2.

26 2 2
                                    

Sorun çözüldü ve artık kitabımda bir sorun kalmadı. Medyada Tuğçe var. Iyi okumalar.

Evde kaç saattir uyuyorum bilmiyorum. Mutfaktan gelen tıkırtılara bakılırsa annemler işten gelmiş ve saat 19:00 civarı bir şeyler. İlk iki dersten sonra okulu astığım için pişman değilim. Yani şimdilik. Annem öğrenirse var ya haşlar beni haşlar..! Gerçi nereden öğrenecek ki?
"Lara hala uyuyor musun kızım?"
Annemin ses telleri yine tam  saatinde iş başında. Bir gün ses tellerine bir zarar gelecek diye çok korkuyorum.
"Lara duymuyor musun?"
Cevap vermeyi unuttum kadıncağız yine bağırıyor aşağıdan.
"Geldim anne. Yemek hazır mı?"
"Hazır, hazır. Seni bekliyoruz."
Merdivenlerden aşağı inmek çok zor. Önce sağ ayak ileri, sonra sol ayak. Sonra öyle devam...

Merdivenlerden inme işlevini tamamladığımda masaya oturdum. Tabağımdakileri görünce içimdeki aç kurt birden sönüverdi. Brokoli mi!?
"Anne bu ne ya?"
"Aa kızım cahil misin sen? Sebze çorbası işte, bol vitaminli."
"Ne çorbası anne, brokoli var bunun içinde ama..!"
"Sebze çorbasının içinde elma olacak değil ya. Brokoli bir sebze."
"Anne bırak ya...
Nutella var mı Nutella?"
Annem bana ters ters bakınca ondan da yarar gelmeyeceğini anladım ve kalkıp Nutella kavanozumu kendim aldım. Ve sonrası tam bir facia...

         Kaşıkla, kaşıkla, kaşıkla!

                         *****

Bugün de çalar saate karşı verdiğim mücadeleyi kaybederek yataktan kalktım. Bir gün mutlaka şu saatin pillerini sağlayacağım. Neyse, bugün ne giyeceğim? Hayır, elbette okul formalarını giymeyeceğim. Bu tam bir zulüm! En iyisi üzerime açık mavi, üzerinde Nutella resmi bulunan tişörtü giyeyim.  Onun altına da kot pantolon. Ayakkabı olarak zaten biliyorsunuz. Takı ve makyaja gerek görmüyorum. Hazırım.
Durun, durun! Hazır değilim. Kahvaltı yapmadım. Aşağı inerken masada gördüklerim beni şok etti. Ayy, kıyamam ya, erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamış annem. Bakalım neler var? Menemen mi? Benim canım yumurta istiyordu, en iyisi Nutella yemek.
                             *****

Evden çıktım ve son anda ilk derse yetiştim. Öğretmen benden bir dakika sonra derse girdi. Bu dersi de sağ sağlim atlattığıma göre kantine inip bir çay alabilirim. Sınıftan çıkıp merdivenlere doğru yöneldiğimde bir kızla çarpıştım. Başımı ovarken bir yandan da kızı süzüyordum ki bu kızın bizim sınıftan Dilek olduğunu fark ettim. Ne kadar dalgınım. Aslında Dilek benden daha dalgın gözüküyor.
"Çok zor dilerim Lara. Dalmışım."
Gülümseyerek cevap verdim.
"Önemi yok. Dalgın olduğunu fark ettim. Bir şey mu var?"
"Yok, ben hep dalgınım. Bu arada tanışmadık. Ben Gözlüklü."
"Adının Dilek olduğunu sanıyordum."
"Bazı öğretmenler dışında herkes bana Gözlüklü der. Lakabım bu benim."
"Sana takılan lakaplar sinirini bozmuyor mu?"
"Ah, Lara. İlk başlarda biraz kafama takıyordum ama sonra alıştım. Asla şikayet etmedim. Ben halimden memnunum."
Kafamı salladım. Sohbet ederken yürüdüğümü fark etmemiştim. Sınıfa geldik. Ben Dilek'in, pardon Gözlüklü'nün yanındaki sıraya geçtim. İlk kez bizimkiler dışında birisi ile sohbet ediyorum. Aa, öğretmen ne çabuk geldi ya...
  
                           *****
Öğle oldu ve ben açım. Keşke bahçede boş boş dolaşacağıma gidip Nutella alsam... Ama bugün üzerimde acayip bir üşengeçlik var. Bir dakika, ben kendi ismimi mi duydum hoparlörden yoksa bana mı öyle geldi? Melisa'nın sesi değil mi bu?
"Arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki farklı bir okuldan bu okula gelenler var. Bizlere bu misafirlere saygı duymak düşer ama bu misafirlerin içinde tatsız bir öğrenci var. Lara Şahin!"
Benim hakkımda neler de söylüyor pis cadı! Bak bak bak, hala devam ediyor utanmadan.
"Sizlere Lara Şahin'in saçmalıklarından bahsedeceğim bugün. Duyunca çok gülecek ve o kızdan uzak duracaksınız. Lara asla yemek yemez, karnını Nutella ile doyurur. Hatta bu yıl Nutella sayesinde dört kilogram aldı. Ezik bir grupla takılıyor, haa ha! O kadar uyuşuk ki günün on beş saati aralıksız uyuyabilir. Brokoli ve sebze çorbası yemez, sevmez. Dahası var. Tatlı görünce dayanamaz. Üşengeç bir kızdır kendisi, çok üşengeç. Haa bir de unutmadan, aldığı kiloları vermek istediğini sanmıyorum. Kısacası tam bir ezik! Haha!"
Na-nasıl yapar bunu? Bu, çok acımasızca... Utancımdam kimsenin yüzüne bakmadan sınıfa girdim. Bizimkiler de sınıfa damladılar hemen. Ağladığımı görsünler istemiyordum ama çok geçti.
Mert yanıma oturdu.
"Yapma Lara. Bak, sadece iki ay var yaz tatiline. Tatilde herkes seni unutur zaten."
"Sen öyle san!"
Mert yanımdan kalkıp birkaç adım geriledi. Benden tiksiniyor muydu o? Ama Mert benim bu huylarımı biliyor zaten. Benden iğrenecek olsa daha önceden iğrenirdi. Onların sınıftan çıkmasını istedim. Utanıyorum. Evet, tayfadan da utanıyorum! Herkesten! Bizimkiler çıktıktan sonra içeriye Gözlüklü girdi. Üzülmüştü.
"Lara, seni ve Melisa'yı disiplin odasına çağırıyorlar."
"Beni yalnız bırakma Gözlüklü."
"Kapıda bekliyor olacağım.  Merak etme."
Kalkıp idare katına, oradan da disiplin odasına yöneldim. Gözlüklü söylediği gibi kapıda beni bekliyordu. Odaya girdiğimde Melisa'nın benden önce gelmiş olduğunu fark ettim. Bana kızgın bir bakış attı. Ne? Ben ne yaptım şimdi? Gözlerim ağlamaktan helak olmuş bir halde disiplin müdürün karşısındayım işte. Müdür yeterince kızgın görünüyordu. Bana döndü.
"Anlat neler olduğunu. Uzatma ama."
"Yanımdaki arkadaş benim hakkımda, kişisel davranışlarımı kötüleyen laflar söyledi. Beni küçük düşürdü. Bütün bunları okul hoparlöründen söylediği için herkes duydu." Bunları söyleyip başımı öne eğdim.
"Lara Şahin değil mi adın?"
"Evet Müdür Bey."
"Sen, Melisa Kılıç, anlat bakalım."
"Tamamen yalan söylüyor Müdür Bey. Hepsi iftira! Beni hoparlöre bağlı olan mikrofonun bulunduğu odaya çağırdı. Yanına geldiğimde bunları söylememi istedi. Amacı beni buralara düşürmek."
"Neden söyledin o zaman bunları?"
"İtiraz ettim ama tehdit etti beni."
"Bunu neden yapmış olabilir Melisa?"
"Müdür Bey, geçen gün biraz tartıştık, ondan herhald-..."
Melisa'nın söylediklerine itiraz edecektim ama gerek kalmadı. Gözlüklü kapıyı çalmadan içeri girdi. Tabi bir ton kötü laf yedi.
"Kızım terbiyesiz misin sen? Buraya böyle şıp diye giremezsin tamam mı?"
"Müdür Bey, çok özür dilerim ama bir yanlışı düzeltmek için geldim. Melisa arkadaşımızın söylediği her şey yalan. Ben bütün olaylara şahidim."
"Melisa, doğru mu bunlar?"
"Müdür Bey..."
"Anlaşıldı, cezan ağır olacak biraz. Üzgünüm ama haddini fazlasıyla aşmışsın. Kime güvenerek yaptın bunu bilmiyorum. Melisa Kılıç, bir ay okuldan uzaklaştırılıyorsun."
Melisa hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. Biz de Gözlüklü ile çıktıktan sonra sınıfa girdik.
"Gözlüklü, çok teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın."
"Adalet yerini bulsun diye yaptım. Önemi yok."

                       *****

Berke beni iki sokak ötedeki cafeye çağırdı. Ne söyleyecek merak ediyorum. Yoksa gitmezdim, biliyorsunuz.
Evet, cafeye geldiğimde oturmuş beni bekliyordu. Selamlaşıp oturdum.
"Hoşgeldin. Seninle önemli bir konuyu paylaşacağımı anlamış olmalısın."
"Fazla kalamam. Dinliyorum."
Aslında annem ışte olduğu için akşama kadar vaktim var ancak onunla konuşmak hele de lafı uzatmak istemiyorum. O da zaten anlatmaya başladı.
"Melisa benim en iyi arkadaşım."
Ben de kime çekmiş deyip duruyordum. Bulduk işte ruh ikizlerini.
"Devam et."
"Melisa ile çok yakınız. Ne dersem korkmadan tapar o işi. Sonuçlarını bilerek ve katlanarak."
"Yani onu kullandığını mı söylüyorsun?"
"Yanlış anladın Lara. Demek istediğim şey şu; Melisa'ya böyle bir saçmalığı yapmasını ben söyledim. Senin hakkındaki bilgileri sağolsun Tuğçe verdi. Onunla da ilerledik bayağı. Kafa kızmış. Çok da güzel."
Duyduklarım karşısında şoke oldum. Pis.
"Sen tam bir *****!"
"Yavaş gel kızım!"
"Kime diyorsun ya sen? Kimsin sen, ha!Beni rezil ettin.  Meğer Melisa'da suç yokmuş. Kız uzaklaştırma cezası aldı be! Hiç mi vicdanın sızlamıyor!?"
"Yoo..."
"Utanmaz *****!"
"Eee, abarttın be Lara!"
Masadan kalkıp gitti. Arkasından bağırdım.
"Tuğçe'den uzak dur! Zarar verme ona! Sen ona layık değilsin! O saf bir kız, bir şey yapma!"
Beni duymamazlıktan gelip gitti. Sonradan fark ettim de kahve içmiş bu. Hesap bana kaldı iyi mi?

                          *****

Mert'i eve çağırıp dertleşmek istedim. Ona, sadece ona, Berke'yi ve bugün söylediklerini anlatacağım. Ah ahh, çok dertliyim. Bu günleri göreceğime dinozor olsaydım keşke... Ben dalmış giderken kapı çaldı. Mert gelmişti. Onu eve aldım ve oturduk.
"Selam Lara. Hayırdır?"
"Selam. Pek hayır değil ama anlatacağım."
"Dinliyorum."
"Berke'yi biliyorsun. Tuğçe'nın övdüğü oğlan. İlk olarak söyleyeyim o iyi biri değil. Dikkat etmeliyiz."
"Gözüm tutmamıştı zaten. Tuğçe ile de araları iyi. Hem de fazlasıyla. İyice ilerledi bunlar ha."
"Onu uyardım. Tuğçe'ye zarar vermemesini, onun saf bir kız olduğunu söyledim ama pek takmadı. Neyse, konuya dönelim. Mert, Melisa'nın yaptığı her şeyi Berke yaptırmış. Yani Melisa farkında bile değil kullanıldığının. Bugün olanları da Berke yapmasını istemiş Melisa'dan. Melisa Berke'yi çok seviyor. Yoksa o sinsi kızda kendini ezdirecek veya kullandıracak göz yok."
"Of!"
"Boşuna ceza aldı kız..."
"Lara, ben onun için demedim. Her şey berbat gidiyor bu yeni okulda. Edindiğimiz arkadaşlar sahte ve sinsiler. Ben bu ortamda durmak istemiyorum. Bizimkiler ve sen de istemiyorsun."
"Evet. Yapacak bir şey yok. Bir sene iki ay var daha. Olacaklar benim de beynimi kemiriyor."
"Ben gideyim artık. Yarın görüşürüz."
"Görüşürüz."
Mert'i gönderdikten sonra odama çıktım. Bunca şeyden sonra yaz tatiline kadar uyuyabilirim. Tamam ya tamam, sabah kalkacağım. Çalar saatim şifonyerin üzerinde, bir zahmet 06:30'a kurar mısınız? Ahh, sağolun. İyi uykular...

Arkadaşlar Lara'yı tanıdığınızdan beri eğlenceli bir karaktere sahip olduğunu anlamışsınızdır. Şu bilgiyi vereceğim size: Lara önümüzdeki birkaç bölümde eğlenceli hallerini terk edecek. Daha çok dertli, üzgün, agresif ve suskun olacak. Merak etmeyin, birkaç bölüm sonra hepsi geçecek. Bu kadar bilgi yeter. Bir de, AZ GÜLSEK Mİ adlı kitabım bakar mısınız?
İyi uykular veya ne yapıyorsanız iyi geçsin...

Okulda İki Yıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin