▽ 2. Bölüm ▽

56 8 2
                                    

Uyandığımda aşşağıdan sesler geliyordu. Saate baktım. Henüz 2.52'ydi. Hemen üstümü giyindim, abdest aldım ve aşşağıdaki sesleri merak edip alt kata inmek için odamın kapısını açıp merdivenlere doğru ilerledim. Sabah namazına da henüz vardı zaten. Merdivenlerin soğuk trabzanlarına tutunup yavaş yavaş aşşağı inmek için adım attım. Sesler yabancıya aitti. Merdivenlerin yarısında sesler az çok netleşince kafamı sarkıtıp aşşağı baktım. Bir kadın, bir adam ve kolu sargılı(!) genç bir adam. Merdivenden aşşağı şok olmuş bir şekilde bakarken içimden koca bir eüzü besmele çekerek aşşağı inmeye başladım. Tam son basamağa adım atacaktım ki, Allah son anda işimi rast getirdi de yukarı ışık hızıyla tekrar çıkmayı akledebildim. Odama koşup yatağıma oturdum ve kalbimin atış sesini dinledim. İnsabların geneli üvey bir babanın kitap ve filmlerdeki izleniminden dolayı kötü olarak anlatılır ya da anlaşılırdı... Benim babam farklıydı. Anlayışlıydı lakin bazı şeyleri elinde olmadan yapıyordu. Benim aşşağıdaki çocukla(!) -çocuk demek için biraz fazla yapılı da neyse-  vakit geçirmemi istemesi dinime uymuyordu. Lakin gel gör ki babam bunun farkında bile değil. Az çok benim için dinimi araştırmıştı. Yani en azından bana sormuştu ve anlatmıştım. Ama anlayışı bazı konularda şimdi olduğu gibi yetersiz kalıyordu. Belki de utanıyordum. Bilmiyorum. Bunları düşünürken alarmım çaldı. Sabah namazını kılma vakti gelmişti. Besmele çekip namaz kılmak için ayaklandım. Namazımı bitirip dünyada acı çeken Müslümanlar,için dua ettim. Bu dua aslında hepimizin boynunun borcuydu. Biz sadece bedeni değil ruhu da tesettüre büründürdüğümüz takdirde gerçek bir müslüman olabilirdik. Rabb'im bizi onun yolundan sapanlardan muttakîlerden yapmasın. Çok şükğr namazım da bittiğine göre artık gerçekten aşşağı inebilirdim. Sonra misafirlerin geldiğini ve aşşağı böyle inmem gerektiğini düşünüp kendime uygun düz bir elbise ve şal takıp aşşağı indim. Mavi elbise gözlerimle aynı tondaydı ve uyum sağlıyordu, yapma bir gülümsemrylr aynaya baktım. Daha sonra anlamsız anlamsız davrandığımı düşünerek suratımı astım ve aşşağı indim.
Merdivenlerden inerken az çok ses kesilmişti. Yavaş yavaş mutfağa doğru ilerledim. Kimseyi ortalıkta görmeyince bir oh çektim. Gerçi şu saatte gelip oturacak halleri yoktu. Hollanda'ya geldikleri için daha doğrusu farklı bir ülkeden buraya geldikleri için bu saatte yol yorgunudurlar herhalde. Bir dakka(!) ne diyorum ben. Bir an kafam gitmiş herhalde bunlar benim karşılaştığım aile değiller miydi? Dün burada onların kazasını da ben gördüm. Asla aşşağu inmemeliydim. Mutfağın ışığına ellimi uzattığımsa birinin de eli oradaydı ve korktuğumu belli eder bir tavırla irkildim. Sonra ışık açıldı. Ayh, rahatladım(!) babamdı.

"Baba, misafirler nerede?"

"Yatıyorlar kısım. Dinlenmek için odalarına çekildiler."

"Dün gelmemişler miydi?"

"Ufak bir kaza geçirmişler. Hadi sen uyu kahvaltıyı birlikte yapacağız."

"Sabah namazı için kalkmıştım."

Bir an kahvaltı aklıma geldi. Dur ne...?! Babam az önce kahvaltı falan hemen bir şey bulmalıydım.

"Baba, bir de ateşimi termometreye baktım da yoktu. Nerede haberin varmı, Ashia abla uyuyor uyandırmayayım şimdi onu."

"Neden kısım? Ateşin mi var?"

"Uyuyamadım bile gece boyu. Bir bardak su alıp ateş düşürücü içsem geçer belki."

Babam bana endişeli gözlerle baktu. İş adamları ne kadar zeki olsa da iş aileye gelince endişelerine bir türlü hakim olamıyorlardı. Heleki ben, üvey olduğum için mi bilmem ama resmen her akşam kameraları kontrol edip, yanımda bana Hollanda'nın ana dili olan Hollandacayı öğretmenime sadece dil alanında değil davranışlarım hakkımda da bilgi alıyordu. Tabiki şuan Arapça, İngilizce, Türkçe, Hollandaca, Korece ve Fransızca olmak üzere 6 dil biliyordum. Koca iş adamının kızı salak salak kalacak değil ya bu yaşa kadar. Ayrıca şu anda da Almanca eğitimi alıyorum. Şirket toplantılarında Arap ve Türk yatırımcılarla özellikle çok güzel pazarlık ve sunu yapabiliyordum. Diğer dillerde de harikaydım. Zaten gelir gelmez ilk günümde hayatumın programını babam elime vernimişti. İlk günden Hollandacayla başlayarak tüm dilleri almıştım. Arada kaçamak yapıp sevimliliğimle olayı kapatıyordum, zaten babam da ciddi çocukları hiç sevmiyor. Ciddi manada öyle. Hatta bana; "Çocukken saf ve eğlenmesini bilmeyen, gereksiz konuşan çocukların birçoğu  ileride doğruyu bulamayacaklardır" demişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 21, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geç Kalmış Mevsim RenkleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin