1997
Oğlunu okula bırakıp konuşacakları yere doğru ilerledi kadın. Ona peşini bırakmasını ve onu istemediğini söyleyip rahat ve kurtulmuş bir biçimde evine geri dönüp oğlunun en sevdiği çilekli pastadan yapacaktı. Hafifçe gökten inen yağmur damlalarına yüzünü çevirip cesaret almak istercesine gözlerini kapattı. Ruhunu gökyüzüne emanet etti. En sonunda kafeden adamın meraklı bakışlarını gördü. İçeri girip ceketini çıkarttı. Sert bir buz kütlesi gibi yanına gidip oturdu. Adam kadını öpmeye yeltendi. Kadın soğuk bir ses tonu ile "Uzak dur Arman. Buraya seninle bir daha görüşmek istemediğimi söylemek için geldim." Arman hayal kırıklığına uğramış duygularını gözlerine yerleştirmişti. "Gökçem, gökte parlayan çehrem. Ne diyorsun sen? Bırakacak mısın beni?" Gökçe acır gibi yüzünü buruşturdu. Başından beri yakın arkadaşına ihanet ediyordu. Bunu düşünmek yine midesini bulandırmıştı. Hiddetli bir şekilde ayağa kalktı. Bağırarak "Çıkma bir daha karşıma, senin yüzünden kimsenin kalbini kıramam ben. Dışarıyı görüyorsun değil mi? Orada gördüğün tek yağmur damlası kadar değerin yok gözümde. Bir daha sakın ama sakın gözlerim görmesin seni." Arman'ın bir şey demesine fırsat vermeden arkasını dönüp dışarı çıktı. Yüzünden akanlar yağmur muydu? Gözyaşı mıydı? Bilmiyordu. Gerçi neye ağladığını da bilmiyordu. Yağmura aldırmadan yürümeye devam etti. Peşinden gelen tehlikeden haberi yoktu. Kendini bir anda çamurlu yerde buldu. Karşısında öfkeyle bakan Arman vardı. Ayağa kalkmaya çalıştı fakat yerler ıslak olduğu için elleri kayıyordu. Arman birden üstüne çullanıp o mide bulandırıcı kelimeleri söyledi. "Seni tamamen benim yapacağım Gökçe'm. Bırakmayacağız, bırakamayacağız." Gökçe'nin kıyafetleri paramparça olmuştu bile. Arman ona hiç acımadan tutarsızca dokunuyordu. Aynı zamanda yağmur yağmaya devam ediyordu. Gökçe üstünden itmeye çalışıyordu ama Arman her çabasında ona tokat atıyordu. Canı çok yanıyordu. Yağan yağmuru oğluna benzetmişti. Oğluda burada olsa böyle ağlardı. Ama burda oğlu değil de başkası vardı. Yeşim... Gökçe'nin en yakın arkadaşı, Arman'ınsa karısı... Yeşim o anı görünce acı bir çığlık attı. Arman kafasını çevirip karısını görünce hızlıca üstünü toparladı. Karısının yanına koştu. Yeşim ona tiksinircesine bakıyordu. Çok sevdiği kocası bunu yapabilecek kadar adi miydi? Arman Gökçe'yi orada bırakıp Yeşim'i kolundan tuttuğu gibi arabaya bindirdi. Yeşim Arman'a var olan tüm gücüyle vuruyordu. Arman'sa arabayı kullanmaya çalışıyordu. Arman sinirinin son noktasına gelmişti. Yeşim'in kolunu sertçe kavrayıp ona döndü. "Yeter artık, kes sesini! Ömrüm boyunca seni çekmek zorunda değilim. Seni hiç bir zaman gerçekten sevmedim. Az önce Gökçe'ye dokunurken bile sevgiyle yaptım. Sense sadece boş bir zevk için kullandığım bir paçavraydın!" Arman sinirine hakim olamadı ve arabayı her zaman pikniğe gittikleri dere kenarına sürdü. Vardıklarında Yeşim'i arabadan indirip arabanın torpidosundan ruhsatı olmayan silahını aldı. Yeşim'i dere kenarında diz çöktürtüp acımadan kafasına silahını dayadı. Ve bir el ateş sesi duyuldu. Ardından da cesedini dereye attı. Arman'ın son söylediği, Yeşim'in de son duyduğu şey ;
"İNSAN ÖLDÜRÜRMÜŞ SEVDİĞİNİ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kedi
Teen Fiction8 arkadaş hep beraber tatilde. Yanlarında da biricik kara kedileri Afrodit.Peşlerinde de intikam için gözü dönmüş bir psikopat.Onun soğuk nefesi Sağlamların ensesinde...O gece sevgilisini de gönderip kardeşi ile birlikte kedilerini gezdirmek isteyen...