Multi; Barış Bilekçi
Genellikle kendimi pizzadan atılmış zeytin gibi, gökkuşağından dışlanmış siyah gibi, bir çok kişinin sevmediği o limonlu dondurma gibi hissederim. Hep bi eksik, hep bi gereksiz...
Sağ gözümün seğirip titremeye başladığını hissediyordum.
Ameleye bön bön bakınca, hocanın onun yanındaki boş yere oturtmasıyla şuan ona öldürücü bakışlar atıyordum. Hoca benden ilk günden eksi not almıştı. Şu hocalar için karne yapılmalı.
Yanımda 32 dış sırıtan insan dışı varlığa bakmamak için ne kadar çaba göstersem bile sinirime dokunuyordu o gevşek gülüşü.
"O iyi baktığın bembeyaz dişlerini yerden toplamak istemiyorsan sırıtmayı kes." dişlerimin arasından tıslayarak konuşmam onu pek etkilememiş gibi daha gıcık bir şekilde sırıtmaya başladı.
"Ooo atarlı yeni dişlerime ettiğin iltifat gözlerimi yaşarttı."
"Cidden sinir kat sayılarımı yükseltiyorsun."
"Tamam tamam, cidden yeni gelmişsin ve sevdim seni arkadaş olmak için böyle davranıyorum. " Ciddi mi diye yüzünü inceledim, insanlara güvenme hatasını bırakalı çok oluyordu.
Yüzünde bir alay göremeyince "Tamam, arkadaş oluruz. Tanışma faslını yapmıştık zaten." Diyip tek kaşımı kaldırarak baktım.
"Evet yaptık, teneffüste sana okulu gezdireyim istersen olur mu?" Yapacak daha iyi şeyler bulamayacağımı düşünüp kabul ettim.
Zil çalınca kıçımın yapışmış olduğu sandalyeden büyük bir çaba ile kalktım. Ve Barış bana okulu gezdirmeye başladı.
Okul büyüktü. Devlet okulu demeye bin şahit lazımdı. Sanat odası, müzik odası, kapalı ve açık spor salonu, 2 adet büyük ve küçük olarak yüzme havuzu vardı.
"Bu nasıl devlet okulu? Devlet okulu dediğin gösterişsiz olur, imkanları sınırlı olur. Kendine gel sen devlet okulusun." Diyerek sessizce konuştuğumu sandığım cümleleri Barış'ın bana tek boynuzlu timsah görmüş gibi bakmasıyla öyle olmadığını anladım.
"Kendi kendine mi konuşuyorsun? "
"Hayali arkadaşlarım olsun mu isterdin?'
"Tamam, kendi kendine konuşman daha iyi. " Diyip yine sırıttı. Sabah ki kadar rahatsız olmuyordum, aksine iyi arkadaş olacak birine benziyordu. Ama sadece benziyordu, sonuçta hep iyi dediklerimiz bizi mahvetmedi mi?
Biraz daha gezdikten sonra fındık kadar mesanemin dolmasıyla Barış'ın yanından uçup tualete gittim. İşlerimi halledip aynada mor göz altlarıma baktım. Sabahkinden daha beter hale gelmişlerdi.
Zor da olsa aynada ki görüntümden gözlerimi çekip tualetten çıktım. Aslında çıkamadım, yüzünün kızarmasından sinirli olduğu belli olan sarışın bir kızın tualete girmesi ve arkasından gelen antilopun bana çarpması sonucu yeri boyadım. Saçmalamayın bilerek düşüyorum ilk gün rekoru kırcam. Çanağıda kırmış olabilirim bilemedim.
"Yav küp şekerim bi dur allasen açıklayım yanlış anladın." Yerde öküzün trene baktığı gibi bu pastırma kılıklı çocuğa bakıyordum. "Yok ya iyiyim ben saol düşmedim yer çok rahat gözüktü yere yatmadan edemedim."
"Kim konuşuyor la..." bakışlarını havada gezdirip yerde ki benle gözlerini birleştirdi. "Ay bi bıdık düşürmüşüm kız hiç te hissetmedim tüy gibi bişeysin gel bakem tut abinin elini." Beni güzel bi mort ettikten sonra elini uzattı. Bi eline baktım bi yüzüne. Bi eline, bi yüzüne. Elini tutmadan sinirlenip kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ölünün Hazin Defteri
Romanceİçim yanıyor anne... Nefes alamıyorum, büyümek bu olmamalıydı. Kaybettim anne. Her bir parçamı kendi ellerimle katlettim. Bana "yaşa" de anne, sende başka beni hayata bağlayan yok çünkü. Ve özür dilerim anne, hastane odalarında niye ölmedim diye sin...