10 sene önce benzeri bir maçta 7-0 kaybetmişlerdi. Birkaç ay sonra Fenerbahçe'ye gelecek olan Alex o maçta beş gol atmıştı. Bahia için gurur kırıcı bir son olmuştu. Onlar sezon boyunca çırpındığı girdabın içinden kurtulamayıp ligin dibine gömüldüğünde ve küme düştüğünde Cruzeiro zirvedeki yerini özel bir gösteriyle taçlandırmıştı. Tarih yine aynı sınavdan geçiriyordu.
Haftalar öncesinden şampiyon olan Cruzeiro taraftarı daha düdük çalmadan festivale hazırlanmıştı. Çoğu sarhoştu. Arada sırada kutlamayı bırakıyor ve birbirlerinin hissetmedikleri yüzlerine vuruyorlardı. Maç başladıktan sonra skordan bağımsız aşağı yukarı her pas esnasında oley çekerek yıllar sonra gelen zaferin keyfini sürenler de vardı elbette. Oysa futbolcular ligin bitmesine üzülür gibiydi. Zafer sarhoşluğundan eser yoktu. Hatta, sanki bir daha futbol oynayamayacakmış kadar iştahları açıktı. Küme düşmemeye oynayan rakipleri Bahia kalesini bombardımana tutuyorlardı.
Gene 7 yiyebilirlerdi. Halbuki bu kez kalde Marcelo Lomba vardı. İki sezon önce boşuna ligin en iyisi seçilmemişti ama Cruzeiro'nun şut sağanağı arttıkça Pasifik'te avlanıp kayada dövülen bir ahtapot gibi yumuşuyordu. Cruzeiro stoperi Bruno Rodrigo kornerden gelen topa kafayı vurduğunda son gücünü de harcamıştı. Vinicius Araujo'nun 84. dakikadaki son dokunuşunda çaresizdi. 1-1 telef olmak demekti.Bitime 9 dakika kalmıştı ve Bahia'nın 2. golü bulması gerekiyordu.
Üçrenkliler hücum ederken Helder riskli bir geri pası atınca Vinicius Araujo kaleci Lomba ile karşı karşıya kalmış ama kendini atmayı seçtiği için ucuz kurtulmuşlardı. Top hâlâ oyundayken ikili tartışıyordu. Havada süzülen top ise sanki yerçekimi kanununa direnircesine çimlere inemiyordu. Kafalardan seken top yine Helder ile buluştu. İnce bir dokunuştan sonra hamlesini yapan Dede geç kaldı, ıskalayıp Helder'i indirdi. Hakem düdüğü çalmaya hazırlanırken, top sol çizgiye doğru açılmıştı. Bekledi. Bekledi. Fernandao'nun yerine oyuna girmiş olan Souza boşta kalan meşin yuvarlağı aldı. Hakem Andre Luiz Freitas iki elini açıp koşmaya başladı. Dede geride kalınca Souza birkaç adım daha topla ilerleme fırsatını kullandı. Aynı anda, diğer kanattaki Talisca iç kulvardan yay paraleline doğru fırladı. Sezonun en iyi sol beki olan Egidio'nun önüne geçmişti.
Dede geri dönüp rakibine yetişmişti ve Souza'nın topu ayağından çıkarmaktan başka çaresi yoktu. Kaldı ki, antrenmanda bile 5 adımdan fazla top süremeyecek ve sürmemiş, hareket becerisi de bir salyangozunkinden halliceydi ve bir saniye bile gecikse ofsayt olabilirdi. Talisca ceza yayının 10 metre önündeyken, kimsenin olmadığı penaltı noktasına doğru çok da iyi kullanamadığı sol ayağıyla kesti. Alçak giden top yerde bir kez sekti.
Göz açıp kapayıncaya kadar Talisca beyaz noktasının biraz gerisinde pozisyonunu ayarlamıştı. Yarım metre havadaki topa en iyi yapacağı şey için hazırlandı. Sol ayağıyla gelişine, ikinci direğe sert bir plase çıkarmak üzereydi. Kaleci Fabio hissetmiş ve soluna doğru eğilmişken Talisca ıskaladı ve yalpaladı. Top, hâlâ yerde sabit duran destek ayağına geldi. Sağ diz kapağı kemiğine çarptı ve bir rüzgar gülü gibi yön değiştirdi.
90. dakikada Fabio sağına doğru kıvrılmaya çalışırken top 6 pas ön çizgisi üzerine düştü. Talisca ise yerde kalmış ve kaderini izliyordu. Ardından ellerini yukarıya kaldırdı, dizlerinin üzerine çöktü ve gökyüzüne bakarak, dudakları tribünden dahi okunabilecek şekilde “Teşekkürler Tanrım.” diye haykırdı. “Teşekkürler”. Gollerini artık böyle kutlayacaktı.
Aynı esnada tribünde, sonradan takımın savunma oyuncusu Demerson'un kardeşi olduğu ortaya çıkan, genç bir kadın eliyle göğsünü dövüyor ve beyaz tişörtünü sıyırıp Bahia Bahia diye haykırarak üzerindeki kulüp logosunu öpüyordu. Verdiği frikikle kısa süreliğine bir internet fenomeni oldu ama onun umurunda değildi. Stattaki bir avuç ve Salvador'daki binlerce Bahialı'nın o an hiçbir şey umurunda değildi."
"Zincirleme bir garabetten unutulmayacak bir kurtuluş efsanesi çıkmış ve takım kümede kalmayı garantilemişti. Dağılan bir okul kadar şendiler. 93. dakikada bitiş düdüğü çaldığında Talisca'nın yüzündeki en belirgin duygu ise rahatlamaydı. Maçtan sonra verdiği sayısız röportajların birinde o ânı şöyle anlattı.
Gazeteci Rafael Santana ise maçı yerinde takip ettikten sonra, yazısında “O gol, Bahia'nın altyapısında yetişmiş, kabul görmüş fakat taraftarların sabrından yoksun gelecek vadeden bir yeteneğin kefaretiydi. Sonra her şey değişti.” demişti.
Haklıydı. Bahia tribünleri için Talisca ile savaş o gün sona erdi. Kariyeinin en önemli ânı olduğunu söylüyordu. Yeni sezonun finalinde ise Vitoria derbisinde attığı gol ve gelen Bahia eyalet ligi şampiyonluğuyla artık bir kulüp idolü olmuştu. Geçen sezon 7-3'lük derbide kızağa çekilirken bu kez ligin de en iyisi seçilmişti. Bir zamanlar işler azıcık kötü gittiğinde her türlü protestonun odağı olan ve bununla yaşamayı öğrenen, bencil diye eleştirilmek pahasına hiçbir zaman o çok güvendiği şutunu atmaktan korkmayan Talisca artık işler kötü gittiğinde topu isteyen, sorumluluk alan takımın lideriydi. Kusursuz değildi belki ama en azından deniyordu.
Tribünler, aradığı teşviği ona geç de olsa vermişti. Önyargılar kırıldığında marrento olmadığına hatta genetiğine kazanmış bir alçakgönüllülükle yaşadığına, gecekondu mahallesinden gelmiş biri olduğuna inanmaya başlamışlardı. İş futbola geldiğinde Cristiano Ronaldo ile karşılaştıranlar dahi vardı."