KILIÇ 1: KASAİ

124 5 2
                                    

Bölüm 1: Han

Sıcak bir pazar günü öğleden sonrası uzun boylu, zayıf hafif esmer bir çocuk pazarın içinde yürüyor içinden ne kadar da bunaltıcı bir gün diye geçiriyordu. Yapacak bir işi yoktu gerçi çünkü kendisi bir aylaktı. Sorumlu olduğu birileri de yoktu. Annesini hatırlıyordu biraz. Kadın çocuğa bakamayınca bırakıp kaçmıştı. Takip etmek istese de o kadar küçüktü ki peşinden gidemedi. Zaten kimseye ihtiyacım yok diye düşünüyordu. Gerçekten öyle miydi? Kader gerçekten ona hiçbir şey vaat etmiyor muydu? Çünkü kader insanlara her zaman bir şeyler vaat eder. Kaderin her zaman elinde bir kozu vardır ve  oyunlar oynamayı çok sever. Bu gencin ismi Han'dı.19 yaşındaydı ve güçlü bir yapısı vardı. Yaşıtlarına hep liderlik ederdi. Çok arkadaşı yoktu gerçi hatta tek arkadaşı Sidney isimli onunla aynı kaderi paylaşan ama olağanüstü zeki bulduğu bir çocuktu. Sahi uzun zamandır görmemişti nerelerdeydi acaba bu Sidney? Aman neyse diye geçirdi içinden şimdi şu peynir satan adamın tezgahından nasıl peynir çalsam diye düşünmeliydi. Tezgahın önüne geldi tezgahın sahibi dik dik bakıp;

-Ne istiyorsun, paran var mı? diye sordu.

-Hayır bayım aslında biraz yardımcı olsanız iyi olur dedi mahcup bir gülümsemeyle. Adam;

-Neye benziyorum hayır kurumuna mı defol git başka yerde dilen zaten aylardır zarar ediyorum dedi.

Dememesi gerekirdi.

-Hey hey aptal herif, oradan bakınca dilenciye mi benziyorum?  Dedi Han yumruğunu sıkarak ve sinirli bir yüz ifadesiyle.

-Sadece yardım edebilir misin diye sordum şimdi ya özür dilersin ya da sonucuna katlanırsın dedi Han.

Adam da sinirlenmişti ama Han'a bakınca biraz korktu yine de geri çekilmeye niyeti yoktu.

-Sana defol dedim velet beni duymadın mı dedi adam ve ikinci hatasını yaptı.

Han tezgahın üzerinde duran tencereye bir tekme attı tencere havada uçup adamın kafasına çarptı iç acıtan bir sesle beraber yere düştü. Adamın canı çok yanmıştı ve kafasını ovuşturuyordu Han hemen bu fırsatı değerlendirdi ve iki kalıp peynir kapıp koşmaya başladı bunu farkeden adam;

-Hey hırsız var kaçıyor yakalayın onu diyerek bağırmaya başladı.

Hemen bir iki esnaf daha Han'ı kovalamaya başladılar ama Han hızlıydı yıllardır sokaklardaydı ve onu kovalayan çok kişi olmuştu. Önünü bile kesen oldu ama hızlı olduğu kadar çevik de olan biri vardı karşılarında ellerinden çabucak kurtuldu. Ama esnaf yılmadı pazarın dışına kadar kovalayıp hırsız var diye bağırmaya devam ettiler ve maalesef yorulduklarıyla kaldılar. Bir evin önüne geldiklerinde Han gözden kayboldu. Onlar da elleri boş geri döndü. Han ise o evin çatısında peynirlerden birini yemeye başlamıştı bile. Bir yandan soluklanırken bir yandan da karnını doyuruyordu.

-Anlamıyorum diye bir ses geldi arkasından. Han buz kesti birden ama daha sonra sesin tanıdık olduğunu fark etti.

-Hey Sidney, izliyordun demek?

-Anlamıyorum Han sen çok güçlüsün değil ikisi pazardaki bütün esnafı bile döversin. Neden kaçmak yerine bir iki tanesini dövüp gözdağı vermiyorsun sadece?

-Çünkü Sidney, ben dövüşmeyi bilmeyenlerle dövüşmem. Hem öyle eğlenceli değil ki.

-Belli dedi Sidney, sesimi duyunca yüzün kireç gibi oldu. Gülmeye başladı.

-Hadi canım hiç de bile sadece biraz yorgundum deyip Han da gülmeye başladı. Sahi sen neredeydin birkaç gündür?

-Ha ben de sana onu diyecektim. Çok büyük zula patlattık aşağıdaki kuyumcudan. Tabi planı ben yaptım. Birkaç gündür onunla uğraşıyoruz. Kutlama var bu akşam gelecek misin?

Tanrının 8 KılıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin