2- She's Not Afraid✦

873 85 24
                                    

Sokağı bir kere turlayıp bu kafeye gelmeliydim. Teras katı çok güzel gözüküyordu.

Bugün pazar olduğu için bizim konuşkan karıların olduğu kafe 2:30'da kapanacaktı. Yani kapının üstünde öyle yazıyordu.

Saat 2:30'a kadar çenelerini dinlemek ? Hayır. Dışarıda takılmayı tercih ederim. Bu arada Sokağa girmeden önce mağaza görevlisinden öğrendiğime göre bu sokak saat 2'e kadar işlekti. Saat 2'den sonra yavaş yavaş azalmaya başlıyordu. Bazı kafelerin sabahladığı bile oluyordu.  Yani oluyormuş.

Bu kadar geç kalmaya niyetim yoktu tabii ki ama öğrendiğim iyi olmuştu. Saat 11:30'du ve ben en fazla 1:30'a kadar burada kalabilirdim. En fazla.

Etrafa bakına bakına yürümeyi sürdürdüm . Burası sokak çarşısı gibiydi. Kim bilir ? Ben yabancıyım. Belki de öyledir.

Kıyafetler...

Takılar...

Modern insanlar...

Burasını gerçekten sevmiştim. Belki buradaki mekanlarımdan biri olur.  Bir kaç mağazaya girip bakındım. Ve bir kaç takıcıya. Yeni aldığım t-shirt'ü büyük çantama attım . Üstünde mikrofon olan yeni aldığım bilekliğide koluma taktım. Bu iyiydi. Havalı.

  Burası gerçekten iyiydi. İnsanlar sanki yazdaydı. Enerjikti. Gerçi burası yazın ne kadar sıcak olabilirse artık. Tamam Ava , tamam. Ön yargıyı bırak. Hayallerinin şehrindesin ve buldun bunuyorsun.

Sokağın bitmesine az kalmıştı , sokağın sonunda telefon kabı satılan bir yer vardı. Buraya daha sonra göz atmalıyım.

Sokak bittikten sonra gözüme kestirdiğim kafeye yürümeye başladım.

'Black Cafe'  yazısına imalı bir bakış atıp içeriye girdim , benim yaşlarımdaki bir kız bana gülümsediğinde ben de ona gülümsedim ve terasa çıktığı sandığım merdivenleri çıkmaya çalışırken -sanki her gün geliyormuşum gibi- kız bana seslendi ve terasın diğer tarafta olduğunu söyledi. Bağırmamıştı . Yakındık ama rezil olmuştum işte!

Kendi salaklığıma gülerken yukarıya varmıştım bile. Teras'a.

Ağzımdaki aptal gülüş hala sürüyordu. En güzel yeri kapmış olan çocuk ayak seslerini duyunca arkasını döndü ve bana baktı. Eminim ki bu aptal gülüşe bir anlam vermeye çalışıyordur.

Gözleri bu loş ışıkta görebildiğim kadarıyla yeşildi , ürkütücü bakışları vardı ama ha-ha.. Korkulacak bakışları olduğunu falan mı sanıyordu ? Ben korkmam. Korksaydım zaten buralara gelmezdim. En başından.

Çocuk yakışıklıydı ama ona bakmayı sürdürecek kadar gurursuz biri değildim ben.

Her zaman ağırlığı olan biriydim.

Gülüşüm sönmeden hemen önce çantamı kücük yuvarlak masamın diğer sandalyesine fırlattım ve diğer yüksek sandalyeye oturdum.

Teras'ın tam ucunda üç masa bulunuyordu , en sağında o çocuk vardı -tüm sokağı izleyebiliyor olmalıydı-  , en solunda ise ben. Ortası boştu , daha güzel bir manzarası olabilirdi ama bu sefer çocuğa yavşıyor gibi gözükürdüm. Çok ince biliyorum ama , önemsiyorum işte. Eğer burası bu çocuğun mekanı değilse ve her zaman oraya oturmuyorsa orayı kapmalıydım. Eğer öğleyse başka bir gün ondan önce gelip orta masaya oturmalıydım , böylece o oraya oturmak zorunda kalıcaktı ve bu daha iyi bir fikirdi . Hatta çok iyi bir fikir. Bunu yapmalıyım.

Bunları düşünmeyi bir kenara atıp masanın üstündeki "kahve menüsü" 'nü elime aldım. Evet , bi kahveciye göre , fazla detaycı.

Kız yanıma geldiğinde ona soslu bir kahve siparişi verdim. Sade kahveyi hangi akıllı sever ki?

"*Harry*"

  Kahvemi yudumlarken etrafa bakmaya devam ediyordum , Carrie yine koluna başka bir salağı takmış geziyordu.

  Natalie ve Edd'i buradan bile görüyordum. Çaprazımdaki barda yiyişiyorlardı.

Gerizekalı Edd. Natalie'nin orospu olduğunu bir türlü göremiyordu.O kızı kaç kere becermiştim ben bile hatırlamıyorum.

Ve diğerleri... Evimin yanında oturan Alice teyze yine arkadaşlarıyla çay içiyordu. Saat'e baktıklarında buradan  bile duyulacak bir 'oooo' sesi çıkartıp ayaklandılar.

Daha saat 12'ydi.

Jasmine.  Yine kendini bir bok sana sana.. Kasıla kasıla yürüyordu.

Bu gerçekten komikti , gerçekten.

Diğer tanıdık sosyatik yüzler. Arada bir kız görmüştüm sanırım.Ama hemen görüş alanımdan çıkmıştı , mağazalara girmiş olmalıydı. Umursamadım ve telefonumu çıkarıp biraz takıldım. Sonuçta buralardaydı.

Yarım saat sonra kafenin alt katından gülüşme sesleri geldiğinde telefondan oynadığım oyunda 'game over' oldum ve 'siktir' diye mırıldanıp telefonu kenarıya bıraktım.

Merdivenlerden gelen ses ile yüzümü çevirip teresa gelen kıza baktım.

Bu da kimdi böyle ? Nasıl tanımazdım? Teras'tan dışarıyı izlediğimde gözüme çarpan o kız olmalıydı.

Bu kız güzeldi.. Havalıydı , farklıydı. Ve bahse girerim ki kesinlikle bir ingiliz değildi.

Cool tavırlarıyla ve yüzüne nereden geldiğini bilmediğim gülümsemesiyle çantasını sandalyeye fırlatıp benden bir masa ileriye oturdu.

Zeki birine benziyordu.

Her hareketini izliyordum , yüzüme sadece bir kere -zorunluluk - bakmıştı. Bu kızı cidden merak etmiştim.

Ne zamandır dişlerimin arasına aldığımı bilmediğim dudağımı serbest bıraktım.

Ukalaca arkama yaslandım ve onu izlemeye başladım. Siparişini verdikten sonra telefonundan saatine baktı ve tekrar masaya koydu.

Dostum. Bu kız gerçekten çok havalı bir tipti.

Böyle insanları pek sevmezdim , benim de kalır yanım yoktu ama sevmezdim işte.

Bu kızı sevmiştim. Deri ceketini çıkardı ve sandalyenin arkasına astı.

İzliyordum. Bu da diğerleri gibi orospu muydu ? Yoksa , gerçekten de yabancı mıydı?

"*Ava*"

  Saat'in 12:30 olduğunu gördüğümde biraz gerildim. Bu kadar geç bu kafeye gelmeyi planlamamıştım.

Kahvem geldiğinde yavaşça yudumlamaya başladım. Yanıma birinin yaklaştığını duyduğumda kafamı kaldırdım ve kaşlarımı çattım.

Bu da kimdi ve .. içki kokuyordu.

-Tanışmak ister misin?

dedi iğrenç gülüşüyle.Ellerini masama koymuştu.

-Polisi aramamı ister misin?

dedim sesimi yükselterek. Affalladı ve özür dileyerek terastan inmeye çalıştı.

Arkasından

'Bir dahakine sormayacağım'

diye bağırdığımda kafasını salladığını gördüm.

'Gerizekalı!'

diye mırıldandım kendi dilimde. Şu yeşil gözlü çocukla yine gözlerimiz kesişmişti ve onunda kaşlarının çatık olduğunu gördüm ve nece mırıldandığımı anlamaya çalışıyor gibiydi.

Umursamadım ve bakışlarımı sokağa çevirdim.

**

Saat 1:00 olmuştu ve ben kahvemi bitirmiştim . Çantamı alıp , ceketimi giydim. Ayağa kalktım ve terastan indim.

Uykum fazlasıyla gelmiş bulunuyordu.

Otel'e 5dk'da varabilirdim ve hadi.. Uykum var.

PROUD {GURUR} /h.s/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin