1. Bölüm

50 8 1
                                    


"Yelda Hanım üç dil bilmeniz ve yurtdışında üniversite okumanız bu işe layık olduğunuzu fazlasıyla kanıtlıyor fakat üz-" Karşımdaki yarım saatten beri konuşan kadının sözünü keserek araya girdim.

"Durun! Ben tahmin edeyim. Benim gibi bir çalışanı kabul etmek isterseniz fakat kahrolası babam buna izin vermediğinden dolayı beni işe alamıyorsunuz. Ah! Ne kadar da zekiyim." Alaycı tavrım ile konuştuktan sonra yavaş bi ritimle alkış tutmaya başladım.

Kadın derin bir nefes alarak dudaklarını ıslattı."Hanımefendi biz böyle bir şeyi katiyen izin vermi-" Ellerimi büyük bir sinirle masaya vurarak ayağa kalktım. Gerçekten karşımdaki kadın bir çocuğu kandıramayacak kadar aptaldı.

"Evet biliyorum. Siz böyle bir şeye katiyen izin verirsiniz ama unutmayın ki aldığınız o paranın içinde benim mirasım var! Bunun hesabını ödeyeceksiniz bayan yelloz." Çantamı masadan alarak şirketin dönen kapılarından dışarıya hızla çıktım. Mayıs ayının ılık havası ve hafif esen rüzgarı ile karşı kaldırıma doğru yöneldim. Dolmuşa binmek için elimi cebime soktum ve lanet olsun ki cebimde sadece 50 Tl var! Gerçekten bu gidişle açlıktan bir köşede ölüp gideçektim. Mezar taşıma ise yazdıracağım sözü çoktan bulmuştum.

"Ey kardeşlerim! Zenginken fakir hayatı yaşarken bi köşede ölü bulunmamanız dileğiyle!"

Ah! Keşke o kapıdan çıkmadan önce son bi kez düşünseydim. Cebimdeki 50 Tl ne kadar süre beni idare ederdi ki? Üstelik İstanbul gibi bir yerde 50 Tl nedir? Ama şunu söylemeliyim ki artık bir sorumluluğumun olmaması ne kadarda iyiydi. Artık etrafımda dönüp dolaşan zengin arakadaşlar yok. Sıkıcı iş yemeklerine katılmak zorunda değilim. Ne büyük şans ama.

Aslında fakir bir insan değildim. Sadece ailemden gizli yurtdışına kaçıp en büyük düşmanımızın oğluyla nişanlanmam sonucunda olmuştu her şey. Babamın beni ertesi gün evlatlıktan reddetmesine ise kocaman bir alkış lütfen! Ne baba değil mi? Üstüne üstlük nişanlım beni iki güne kalmadan terketti. Hepsi o cadı annesinin başının altından çıktı.

"Eren bu kız Sancak ailesinin gelini olamaz! Katiyen buna izin vermem. Kendini kapının önünde bulmak istemiyorsan ya biz ya da o?" İşte Selda hanımın son sözü bu olmuştu. Eren'nin son sözü ise"Özür dilerim anne. Ben onu seçmekte hata yaptım-bana doğru dönerek-Yelda artık bu evden gidebilirsin."demek olmuştu.

Belki de gururu bi kenara atıp evime geri dönmeliydim. Yoksa sokaklardaki suriyelerle beraber dilencilik yapmaya başlayabilirdim. Zaten çok ünlü bir ceo olmam içler açısıydı. Basın bunu duyarsa rezil olma olasılığım %100 olur. Düşünsenize gazete manşetlerinde;

"Ünlü ceo Yelda Akkoç, babası tarafından reddedildikten birkaç gün sonra suriyelerle beraber sokaklarda dilencilik yapmaya başladı!" Böyle bir durumda babamdan kurtulma şansım ne olur sanıyorsunuz? Sıfır! Koskocaman bir sıfır...

Peki iyi gün dostlarımın beni yalnız bırakmalarına ne demeli? Hayatıma soktuğum birkaç arkadaşım sırtlarını bana çevirmesinin tek nedeni paramın olmayışıydı.

Dakikalar sonra durağa gelebilmiştim. Maalesef ki banklarda oturan yaşlı koca karılar yüzünden ayakta beklemek zorunda kalmıştım. Normalde oturdukları banka beş kişi sığabilirken o koca götleri yüzünden bu sayı üçe düşmüştü. Nihayetinde birinin kalkmasıyla kendimi öne doğru attım. Yanına oturduğum yaşlı bir kadın ise hiç susmuyordu. Allah aşkına kocadığımda bende mi böyle olacaktım?

"...sonra dedim ki sen buna mı meme diyorsun Fatma? Fiko'nun seni gördüğü yerde memelerinin ısırması gayet normal. Ve bana ne dedi biliyor musun?"

Lanet olsun! Sen babana karşı gel, evden kaç. Allah seni koca karı dırdırıyla cezalandırsın. "Ne dedi hanımefendi?"diyerek nezaketten sormak zorunda kaldım.

"Kocan memelerimin tadını beğendiğini söylemişti demek ki köpeğin iyi etin tadını biliyor, dedi. İşte o an saçlarını tuttuğum gibi Fiko'nun önüne fırlattım. Sonra noldu biliyor musun?"

"Noldu?"diyerek gözlerimi devirdim. "Fiko o estetik memeleri bi güzel yedi. En son estetik için para biriktiriyordu..." devamını merak ettiğinizi hiç sanmıyorum. Beynim artık iflas bayraklarını bu kadın yüzünden çektiğinde durağa yaklaşan dolmuş ile zaferle sırıttım. Artık bu kadından kurtuluyordum. Ayağa kalkarak dolmuşun durağa yaklaşmasını umutla bekledim ama en son hatırladığım şey kapıların açılmasıyla herkesin biribirini ezmesiydi ama asıl konumuz ben dolmuşa nasıl binmiştim? Sanırım kalabalıkta kaynamış olmalıyım. Hem ayakta durmak ne kadar da zormuş böyle. Birçok ter kokusu ise birbirine karışmıştı. Midemin bulantısı artarken önümdeki kekonun ağır sarımsak kokusu burnumun felç kalmasını sağlayabilirdi. Lanet olsun ki ben buralara nasıl oldu da düşmüştüm? Cebimdeki 50 Tl ise kaç saat yeteceği ise ayrı bi muammaydı.
Ön koltukta oturan iki teyze ise bana bakıp bakıp konuşmalarını yok sayıyordum. Bir müddet sonra neyden bahsettiklerini anlamam çokta geç olmadı.

"Kızım kaç yaşındasın sen?"

Derin bir nefes alarak"Yirmi dört yaşındayım teyze."dedim fakat teyzenin gülümsemesi yavaştan büyürken bu işte ters bir şey olduğunu anladım.

"Benim oğlumda yirmi dört yaşında. Kendisi koskocaman mühendis. Evi var, arabası var, sigortası da var. Çokta yakışıklı maşaallah. Bak bu da fotoğrafı." Elime verdiği fotoğrafa şaşkınlık ile bakarken sonunda ağzımı açabilmiştim.

"Teyze ben evlenmeyi düşünmüyorum. Sen al bu fotoğrafı başka enayilere ver fakat oğlun bu tiple dolaştığı sürece evlenemez." Allah'ım neden içimdeki her şeyi pat diye söylüyorum? Teyzenin surat ifadesi değişirken korktuğum cevap gelmişti de bi tarafıma girmişti.

"Ayol gerçek yüzünü de iyi ki gördüm. Zaten seni hiç beğenmemiştim. Hem evlendiğinde götü göbeği salardın sen!"

Ne yani şimdi ben kilolu muyum? Bu kadının acilen gözlük takması gerekiyor. Gözlerim hafiften seğirken arkamı dönerek son duraktan aşağıya indim. Yoksa mahalle karıları gibi kavga edebilirdim.

Şimdi gelelim asıl konumuza. Ben nerede kalacaktım? Aklımda iki şık var. Birincisi sokakta yatmak. İkincisi bir pansiyon. İkinci şık daha uygun gözüküyor fakat pansiyonu nereden bulacağım? Off...fakir olmak ne kadar da zormuş ya. Bi bok yapamıyorum. Ne yazık ki yürüyeceğim. Pansiyon bekle beni. Ben geliyorum...

*******************************

Merhaba! Bu benim ilk kitabım. Umarım beğenirsiniz. Bu bölüm  biraz Yelda'yı tanımak amacıyla yazıldı. Diğer bölümde görüşmek üzere.

(🌟) şu işarete basmayı unutma...

1 Doğru 2 Yanlış Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin