Endişeli bakışlarını Jimin'e çevirdi Jeongguk."Şimdi ne olacak?"
Büyüğü omuz silkerek masasında duran içkisini içmeye devam etti. Bu umursamaz tavırları ve bayık bakışları Jeongguk'u sinirlendiriyordu hafiften.
"Benim evimdesin Jeongguk."
Verdiği cevap tatmin etmemişti onu. Kaşlarını çattı ve alnı bir kağıt gibi buruştu. Kafasında birçok endişe ve birçok soru onu kovalarken karşısındakinin böyle rahat bir şekilde konuşmasına anlam verememişti.
"Ne yani? Senin evindeyim ama beni en kolay bulabileceği yer burası. Beni bulamayınca ilk buraya gelecek!"
Parmakları arasında tuttuğu bardağı sertçe sehpaya bıraktığında çıkan ses ile ürkmüştü Jeongguk.
"Bana güvenmiyor musun?"
Sinirle soludu Jeon. Geniş yataktan doğruldu ve karşısında yayılarak oturan Jimin'e doğru ilerledi aceleci adımlarla.
"Ne var biliyor musun, Jimin? Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum, şu an neden buradayım onu da bilmiyorum."
Jimin gözlerini devirdiğinde, Jeongguk onun az önce sehpaya bıraktığı bardağı sıkıca kavradı ve tüm gücüyle duvara fırlattı. Beyaz boyalı duvardan yavaşça aşağı akan sıvıya baktı Jimin. Biraz da olsa dikkatini kendisine çekebilmişti.
"Bana hiçbir şey anlatmıyorsun."
Jimin oturduğu koltuktan kalktı ve küçüğünü sakinleştirmek için ellerini omuzlarına koydu. Bu hareket onu ne sakinleştirmiş ne de yumuşatmıştı. Elini usulca tutup onu yatağa doğru çekmeye başladı. Kendi uzandıktan sonra, küçüğünün kafasını göğsüne doğru yasladı.
"Hakkımda ne bilmek istiyorsun emin değilim, ama kafanı en çok karıştırdığını düşündüğüm şeyden başlayacağım." dedi ve Jeongguk'un saçlarını okşayarak devam etti. "Abinin kafasını dağıtabilmek için kullandığı birinden başkası değilim. Aramızda hiçbir şey yok. O amacına ulaşıyor, ben de üzerinde anlaştığımız ücreti alıyorum." Jeongguk bunları duyduktan sonra o denli sert çıkıştığı için pişman olmuştu. Jimin'e ise acımıştı, yolunu kaybetmiş küçük bir çocuk gibiydi.
"Bana öyle bakma, Jeon." Jimin kollarının arasındaki kendinden yaşça küçük çocuğun ona acıyarak bakmasına gülümsemişti. "Benim hakkımdaki şeyler ise, pek bir şey değil aslında. 24 yaşındayım, üniversiteyi bıraktım ve tek yaşıyorum." dedi ve yüzünü küçüğüne yaklaştırıp mırıldandı gülümseyerek. "Tatlı olan her şeye bayılırım."
Jeongguk dolan gözlerini gizlemek için kafasını Jimin'in omzuna gömdü.
"Üzgünüm."