5. Bölüm

14 0 0
                                    

        Sehun, tonlarca ağırlık göz kapaklarına eziyet ediyormuş gibi hissediyordu. Bilinci tamamen açılmış sayılmazdı fakat güvende hissettiren abisinin tanıdık kokusunu alıyordu. Yavaş yavaş sezgileri açılıyordu. Biraz zoraki de olsa gözlerini araladı. 

   Sersemlemiş ve halsiz hissediyordu. Sarayda, sıkça işgal ettiği abisinin odasında uyuduğunu fark etti. Elleri hantalca yanlara sarkmış ve hareket konusunda oldukça uyuşuktu. Bulanık görüşünü netleştirebilmek adına gözlerini kırptı. Bir kaç saniyelik bu kısa süreçte ok misali hedefini buldu, dansını, sonrasında yaşadıklarını hatırladı. Ani bir doğrulma ihtiyacıyla vücudunu hareketlendirdi. Canı yanıyordu. Her şey öylesine karmaşıktı ki kafasını toparlayamıyordu. En son nefes alamıyordu ve oldukça tuhaf bir adam avcıya yardım etmişti, sonrası yoktu. Derin bir boşluk hissi, ölümle yüzleştiğini düşündüğü o anlar  zihninde parça parça yerlerini koruyor fakat bir bütün oluşturmuyorlardı.

  Etrafta koşuşturan ayak sesleri biraz da olsa içine girdiği transtan Sehun'u çıkardı. Odaya nasıl geldiğini, nasıl kurtulduğunu merak ediyordu ve en önemlisi ise tam olarak ne olmuştu? Oda da kendinden başka kimsenin olmadığına emin olduğunda yavaşça yataktan çıktı. Abisi ve ya babası neredeydi, bulmalıydı. İçinde biraz yerini hala koruyan endişe vardı. Vücudundaki boyalar dağılmış olsa da hala duruyordu bu da demekti ki bayılmasının üzerinden çok zaman geçmemiş olmalıydı. Yoksa annesi böyle durmasına göz yummazdı. 

 Yalpalayarak çıktı odadan. İnsanlar hafif fısıltılarla bir şeyler konuşuyorlar seslerinin aksine hızlı hareket ediyorlardı. Henüz Sehun'u  fark etmemişlerdi. Bu durumdan yararlanarak toplantı odasına doğru elinden geldiğince hızlı yürüdü. Pencerenin önünden geçerken gördüğü kadarıyla şenlik alanında hiç kimse yoktu. sahne toparlanmamış ve dağınıktı. Hafif hafif yağan yağmur ve arada camları döven bir rüzgar vardı. Nedense yağmuru seven bünyesine rağmen içine kasvet yerleşti. Birisi onu izliyormuş gibi ensesindeki tüylerin diken diken olması da işini kolaylaştırmadı. Farkına bile varmadan sağ eli henüz cama yeni düşmüş bir yağmur tanesini okşadı. Keşke bunu yapmasaydım demesini sağlayan şey işe camın buğusunu silen parmağının altında, tam karşısında duran sunaktı.  

  Gözleri kilitli kaldı bir süre. O kadar yağmur ve rüzgara rağmen sunak dimdik sanki hiç dışarıda olan şeylerden nasibini almamış gibi duruyordu. Yerde duran mavi şal gözlerinin içine bakıyor gibiydi ve o güzelim çiçekler dalından yeni koparılmış gibi taze görünüyorlardı. Sanki tam şu an bir nefes alsa kokularını duyacak gibiydi. Bu hem tüyler ürpertici hem de şaşkınlık verici bir şeydi.  Sakin kalabilmek adına bir kaç derin nefes aldı. Gözlerini kapayıp bir süre iç dengesini toparlamaya ve üzerindeki keskin kokulu endişeden sıyrılmaya çalıştı. Ne var ki gökyüzünde çakan ani şimşek bu fırsatı ona vermedi. Oldukça uzağa düşen şimşek sanki kalbinin tam orta yerine inmiş gibi eli camın üzerinden kayıp kalbine gitti. Bacaklarını bile titreten bir ses kulaklarına ulaştığında, kalp ritmi çıldırmış gibi atıyordu. Hiç bir zaman korkmazdı gök gürültüsünden. Hatta küçükken abisine 'tanrı yağmurlarla ağlayıp, gök gürültüsüyle burun çekiyor sanki' dediği zamanlar dün gibiydi. Yağmur yağarken hafif melankolik hisseder gök kuşağıyla birlikte tazelenmiş tabiatı düşlerdi. Çünkü Sehun'a göre gök kuşağı Tanrıların tebessümü gibiydi. Oysa şimdi hissettiği şey bam başkaydı. O seste gizli öfkeyi duyuyor ve bu öfkeden ölesi korkuyordu. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 13, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tanrıların AşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin