JIMIN"Jeongguk, aç artık şu kapıyı."
Kapının önünde dikilmekten topuklarıma sivri bir ağrı saplandığında yüzümü buruşturdum, ve defalarca çaldığım kapının önünden birkaç adım geri attım.
Odasının önünden ayrıldım ve merdivenleri adımladım yavaşça aşağı inmek için.
Neredeyse dört gün geçmişti benimle konuşmayı kesmesinin üstünden. Onu tekrar abisini görmek zorunda bıraktığım için nefretle bakıyordu bana.
Artık canımı yakmaya başlamıştı. Ona ihtiyacım vardı, özellikle bu günlerde. Onu neredeyse kaybedecek olmanın korkusu bana yetmişti. Üstüne bir de o cezalandırıyordu beni.
"Jeongguk?"
Merdivenlerden yavaşça aşağı inen yorgun bedene baktım. O ise, bana boş bakışlarını gönderdi.
"Hey..."
Tekrar seslendim arkasından.
Bakmadı bile.
"Jeongguk, lütfen.."
Yalvarırcasına çıkan sesim, mutfağa doğru yönelen uyuşuk adımlarını durdurdu. Bana doğru döndü ve gözlerimin içine baktı. Özlemiştim koyu kahvelerinin yüzümde dolanmasını.
"Hm?" sesi çatallıydı, ve gözlerinin altındaki torbalar kendini gösteriyordu oldukça.
"Üzgünüm."
Diyecek başka bir şeyim de yoktu zaten. Her ne kadar oraya temkinli gitmiş olsam dâhi, bana kızmakta haklıydı. Cevap vermeden, öylece gözlerime bakmaya başladı.
Yanağından süzülen gözyaşını gördüğümde, bir bıçak ile kesilmişti sanki cümlem.
"Korktum."
Boğazım düğümlenmişti adeta, sarf ettiği gözyaşlarında.
"Çok üzgünüm, üzgünüm." karşımda o denli güçsüz durmasına dayanamamıştım daha fazla. Düşünmeden onu kollarımın arasına aldım. Kaskatı olan vücudu yavaşça gevşemişti kollarımın arasında.
"Buradayım." diyerek öpücükler kondurdum o çok sevdiğim saçlarına.
Bir süre öylece dikildik ayakta, daha sonra geri çekildik ikimiz de.
"Buradan gitmek istiyorum."
"Ne?"
Buruk bir tebessüm sarmıştı ince dudaklarını. Yutkundu. Dudaklarını aralayıp birkaç kelâm etmekte zorlanıyordu, üstelemedim.
"Tüm sırlarımla beraber abimin gömülü olduğu bu şehirde kalamam. Bunun baskısı altında yaşayamam, Jimin."
Dediklerini biraz düşündüm. Güzel olabilirdi Jeon ve ben.
"Olabilir." dedim gülümseyerek.
Gözleri parladı. Tavşan gülüşünü sergiledi günler sonra. İçimdeki tüm o kötü düşünceleri parçalayıp atıvermişti bir hamlede.
Hep mutlu olmasını istiyordum.
"Barıştık mı?"
Gülümsedi.