanın ne olduğunu bilmiyorlarmıydı ? Umarım otel odamın penceresini açtığımda onlara laf atmak zorunda bırakmazlar beni.

Yaparım.

Biraz ilerledim ve denize doğru yürüdüm.

Cebimden telefonu çıkardım ve deniz kenarındaki banka oturdum. Nerelere gidelim ? Bunu daha önce ilk haftalarım için düşünmüştüm ama tekrar göz atmak daha iyi olucaktı.

Kafe isimleri...

Bar isimleri...

Alışveriş merkezleri...

Bunların hepsini kenara attım ve ayaklandım , gezip görmek en iyisiydi.

Biraz dolaştıktan sonra başında "Leo Street" yazan levhanın olduğu sokağa girdim. Burası gayet iyi bir yere benziyordu , telefonum da da görmüştüm ayrıca.

Etrafıma baktım ve bir kafeyi gözüme kestirmiştim bile.

-- -- -- -- --

"Harry"

-- -- -- -- --

**

Hep aynı kerane , evet. Hep aynı.

Benzer pislikler , farklı belalar.

Yine polislerden ucuz kurtulmuştuk , hak etmişti o köpek dövülmeyi ama.

Piç! Hem uyuşturucuyu alıyor hem de yakalandığın da hemen bizi şikayet ediyor. Sikeriz ebeni. Başta söylüyoruz değil mi ?

Cebimdeki sakızı çıkardım ve çiğnemeye başladım . Ellerim cebimde boş boş yürüyordum. Hava yeterince soğuk değildi.

Sokaktaki loş ışık masum birine göre fazlasıyla ürkütücüydü.

İnsanların benden korkmasını her zaman seviyordum.

Ve ürkek bakışları , hmm gurur verici .

Ağzımdaki sakızı çöpe tükürdükten sonra "Leo Street"'e yürümeye karar verdim.

Biraz eğlence iyi gelicekti.

Hayır. Masum insanlara zarar vermem ben. Sadece sık oturduğum kafeye gidip bir kahve söyleyecektim.

Ve asıl eğlence sosyatik insanlara bakıp içimden ; hareketlerine , tavırlarına , kendilerini bir şey sanmalarına kahkaha atmaktı.

Bunu seviyorum.

Her zamanki yerime oturdum , bir üst katta terastaydı ,bu yerden bütün sokak izlenebiliyordu.

Sade kahvemi söyledim ve arkama yaslandım. Bakalım bugün hangi orospuluklar yaşanacaktı ve kim kimi dövücekti?

Hadi , biri düğmeye bassın ve eğlence başlasın.

P.S : //Harry çok iyi bir üniversite'de okuyor. Sadece para işini garantiye almak için. (İlerideki meslek yani) Kötü işlerden kazandığı paranın bir kısmı hatta büyük bir kısmı okula gidiyor//

//Tanitimi begendimniz ve ben.bu bozabilirim diye cok korktum , umarim iyidir.//

//Diger bolum daha uzun ve daha guzel olucak*-*//

//Bu bolum her seyin baslangici olaylar ikinci bolumde baslayacak*-*//

PROUD {GURUR} /h.s/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin